ergul
diorex

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri - Diogenes Laertios Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kimin eseri? Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kitabının yazarı kimdir? Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri konusu ve anafikri nedir? Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kitabı ne anlatıyor? Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri PDF indirme linki var mı? Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kitabının yazarı Diogenes Laertios kimdir? İşte Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 15.10.2022 21:00
Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri - Diogenes Laertios Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Diogenes Laertios

Çevirmen: Candan Şentuna

Orijinal Adı: BIOI KAI GNΩMAI TΩN EUDOKIMΩN FILOSOFΩN.

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750805356

Sayfa Sayısı: 535

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri düşünce dünyasının “antik” tarihini güçlü bir biçimde aydınlatıyor.

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, III. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen ve hakkında çok az şey bilinen Antik Yunan felsefe tarihçisi ve biyografi yazarı Diogenes Laertios’un en önemli yapıtıdır.

Diogenes Laertios 10 kitaptan oluşan bu yapıtında Yedi Bilge’den Epikuros’a kadar 84 düşünürün yaşamı, yapıtları, doktrinleri ve felsefe okullarıyla ilgili engin bilgiler sunar; yapıtları günümüze ulaşamamış kimi filozofların düşüncelerinden, şiirlerinden, sözlerinden ve mektuplarından alıntılar yapar, birçok filozofa duyduğu hayranlığı da dile getirir. Yapıtın son kitabı olan 10. kitabın tümüyle Epikuros’a ayrılmış olması, Diogenes Laertios’un Epikuros Okulu’ndan olduğu izlenimini uyandırmışsa da bu konuda kesin bir kanıt yoktur.

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri Alıntıları - Sözleri

  • (Sokrates) Gençlerini sık sık aynaya bakmalarını isterdi: eğer güzel iseler, bu güzelliğe layık olsunlar; çirkin iseler, çirkinliklerini eğitimle gizlesinler.
  • Kibirli bir karakter çoğu kez yıkıcı bir zarar ışığı yakar.
  • Hızlı konuşma: çünkü delilik işaretidir.
  • Sokrates’e “Falanca senin hakkında kötü konuşuyor“ diyen birine, “iyi konuşmayı öğrenememiş de ondan“ diye karşılık verdi.
  • Halk iyi yönetiliyorsa, tanrı ve yasaların yararı vardır, ama kötü yönetiliyorsa, hiçbir işe yaramazlar.
  • Deniz insanları bütün kötülüklerinden arındırır.
  • Diline, boğazına, beline hâkim ol! Anakharsis
  • İnsanlara da aynı şekilde bak: Kimi büyüyor, kimi eriyor, herkes durmadan bir değişim içinde. Yapısı gereği değişen ve aynı yerde kalmayan, değişmeden önceki halinden farklı bir şeydir artık. Sen de ben de dün başkaydık, bugün başkayız, ileride bambaşka olacağız ve bu düşünceye göre hiçbir zaman aynı kalmayacağız.
  • Gerçekten erdemli bir insan olmak zordur.
  • Mutluyken gururlanma; çaresizken küçülme! Talihin değişmelerine katlanmayı bil!

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bilinmeyen Yönleriyle Filozofların Çılgın ve Eksantrik Hayat Öyküleri: Üniversitede her dönem zorunlu felsefe derslerimiz vardı zaten ilgim de olduğu için keyifle geçerdi dersler ama bu kitabı bilmiyor olmak beni gerçekten üzdü ve kesinlikle büyük bir eksiklik hissettim. Yıllar sonra bu açığı kapatmış olmak bir nebze rahatlatıyor. Kitap Sessizim ‘un paylaşımlarından dikkatimi çekti -adam kitabı olduğu gibi yazmaya başlayınca-, baktım çok güzel alıntılar paylaşıyor, sonrasında işleri kendisini taciz etme boyutuna kadar getirerek kitabı kendime aldırmayı başardım. Karşılığında gül gibi Huzursuzluğun Kitabı’nı da verdim ama olsun:) Kitapla ilgili söylemek konuşmak istediğim çok şey var, resmen bir ayımı keyifle, bir dolu bilgiyle, sanatla geçirmeme neden oldu, bu anlamda çok mutluyum. Tayfun ‘un kitaba dair yazdığı inceleme yarı akademik ve daha düzenli olduğu için aradaki dedikodu ve enstantaneleri yazmayı kendime daha uygun buldum, bu hem kendime not hem de okuma yaparken beslenecek kaynakları da görmek için güzel bir fırsat diye düşündüm. Kitap içinde bazı alıntılar yapmak da istedim ama yine Tayfun bütün kitabı yazdığı için onun alıntılarını kullanacağım, kendimce adamdan habersiz grup çalışması yaptım. Esinlerimle… Oldum olası büyük insanların “büyük olma” hikayeleri beni çok etkiler, hayatlarına dair özel bilgileri bilmek hem ortamlarda bilge cakası satmama hem de okuduğum, izlediğim gördüğüm ne varsa onu daha da benimsememe sebep oluyor. Şimdi sevgili Laertios’un bu kitabı “felsefesever bir hanıma” –yani bana- yazarak kendimi dahil edip daldım olaya. :) Kitap o kadar keyifli ki, bu felsefe kitabından asla sıkılmaz insan –cahiller hariç-. Ayrıca MÖ yaşamış insanların spoilerı olmaz, felsefe severler bu kitapla ilgili yazımı okuyup daha keyfine varmak isterse kitabı alır, gözünde büyütenler yine yazımı okuyup keyfini alır ona da yeter.:) 84 Filozofun yaşamları ve öğretilerini muazzam bir çalışma ile -ki bu zamana kadar gelmiş en kapsamlı araştırma da buymuş- bize getiren yazar/Diogenes-Laertios burdan sana selam olsun, kral adamsın. Kitapta beni çeken öğretilerinden ziyade filozofların yaşamları elbette, öğretileri okulda öğrendik yeter. Mesela Efes’e gittiğim zaman orda Herakleitos’ların Sokrates’lerin ortamına dair izler bulduğumda çok sevinirdim, kendimce ortamlar oluşturur, yolda Aristo’ya takılır, Pisagor’a kafa tutardım. Şimdi gerçek yüzlerini gördüm, sandığımdan daha eğlenceli bir ortam varmış. Ayrıca 84 tane filozof var maalesef her birine gerekli değeri verememiş olabilirim, şimdiden ismini geçiremediklerimden özür diliyor, başlıyorum. 1. KİTAP Felsefenin iki başlangıcı varmış birini Anaksimandros diğerini de Pythagoras başlatmış, ama Anaksimandros Thales’in öğrencisi olduğuna göre aslında bizim Su bükücü Thales’in başlatmış olması gerekmez miydi eyyy Laertios! Neyse ilk kitapta hakikatin kaynağını arayan 11 adet filozofumuz var. Kendi popülist listemi yaptığım için hepsinin ismini geçiremeyeceğim. Bilgelerin bilgesi, idolüm; Thales, kendisi zamanının saygı gören, büyük gösterilen 7 bilgesinden biri sayılırmış. Thales’e neden çocuk sahibi olmuyorsun diyorlar, reis diyor ki “Çocukları çok sevdiğim için”. Buradaki inceyi anlayıp düzgün üreselerdi ama neyse.:) Anası evlen artık oğul vaktidir diye darlıyormuş, o da daha zamanı değil daha okuyup iş bulacam, askerlik, kpss falan derken kaçınıyormuş, yaşı ilerledikten sonra anne yine sıkıştırınca demiş “Anam, artık zamanı değildir”. Böyle güzel kafa görmedim. Evrenin, doğanın üzerine konuşan ilk kişinin 7 bilgelerden gökbilimci Thales olduğu söylenir hatta ruhun ölümsüz olduğunu da ilk o söylemiş. Yetinmemiş her şeyin başlangıcı sudur demiş ve taa şimdi bile kullandığımız yılı 365 güne bölmeyi, yıl içindeki mevsimleri de o bulmuş. Sana çok şey borçluyuz Thales, esinlerle, sevgilerle… Thales’e sorarlar sence kim mutludur? diye; “Bedence sağlıklı, ruhça becerikli, yaratılışça eğitimli olan” demiş. “Kendini tanı!” Bir sonraki adamım Solon. Köleliğin kaldırılmasını isteyen, hacizleri kaldıran Solon, sağlam yasalar koymuş, az biraz gereksiz savaşçı ama gerek Homeros koruyuculuğu gerek demokrasi, eşitlik ve adalete olan inancı, sosyal devlet çalışmaları takdire şayan. Haksızlığa uğramayanın da uğrayan kadar sesinin çıkması gerektiğine inanan sevgili Solon; SENCİYİZ. Tanrı ve yasaların halk iyi yönetiliyorsa bir anlamı olduğunu söylediğin için sana madalyamı takıyor, 80 yaşına kadar yaşamak isteğini gerçekleştirdiğin için de seviniyorum. Sıradaki reis: Khilon. Cinsiyetçi bir iki söyleminin dışında o da çok tatliş. Diyor ki; "Kefil ol, al başına belayı." Yumruk dövüşünde birinci olan oğluna sevinirken kalbi dayanmamış da ölmüş. Geride şu güzel öğütleri bırakmış. “Dostlarının mutsuzluğunda, mutluluğunda olduğundan daha hızlı koş!” “Dilin aklının önünde koşmasın.” Pittakos; nasıl bir yüce gönüllülük bu. Oğlunu öldüreni yanına getirdiklerinde "Bağışlamak öç almaktan iyidir" diyerek onu serbest bırakmış. Doğaya, varlığa, insanlığa saygın bir reismiş. Zorluklar çıkmadan önlem almaya akıl işi diyor taaa MÖ 640'larda, şimdikilere gel de anlat. Şu öğüdü de direkt bana vermiş gibi; “ Yapmayı düşündüğün şeyi önceden söyleme; çünkü başaramazsan, gülünç olursun.” Dava yürütürken yüreği daha fazla dayanamayan Bias var bir de; savunduğu davayı kazanınca ölmüş. İnsanlar için en tatlı şey nedir demişler o da “umut” demiş, daha iyi bir cevap olamazdı be Bias. Periandros denilen ruh hastasını anmak istemiyorum da bu kadar vahşi, beyinsiz bir adamın bilge olarak anılmasını anlamadığım için yazdım; şiddet düşkünü, ahlaksız, katil, ruh hastası. 2. KİTAP Ya bu ikinci kitap efsane, kimler kimler yok ki; İyon Felsefesi’nin kurucusu Thales’in öğrencisi, ana ilkeyi sonsuzluk olarak belirleyen; Anaksimandros, hava ve sonsuzluk diyen Anaksimenes, maddeye us bağlayan Anaksagoras, oluşu sıcak ve soğuğa bağlayan Arkhelaos, Yalınayak Sokrates, onun öğrencisi Ksenophon, mizahı bulan, atar gider reis; ARİSTİPPOS ve diğerleri… Sokrates; Yaşam hakkında konuşan ve filozoflar içinde ölüme mahkum edilerek ölen ilk filozoftur. Bu kadar bilinmesine hakkında onlarca kitap yazılıp üstüne konuşulmasına rağmen bir tane bile kitabı olmaması üzücü, ama biz onu sokak sokak gezip herkese sorular sorması ve insanların aklına bir ışık yakarak düşünmeye çalıştırmasıyla tanırız. Tabii bu uğurda nice tartışmalar yaşıyor, bir araba yumruk yiyor, saçı başı yolunuyor hatta çoğu zaman alaya alınıyormuş ama o sabırla dayanıyor, yoluna devam ediyormuş. Amacı insanları düşünmekten vazgeçirmek değil , doğruyu bulup ortaya çıkarmak. Sağlam ruhlu ve halk yanlısı bir insanmış, cağnım Sokrates. Sokrates’in en önemli özelliği sade yaşam biçimiyle övünmesi ve ders verdiklerinden para almamasıymış. Buna dikkat, burası çokomelli, öğrencilerine örnek olması gereken bir davranış. İnsanın bilmediği bir şeyi öğrenmesinin doğal olduğunu söylemiş, yaşlılığında da lir çalmayı öğrenmiş bu da bizi o meşhur sözüne götürüyor: “ Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” Sokrates’in eşinden yana muzdarip olduğunu bir çok hikayeden biliriz, Sokrataes’e sormuşlar; Evlenmeli mi evlenmemeli mi, diye, “Hangisini yaparsan, yap pişman olacaksın” demiş:) Karısı “Haksız yere ölüyorsun” demesi üzerine, “Haklı yere mi öldürülmemi isterdin?” demiş reis. Bir de Yiğit Özgür’ün çizdiği bir karikatürü koyayım, bayılıyorum. :) https://hizliresim.com/3c8xCt Roquentin’den buraya kadar okuyanlar için de dev hizmet. Ülkemizin büyük tiyatro sanatçısı, Nazım’dan sorumlu sanat bakanımız; Genco Erkal, korona sebebiyle evde kalan tiyatro severlere geçmişte oynadığı oyunlarının bazılarını youtube’a koydu, bunların arasında konumuza ilişkin enfes performansıyla “Yalınayak Sokrates”i de var, mükemmel bir oyun, hele bu kitabı da okuduktan sonra cila gibi geldi. İzleyiniz. https://www.youtube.com/watch?v=6y72G0ITiUc&t=10s Bütün insanların en bilgesi Sokrates’i dinsizlik ve gençlerin ahlakını bozmaktan ölüme mahkum etmişler, kendisi beş drakhme ödeyip yaptığı hizmetlerden kendisine maaş bağlamalarını da talep edince resmen uyuz oldukları, kendisine cevap yetiştiremedikleri için baldıran zehri ile ölmesine karar vermişler. Yalnız unutulmasın “fikirlere zehir işlemez” sevgili Atinalılar. O oy veren zavallıları hatırlamıyoruz ama MÖ 399’da öldürdüğünüz Sokrates’i çok iyi tanıyoruz. Veeeee gelelim adamım Aristippos’a Adam dünyaya laf sokmak ve felsefeyle geçinmek için gelmiş, Sokrates'in öğrencisi olması dışında o konuda bir sorun yok tabii, daha önce demiştim Sokrates’in önemli öğretisi bu işi para karşılığında yapmamak. Sokratesçiler arasında para alan ve hocasına da para yollayan ilk sofistmiş. Sokrates de itiraz ediyor “Bu kadar para nerden ? diye, “Sen şu birazcık parayı nerden elde ettinse ordan.”:) Yerine, zamanına, adamına göre davranmayı bilir, her durumda ustaca rol yaparmış. Kitapta ona dair bölümlerin hepsi şahane, şöyle Krene Antik Kenti’nde oturup birkaç kişi bu bölümleri okuyup makara yapmayı çok isterdim. Hatta keşke günümüze kalmış olsa bu kitabın en çok kullanılan kaynakçalarından biri olan Aristipposcuğumun yazdığı “Eskilerin Ahlak Dışı Yaşayışları” kitabını okuyup gıybetin dibine vursak, kampını bile yaparım. :) Bir gün Dionysios yanında üç hetairadan (üst sınıf hayat kadını) birini seçmesini istemiş, bizimki üçünü de alıp götürürken demiş ki “birini seçmek Paris’e bile yaramadı ( Çok sağlam İlyada esprisi be:) ) O kadar rahat ki başta hocası Sokrates olmak üzere büyük filozoflar, Platon, Dionysios'a laf sokup dalga geçmeden geri durmamış. Hiçbir laf sokma fırsatını pas geçmemiş, lafı yoksa da milletin suratına tükürerek, tükürecek başka yer bulamadım demiş, tam bir çakal pislik. Dionysios ona neden filozoflar zenginlerin kapısına geliyor da, zenginler filozofların kapısına hiç gitmiyor, demiş, "Çünkü filozoflar kendilerinde neyin olmadığını bilirler, öbürleri ise bilmez" diye yapıştırmış cevabı:) Kitapta en sevdiğim hikaye Aristippos’un denizin ortasında fırtınaya yakalandığı bölüm. Laf sokma ustası taşı gediğine koyuyor, adam daha napsın. Denizde Korinthos'a giderken fırtınaya yakalanınca korkudan allak bullak olmuş. Adamın biri, "Biz sıradan insanlar korkmuyoruz, ama siz filozoflar korku içerisindesiniz" demiş tabii ne bilsin karşısındaki Aristippos, "Evet, çünkü tehlikeye attığımız canlar aynı değil" demiş. Sana madalyamızı takıyor, beş drakhme etmez canımızı da alıp gidiyoruz Aristippos. O kadar güzel daha onlarca hikayesi var ki, merak eden kitabı okusun :) Anaa dur Platon’a laf çakmasını da anlatıp bitireyim. Bu arada en çok uğraştığı adam Dionysios, o da zengin bizimki fakir ama akıllı olduğu için çekiyorlar sanırım yoksa bu manyak çok yaşamazdı Neyse Dionysios’tan o para Platon kitap alırmış, ona bunu söyleyip çatana “benim paraya, Platon’un ise kitaba gereksinmesi var” diyerek Platon’a da zekasız muamelesi yapmış, lafını sokup çekilmiş.:) Adamımsın Aristippos! 3.KİTAP Tek adam Platon; Sırada hepimizin bildiği, gerek ideal devlet düzeninden gerek Sokrates’in bir numaralı öğrencisi olmasına gerek hocasının savunmasını yazdığı kitabına kadar günümüze gelen az sayıda filozoftan biri Platon. Ama gerçekte onu iyi biliyor muyuz? Üzgünüm ama hayır. İşte gerçekler… Büyük bir dedikodu ile başlamak isterim, bu bizim Platon’un Devlet kitabı “İNTİHAL”miş. Vallahi farklı birçok kişinin söylediğine göre Protogoras'ın İtirazlar kitabını olduğu gibi araklamış. Hele bir özelliği var, kendi fikirlerini başta hocası Sokrates'in lafıymış gibi millete satmış, sallamış. Sokrates’in Savunması’nda da belli ki söylemediği bir çok şeyi söyletmiş adama. Ama boş adam değil tabii, çocukluğundan itibaren Dionysios’un elinde büyümüş, okuma yazmayı da ondan öğrenmiş, genç yaşta Sokrates’in öğrencisi olmuş, fikirler elbette şekillenecek. Tabii kral filozoftur, affedilir. Çünkü evrende bulunan her şeye dair fikirleri felsefenin temelini oluşturuyor. Ruhtan bedene, yönetimden sanata, müzikten bilgiye, hekimlikten yasalara erdemden soyluluğa güzellikten iyiliğe, toplumdan mutluluğa... İkinci bir dedikodum da Platon da gay imiş. Hatta o kadar çok sevgili isimleri var ki, saymak zor, bir çoğuna da yazdığı şiirler pek tatlı. Arkandayız Platon! Mesela şu Dion’a yazdığı; “Yıldızlara bakıyorsun, sevgili Yıldız’ım; Keşke gök olsam da, sana binlerce gözle baksam.” Enfes değil mi? Evrenin ilkelerini anlamak isteyenlere ilkin ideaları eşitlik, birlik, çokluk, büyüklük, duruş ve hareket olarak ayırt etmelerini; ikinci olarak kendi başına güzel, iyi, doğru ve bunun gibi kavramları ele almalarını son olarak da bilgi, büyüklük ve efendilik gibi idealardan hangilerinin birbiriyle ilişkili olduklarını anlamaları gerektiğini söyler. Kitapta Platon ile ilgili yüklüce bilgi var, okumak gerek. Şu karikatürle uğurlayalım. https://hizliresim.com/0j6mqQ 4.KİTAP Platon'dan sonra Atina'da durumlar değişiyor, onun yeğeni Speusippos bayrağı devralıyor Akademeia'dan sağlam filozoflar çıkıyor; güvenin tek adresi demir irade Ksenokrates, Aristippos'umun mirasçısı, çoklu ilişkili; Polemon, onun sevgilisi Krates, Polemon'a platonik Krantor. Hele bir Arkesilaos var, Platon'u daha da ileriye götüren, laf sokmada usta reis. Tabii o dönemlerde hem hayat kadınlarıyla hem de öğrencilerle ilişkiler filozoflara has mıdır nedir, şıpsevdi bir filozofmuş kendisi. Bion da çok kafa. Kendisini soysuz diye ezdirmemiş azim ve sağlam yükselişini göğsünü gere gere anlatmakla kalmamış, dalga geçmediği hiçbir konu, çatmadık kimse bırakmamış. Yalnız evlat edindiklerini istismar eden bir arsızmış o ayrı. Tanrıya inanmıyor diye bakmamışlar da ölmüş. Diyor ki eli sıkı bir zengine, "Bu servet edinmemiş, servet bunu edinmiş" :) 5.KİTAP Sokrates’in en önemli öğrencisi Platon’un, en önemli öğrencisi Aristotales ile başlıyor, onun öğrencisi Theophratos, onun da öğrencisi narin Straton, ondan sonra okulun başına geçen tatlı Lykon, bol bol heykeli dikilen Demetrios ve Karadeniz’in zengin çocuğu Herakleides. Aristotales; Sokrates'in açtığı yolda Platon'un eklediği taşlarla felsefeyi iyi işlemiş. Aristo'nun insandan doğaya, politikadan sanata, eğitime ruha yani akla gelebilecek her konuda kitabı varmış hepsi toplam 445.270 satır ediyor, çalışkanlığa bak. Tabi acaip karakter özellikleri Aristo'yu pas geçer mi, geçmemiş. Mesela sıcak zeytinyağında banyo yapmayı çok seviyormuş sonrasında da bu yağı satıyormuş (biraz pislik galiba). Aristo anladığım kadarıyla vasiyet mevzusuna yeni bir soluk getirmiş. Vasiyetinde sağken yapmak isteyip yapamadığı ne varsa millete buyuruyor deli mi ne! Kızının kimle ne şartlarda evlenmesi gerektiğinden başlarına bir şey geldiğinde ne yapacaklarına… Normalde efendi ölünce köle azat olur, vasiyette ettirmiyor, iş buyuruyor, hatta anasına yapılmasını istediği anıt var koordinatlarıyla birlikte tarif ediyor daha neler neler… Tabii büyük bir zat kendisi biliyorsunuz İskender'in de akıl hocalığını yapıyor, iddialara göre İskender'le haşna fişna oluyor ama sonra gözden düşüyor, İskender onu Anaksimenes ve Ksenokrates'le kıskandırmış, acaip acaip ilişkiler. Dedikodunun kralı yine Aristipposcuğumun “Eskilerin Ahlak Dışı Yaşayışı Üzerine “ kitabından; Aristo, Atarneus tiranı Hermias’ın sevgilisi oluyor sonra da Hermias’ın bir cariyesine vuruluyor, kadınla evleniyor bir de bu kadın için kurban kesiyor olay çıkacak gibi oluyor galiba bu da Makedonya’ya gidip İskender’in hocası oluyor. Tabii uzun verimli yıllar, kendisinden önceki filozoflardan beslenmesi, onu yine zirvede tutmaya yeter. Yanında uzun saatler çene çalıp sonra 'başını şişirmedim ya' diyen gevezeye 'yok canım, zaten seni dinlemiyordum ki' demiş:) Okumalarım tam da denk geldi:) Umberto Arte ile Sanat kitabını da bir yandan götürüyordum, ne göreyim; Raffaello’nun “Atina Okulu” tablosu Hazır Aristo 'yu bitirmişken Roquentin’den dev bir hizmet daha. https://hizliresim.com/BAl2yG "Atina Okulu" eseri, muazzam bir çalışma kimler kimler yok ki. Sokrates’ten Platon’a Aristotales’ten Diyojen’e Pisagor’a Heraklitos’a kadar yok yok. Daha ayrıntılı bilgi almak isteyene, şu linki bırakayım, https://dusunbil.com/raffaellonun-atina-okulu-saheserinin-arkasindaki-hikaye/ Orjinalini görmek isteyene de Vatikan Müzesi’ndeki Raphael’in odasını gezme keyfisi. http://www.museivaticani.va/content/museivaticani/en/collezioni/musei/stanze-di-raffaello/tour-virtuale.html Theoprastos; Şampiyonlar gibi hocaları var, o da Aristotales Khalkis’e gidince okulun başına geçmiş. Atinalıların içinde öylesine saygın bir insanmış ki derslerini iki bine yakın kişi izliyor, üstün zekasıyla her fikrini rahatça dile getiriyor hatta kıskananlar kendisini dinsizlikle suçlayıp mahkemeye verdiğinde az daha kendileri mahkum oluyormuş. Aristo’dan sonra ciddi bir vasiyet geleneği var, millet yapacağı tüm işleri resmen vasiyete bırakıyor. Öğrencileri son bir isteğini sorduklarında hiçbir isteğim yok diyor ama şunu da ekliyor; “Yaşamdaki sevinçlerin çoğu şan olsun diye solup gidiyor. Çünkü biz yaşamaya başladığımız gün ölüyoruz. Demek ki adını duyurma merakı kadar yararsız bir şey yok. Haydi size uğurlar olsun, ya bilimi bırakın – çünkü çok yorucu- ya da gereğince ilgilenin: çünkü şanı çok büyük.“ Tabii bu kadar laf atıyor ama o da vasiyetinde Aristotales’in heykelinin dikilmesini başkalarından istemiş ( kendin niye yapmıyorsun be adam) bir de tüm malını mülkünü felsefe yapmak isteyenlere bırakmış. Helal! Bu ölürken bile köleleri yönetme işini çok düşündüm de bu kitabı okurken. Onlar o kadar hak, adalet, eşitlik gibi birçok fikri düşünüp felsefeyle ilgilendiklerinde bile insanlar arasındaki eşitliğe inanmıyorlar mıydı yani, nasıl düşünmemişler. İlginç. Herakleides Bu da ayrı manyak filozoflarımızdan biri. Öldükten sonra efsane olarak kalmayı kafasına koymuş, tabutuna yılan koyulmasını istemiş, tabut hareket edince insanların onun tanrılara ulaştığını sanacağını düşünmüş. Bir de kıtlıktan kırılan Herakleialılar’a bundan kurtulmanın çaresi olarak, kendisi öldükten sonra onu kahraman ilan ederlerse bu beladan kurtulacaklarını söyletmesi için parayla rahip tutmuş. Tam bir ruh hastası. 6.KİTAP Kyniklerin mekanı Bu kitapta Sinop'tan bir güneş doğuyor. Sokrates’in öğrencisi Antiathenes, Diogenes’in öğrencisi deli Monimos, bir diğer öğrencisi sağlam reis Krates, koskoca 84 kişilik filozoflar kitabının tek KADIN filozofu Hipparkhia, osuruklu Metrokles, bir diğer meczup Menippos ve son olarak şarlatan Menedamos. Aristhenes; de bir manyak. Atinalılarda kendi memleketlilerinden olmayanlara karşı bir küçümseme durumu varmış, bizimki Atinalı ama safkan(!) olmadığı için çeşitli kınamalara, küçümsemelere maruz kaldığı için onlardan önce davranıp onları sümüklüböcek ve çekirgeden daha az soylu olmakla itham ediyormuş. Sırf Sokrates’i dinlemek için her gün dağ tepe aşar, kendi öğrencilerini de peşine takarmış. Ne istediniz be adamdan. Kendisi Kynik okulunun kurucularından, çıldırmayı bile hazza yeğleyen, laf sokma yarışında Aristippos’a yaklaşan bir reis, sırf Platon’a laf sokucam diye adamı hasta yatağında ziyaret edip kustuğu tasa bakmış; “burda safra görüyorum ama hiç çalım yok” demiş. İnsanlar bunu övmeye çalışınca bile laf sokmaya çalışıyor. Seni çok beğeniyorlar diyor adam, “niye kötü bir şey mi yapmışım” diyor. Atinalılara eşekleri meclis kararıyla at yapmalarını önermiş; onlar bu öneriyi anlamsız bulunca, "Ama aranızda hiçbir şeyden anlamadıkları halde, sırf oylamayla komutan oluyorlar," demiş. Manyak! Veeeeeeee kral Diogenes. Karadeniz’in asi çocuğu, ülkemizin kuzeyinin orantısız zekası, bilginin efendisi, laf sokma piri, taşı gediğine yerleştirmede bir dünya markası: DİYOJEN Sinoplu dostumuzun hayat serüveni banker babasının sahte para basması sonrası yakalanıp bunların da sürgün edilmesi ile başlıyor. Peki bu durum Diyojen için bir eziklik meselesi olabilir mi, asla ve kat’a. Deli deliyi görünce sopasını saklarmış atasözü Diyojen’in Antisthenes’in öğrencisi olma hikayesi sonrası yazılmış olabilir. Diyojen ısrarla kendisini öğrencisi yapıyor. Ve basit yaşamı başlıyor, kendini zorluklarla mücadeleye kızgın kumlara atıp karlı heykelleri kucaklayarak alıştırmaya çalışıyormuş. Sonrasında bir fıçıda yaşadığını da biliyoruz. Diyojen reisin küçümsemediği çok az insan var, çalım satan Platon’u dinlemek zaman kaybı, Eukliedes’in okulu safra, yarışmalar da ancak aptallar için yapılırdı gibi açıklamaları var. Bir gün ciddi bir konudan söz ederken kimse dinlemek için yanaşmayınca, kuş gibi ötmeye başlamış. İnsanlar çevresine toplanmaya başlayınca da, “maskaralık oldu mu güzelce gelirsiniz, ciddi konu olunca ne umursamasınız” diye milleti kınamış, tükürmüş gitmiş. Diyojen’in önemli bir hikayesi de sürgün olduğu için özgür değil, bunu köle pazarında satışa çıkarıyorlar. Elinden ne iş gelir diye soruyorlar satıcılar; “insanları yönetmek” diyor. Kendisini satan adama diyor ki “sor bakalım efendi satın almak isteyen var mı?” Haha özgüvene bak! Şanslı olacak ki Kseniades onu satın alıyor ve hayatı boyu destek oluyor, çocuklarını yetiştirtiyor ve çocukları da ona sahip çıkıyor. Diyojen bu, rahat davranışları yüzünden çok dayak yemiş, yeri gelmiş dayak da atmış. Bu hır gürden kalma, kendisine köpek deniliyormuş, o da bu lakabı benimsemeye başlamış. Bir şölende bunla dalga geçmek için önüne kemik atmışlar o da bunlara cevaben çıkmış kemiklerin üstüne işemiş. Hatta bir gün İskender’le karşılaşıyor, İkender diyor ki “ben büyük kral İskender”, “ben de köpek” diyor Diyojen, kral niye sana öyle diyorlar diyince o da “bana bir şey verene kuyruk sallıyorum, vermeyene havlıyorum, kötüleri de ısırıyorum ondan” demiş. İskender ile karşılaşmalar bitmiyor tabi, en meşhuru bizimki bir gün güneşleniyor, İskender başına dikilmiş, “dile benden ne dilersen” demiş. Diyojen’in cevabı “ gölge etme başka ihsan istemem.” İskender kızıyor tabii bu cevaplara, diyor sen benden korkmuyor musun. Diyojen de diyor ki sen nesin; iyilik mi kötülük mü, kral iyilik deyince “İyilikten kim korkar” diyor. Ve tiz kellesi vurulmuyor elbette. Diyojen’e bu kadar tahammül edilmesi gerçekten zeki ve bilgili bir filozof olup insanları düşünmeye sevk etmesinden. Ki o kadar saldırdığı Platon’a soruyorlar sence Diyojen nasıl biri diye o da “Sokrates’in delirmiş hali” diyor. Varın siz düşünün. Diyojen talihin karşısına gözü pekliği, yasanın karşısına doğayı, tutkunun karşısına da aklı koyuyor. Bu yüzden beğenmediği, aklına yatmayan, doğru olmadığını düşündüğü her şeye gözü pekçe saldırıyor. Bir gün kötü ruhlu bir hadım, evinin girişine “içeri kötülük girmesin” yazmış, e Diyojen orda arkadaş, yazılır mı o; bizimki de “peki evin sahibi içeri nereden girecek” demiş. Bunlar da Tayfun’dan, hepsini yazamadım gonderi/49337304 gonderi/49335680 gonderi/49335147 En komiklerinden biri bir gün agorada açıkta mastürbasyon yaparken; “keşke ovuşturmakla karnın da açlığı geçse “ demesi. Valla kral be. En doğru cümlelerinden biri bence bir gün tapınak görevlilerini tapınaktan kupa çalmış bir bekçiyi götürürlerken görünce “büyük Hırsızlar küçük Hırsızı götürüyorlar” demesi, hey yavrum hey. Ya küfrü bile böyle güzel edebilen kaç kişi var; Bir yosmanın oğlunu kalabalığa taş atarken görünce, "Aman dikkat" demiş, "sakın babana gelmesin!" Ayağına taş değmesin Diyojen, şahanesin. Bu da Yiğit Özgür’den https://hizliresim.com/68DCeq Bu da yakın çekim Atina Okulu tablosundan, rahatlığa bak https://hizliresim.com/hG01K6 7. KİTAP Bu kitap Stoacıların kurucusu Zenon ile başlıyor, kafası karışık kel (garibim kellikten başına güneş geçtiği için ölmüş) Ariston, Herillos, Dönek Dionysios, yumruk dövüşçülüğünden Zenon’un okulunu teslim ettiği Kleanthes, Sphairos, Khrysippos,. Stoacıların reisi Zenon; kalabalıktan kaçınan, oğlanlarla ilişki kurmaz ama kadın düşmanı olmadığını da kanıtlamak için mecbur bir iki köle kızla birlikte olmuş, asık suratlı bir de üstüne cimriymiş. “Daha çok dinleyelim daha az konuşalım diye iki kulağımız ve bir ağzımız var” deyip hırsızlık yapan bir köleyi kırbaçlarken hırsızlığın kaderi olduğunu söyleyen köleye dayak da öyle deyip vurmaya devam etmiş, sen nasıl bilgesin arkadaş. Stoacılar felsefeyi fizik, mantık ve ahlak olarak üç bölüme ayırmışlar. Felsefeyi canlı varlığa da benzetirler; mantık kemik ve sinirlere, ahlak etli kısımlara, fizik de ruha denk gelir. İnsanı temele alınca onu mutlu etmek de amaç oluyor, bunu sağlayan etmenler de mantığın zorunluluğundan, erdem, diyalektik, retorik yani insanın usunu kullanarak yaptığı her şeyi kapsıyor. 8. KİTAP Bu kitap İtalya felsefesini onun da en önemli temsilcisi Pythagoras yani bizim bildiğimiz hali ile Pisagor’la başlıyor diğerleri de onun öğrencileri; Geometride küpü bulan Arkhytas, Epikharmos, Alkmaion, Hippasos, Philolaos, Eudoksos. Bizim ilgimiz Pisagor reise; Üç yüze aşkın öğrencisiyle birlikte İtaliotlar’ı öyle iyi yönetmişler ki, gerçek bir aristokrasi ile yani en iyilerin egemenliği. Pisagor’un acaip de bir iddiası var, kendisinin reenkarnasyonla dünyaya yeniden geldiğini, ruhunun göç ederek çok yollardan geçtiğini söylermiş, bilgisinin derinliği ile bunu kanıtlamak için de bir çok konuda örnek anlatmış. Pisagorcum insan yaşamını “çocukluk 20 yıl, delikanlılık 20 yıl, gençlik 20 yıl, yaşlılığı da 20 yıl olarak dörde; bunu da mevsimlere karşılık olarak yaymış, çocukluk ilkbahar, delikanlılık yaz, gençlik sonbahar, yaşlılık da kış. Reis üçgendeki hipotenüsün karesinin dik karelerinin toplamına eşit olduğunu bulunca yüzlük de kurban kesmiş. Öğretilerini ima yoluyla vermiş mesela terazinin üstüne basma derken adaleti ve eşitliği çiğneme demek istiyor, güzel laf oyunları. “İnsanlarla ilişkilerini dostlarını düşman kılmayacak, tersine düşmanlarını dost kılacak biçimde ayarla.” 9. KİTAP Bence kitabın diziminin yanlış yapıldığı bölüm bu. 1. Kitap ya da 2. Kitap olmalıydı çünkü bu kitabın bir kısmı Sokrates öncesi filozoflara ayrılmış, tabii evren ve insan üzerine ilk bilgiler onlardan geldiği için aslında çok önemliler. En önemlilerinden değişimin efendisi Heraklitos, sonra gereksiz Homeros düşmanı, evreni açıklamak için fikir beyan etmiş ilk bilgelerden Ksenophanes, onun öğrencisi, yerin küre biçiminde olduğunu ilk söyleyen, felsefeyi temellendiren; Parmenides, onun da öğrencisi evreni sonsuzlayan Melissos, Parmenides’in evlat edindiği sonra sevgilisi yaptığı, Aristotalesi de gerek diyalektiğiyle gerekse hitabetiyle etkileyen Elealı Zenon, onun öğrencisi ana ilkeyi atom olarak belirleyen ilk filozof Leukkippos, Sokrates’in beş dalda yarışan atlete benzettiği (fizik, ahlak, matematik, sanat ve temel eğitim konuları) “Söz eylemin gölgesidir” diyen, çok yönlü Demokritos, diyalektiği Sokrates’e öğreten, “her şeyin ölçüsünü insana dayandıran, tanrıyla ilgili olarak bilgilerin bilinmeme meselesinin insanın yaşam süresinin kısalığı ve belirsizlikle açıklayan, konuşmanın temellerini belirleyen ilk kişi., Protogoras, çok yönlü bir doğa düşünürü Apollonialı Diogenes, tepkisiz ve kolay yaşadığı için kendisine “mutlu insan “ denen İskender’e kafa tutup aldığı bir yaradan sonra kanını gösterip “reis bak sen kendini tanrı sanma bu kan ikhor değil” diyerek kendini tanrı sanan İskender’i yola getiren; Anaksarkhos, soylu bir felsefe getiren Pyrrhon, keskin zekalı, edebiyata düşkün, Homeros’a trajedya konusu vermiş Timon’u içeriyor. Herakleitos Yazarımız sevgili Laertos nasıl uyuz olduysa kibirli ve kendini beğenmiş diye saldırıyla başlıyor, tabii bu kendi fikri değil ama kendisi de insanlardan nefret ettiği için mecbur herhalde. Bunda küçük yaşta felsefeye başlamasının, kimsenin öğrencisi olmamasının, her şeyi kendi kendine öğrendiğini söylemiş olmasının yanı sıra kendini bilge olarak gördüğü için diğerlerinden üstünlüğünü anlatmak için cahile cahil demekten başka çaresinin de olmayışının etkisi var bence. Her şeyin ateşten oluştuğunu söylemiş, kendini beğenmişliği kutsal hastalık, her şeyin yine karşıtlıkların çatışmasıyla olduğunu, her şeyin ırmak gibi aktığını evrenin sonlu dünyanın tek olduğunu söylemiş. Değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğunu da zaten biliyoruz. Pyrrhon Felsefeye soyluluk katan Pyrrhon öğretisiyle tutarlı yaşamına bolca bilgi sığdıranlardan. Bir gün kendi kendine konuşurken yakalanmış nedenini sormuşlar, “doğru insan olmaya çalıştığını” söylemiş, çok kral adammış. Çok sabırlıymış ama bir gün öğrencileri bunu çok bunaltınca harmanisini çıkardığı gibi Alpheion nehrine atlayıp karşı kıyıya geçerek kurtulmuş Pyrrhon’un öğretilerini kuşkuculukla birleştirip zilyon fikirle onu desteklemişler, kitapta onun ölümü çok iyi anlatılmış, ayrı bir inceleme konusu olacak kadar uzun. 10. KİTAP Epikuros Son kitap yalnız Epikuros ‘a ayrılmış. Kendisi çok küçük yaşta felsefeye başlıyor ve kendisinden önce gelen birçok filozofun öğretilerini temele alıp çala çırpa toparlamış. O yüzden tüm filozoflardan bir parça bulunabilecek eserler verip tomar tomar kitap yazmış, kendi okulunu kurmuş. Vasiyetine “Elveda, öğretilerimi unutmayın” diyor ve tembeller ile gerizekalılar için yazdığı kitapların bir de özetini anlattığı elkitabı hazırlıyor. Böylece duyuların önemiyle başladığı özetine evrenin yapısından, cisimlere atomlardan sonsuzluğa; ruh bilincinden ahlaka toplum sisteminden insan doğasına kadar geçmişten bugüne felsefenin konusuna giren her şeye dair açıklama yapıyor. İnsanlar arasındaki haksızlıklarının sebebini kıskançlık, nefret ve küçümseme ile açıklıyor, çok mantıklı değil mi? En çok insanın mutluluğuna ilişkin tespitleri hoşuma gitti; “mutluluk sağlayan şeylerle ilgilenmeliyiz; çünkü mutluluk varsa, her şeyimiz tamamdır, yoksa onu elde etmek için elimizden geleni yaparız. Ben bu kitabı okurken çok güldüm, hatta etrafımdaki insanları makarasını yapmak için çok aradım, ama yazarken zor oldu çünkü bu notları okurken yazmadım, çok pişman oldum. Kitabı iki üç kere okumak zorunda kaldım bazı notları toparlamak için. Bu incelemem kitabı okumayanlar için kopuk ve dışarıda hissettirebilir, yine de buraya kadar okuyana da helal olsun, korona sonrası kahve ısmarlarım.:) Esinler, sevgiler… (Roquentin)

"Sık sık karşılaştığım 'Felsefeye Türkçe hangi yapıtla başlayabilirim' sorusuna artık açık bir yanıtım var: 'Diogenes Laertios'un Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri'". Böyle yazmış, kitaba önsöz yazan Saffet Babür. Felsefeye bu kitapla mı başlanır bilemiyorum ama büyük zevk alarak okuduğumu söyleyebilirim. 84 düşünürün hayatı, yaşadıkları ve bazılarının öğretilerini samimi bir dille okumak, bazılarının komik ötesi anekdotlarına şahit olmak paha biçilmez bir deneyimdi. Özellikle dipnotlarda öyle düzeltmeler öyle açıklamalar vardı ki, bu kitap üzerine onlarca araştırmacının emeğinden dakikalar içinde faydalanmak hazineye konmak gibiydi. Kitap 10 bölümden oluşuyor. ilk bölüm "Bilgeler"e ayrılmış. Akademiacılar, Peripatetikler, Kinikler, Stoacılar, Pythagorasçılar gibi bölüm isimleri olmasa da sınıflandırma böyle yapılmış. Diğer düşünürlerden farklı olarak, Platon ve Epikuros için ayrı ayrı bölümler oluşturulmuş. Kitabın yazımı MS 3. yüzyıla denk geliyor. Yani 1700 yıl önce yazılmış bir kitaptan bahsediyoruz. Okurken en çok eğlendiğim düşünür Kireneli Aristippos oldu. Bu kitap, sadece bir felsefe veya biyografi kitabı değil, bir mizah, sosyoloji kitabı olarak da okunabilir. İyi ki bugüne değin kalabilmiş. (Ferdi Bişkin)

Karanlık aydınlığın doğduğu ve tükendiği yerdir...: Sessizim, siz 1000Kitap okurlarını esinler. Her şey aslına ve ahdine uyarak düşünmeyle başladı. İnsan hem yaratılmışların en güçsüzü ve hem de yaratılmışların en güçlüsüdür. İlk yaratılmış olarak kabul edilen Hz. Âdem düşüncesizliğinden mi atıldı cennet adı verilen bahçeden? Karşısında zekâyı iyi kullanan bir kötü vardı, ismi Arif olan. Hz. Âdem’i aykırı düşünmeye itecek ne söylemiş olabilir? Her şeyin harika olduğu cennetvari bir yerden kovulmaya sebep olacak şey neydi? “Sonsuzluk!” yani “ölümsüzlük arzusu” bir insanın aklını başından almaya yeter de artar bile. Demek ki iyi olan akıl sahibi olsa bile asıl zekâ kötüye meyil edendedir. Kötü olmak yaratıcılık gerektirir, inovasyon ve pratik düşünceyi kuvvetlendirir, kişiye sonsuz bir düşünme aşkı yaratır. Düşünce hazlardan meydana gelse de kin, şiddet ya da kıyım içerse de kötü olan bu yanını geliştirir ve mükemmel zekâya ulaşır. Bunlar benim kendi evrimleşmemiş, salt görüşlerimdir. Üzerine koyulabilir ancak daha iyi bir şey düşleyene kadar bu düşüncem benim istisnai doğrumdur. Dil, toplum, kavram, düşünce, mantık gibi kelimelerini aklımda harmanlıyor ve acaba hangisi bir öncekine önayaklık etmiştir diye yorarken kendimi “Kavram’ın” sanırım bunların en birincisidir diye düşlemekten alıkoyamıyorum. Kavramları aşılayan ise dil ve dilin gerekliliği toplum, toplumun oluşması düşünce ve düşünce de mantığı ileri atmaktadır. Kavram yoksa dil yoktur, aynı şekilde kavram yoksa evrende yoktur. Sonra yeniden kafam karışıyor ve kavramı ortaya atan düşünce nereye gitti diye tam düşünürken o da nesi peki bu düşüncelerin doğru olduğunu sayan mantığında kavramdan önce gelmesinin gerekliliğini görüyorum. Ancak yeniden ilk sıralamaya dönüyor ve aydınlığın anası olan karanlığıma gömülüyorum. “Bilge Thales'i jimnastik yarışması izlerken stadyumdan kaçırdın sen, ey Zeus Helios! Onu yanına aldığın için sana övgü borçluyum; çünkü yaşlı adam artık yıldızları yeryüzünden göremiyordu.” (Alıntı gonderi/49213639 ) Ve aranan kelime… “Karanlık!..” Bana göre düşüncenin hâsıl olma gerekliliğinin bu kelimeden doğması çok olasıdır. Zıt her zaman mevcut olanın bir delilidir. Örneğin “azın delili çok olandır gibi…” Karanlık ise aydınlığın doğduğu ve tükendiği yerdir. İhtiyaçların gerekliliğinden de doğması çok muhtemel olan düşünme bir zaman sonra ihtiyaçtan meraka doğru kayma yapar ve evreni, insanı düşünmeye sevk eder. Özellikle “ben kimim?” “Nereden geldim?” “Neden varım?” gibi bir sürü sorunun cevaplanması gerekmektedir. Göz boyayan gök olayları insanların aklını başlarından almış ve duyulmadık bir şekilde ses çıkartan şimşeği Zeus’un işi olmadığını ve bunun bilimsel açıklamasını yapma gereği duymuşlardır. Bu şimşek olayı doğa olaylarından bir tanesidir ve gerisini varın siz hayale sığdırın. Bizim soyumuz at üzerinde oyun oynarken bir başkaları açık yaz gecelerinde sırtını toprağa yaslayıp evreni, gök cisimlerini anlamaya vermişler kendilerini… Biz doğuya iki taş diktik diye sevinirken adamlar site kurmuş, akla hayale sığmayan şehirler yaratmış ve bunu demokrasi denen bir oluşumla yönetmeye kalkmışlar. Biz hala o iki taş ile kendimizi avutmaya çalışırken 537 yılında Ayasofya denen görkemli yapıyı yükseltmişler göğe doğru. Genellikle Paganizm inancına sahip olan bu kişiler ahlak meselelerine girmiş ve doğrunun peşinden gitmeye meyil etmişlerdir. Karanlık dediğimiz bir zamanın en aydınlık uygarlıklarını sadece düşünmeyle ortaya çıkarmışlardır. Bilinmelidir ki düşünmekte bir ibadet şeklidir. “İnsanın sahip olduğu serveti bir çırpıda sayıp dökmesi, buna karşılık sahip olduğu dostlarının adlarını söyleyememesi ne tuhaf...” (Alıntı gonderi/49235431 ) Kitaba konu olan Helenist dönem kişileri de bu düşünme/ibadet şeklini çok iyi bir şekilde dillendirmiş, yaşam felsefesi haline getirmiş ve dünya var oldukça adından söz edilecek bir yüceliğe ulaşmışlardır. Birinci kitap 66 sayfa ve 7 bilgeyi konu ediyor. Bunlar “kendini tanı!” diyen Thales, “aşırı gitme!” diyen Solon, “Kefil ol, al başına belayı!” diyen Khilon, “Zamanı Kolla!” diyen Pittakos, “Halk yığını kötüdür!” diyen Bias, “En iyi şey ölçü!” diyen Kleobulos, “Çaba her şeydir!” diyen Periandros, “Diline, boğazına, beline hâkim ol diyen!” Anakharsis, Apollon’un en bilgeyi işaret ettiği Myson, bir mağarada 57 sene uyuklayan Epimenides ve ölümüyle dahi insanlara faydalı olan Pherekydes’dir. Kitap bundan sonra filozoflar ile devam edecektir. Yazım dili çok eğlenceli ve sıkmıyor, çeviri muazzam. Ahlak felsefesinin yaratıcısı olan Sokrates’in gençlerin ahlakını bozmakla ölüme mahkûm edilmesi ne kadar hazin bir olaydır. İkinci kitap -63sayfa- Laertios'a göre ilk filozof olan Anaksimandros'u konu ederek başlamaktadır. Burada ilk kitap yazarı filozofu ve ilk ölüme mahkûm edilen filozofu görmekteyiz. Devamında ise Sokratesçileri ve ardıllarını anlatmaktadır. Sokrates'e kadar felsefe gökbilimi, yerbilimi, doğa bilimi vb. olarak çeşitlenirken Sokrates yeni bir soluk getirmiş ve felsefeye ahlak katmıştır. Kymene okuluna değinip, felsefesini anlatan yazar, hedonizmin temellerini kuran Aristippos'a uzunca yer vermiştir. Üçüncü kitap ise Akademiea'nın kurucusu Platon ile başlamaktadır. “Güzel bir kadınla evlenirsen, başkalarıyla ortak olursun; çirkin bir kadınla evlenirsen, cezanı bulursun.” (Alıntı gonderi/49330151 ) Felsefe ilk başta çevreyi ve insanı tanımlamak, gökbilimi, yerbilimi gibi konuları anlamlandırmaya çalışırken, Sokrates gibi bir bilgeye denk geldiğinde içeriğine Ahlak Felsefesi adında yeni bir boyut kazandırdı. Bu şekilde gelişimini devam ettirirken Sokrates'in öğrencisi olan Platon ise Ahlak Felsefesini daha derinlere indirerek Erdem diye bir kelime ortalığa attı. Bu erdemi ise parçalara böldü ve her birine birer isim verdi. Bunlar; Sağgörü, Adalet, Yiğitlik ve Ölçülülüktü. Platon idealarının küçük bir parçası olan bu erdem ve alt başlıkları felsefeye yeni bir soluk getirdi ve kendine dönemi olmak üzere sonraki döneme de rehber niteliğinde yenilikler getirdi. Ayrıca kullanmış olduğu dili daha da sadeleştirip, diyalog tarzının neredeyse keşif babası oldu. Bu durumdan faydalanarak diyalektik adı altında, soru cevap şeklinde felsefeye yeni bir soluk getirdi. Kendi kafasında devlet kurup, kendi yasalarını yazıya döktü, yönetim şekillerini bir bir söyledi, müzik başta olmak üzere bütün kalıplaşmış uğraşları, insan durumlarını, güdüleri, iyiliği ve bu gibi sayısız şeyleri çeşitlendirerek alt başlıklarda biz ardıllarına sundu. Üçüncü kitabın tamamının Platon'a ayrılması elbette boşa değildi ve 45 sayfa hayatının, öğretisinin, yaşam tarzının çok kısaca bir özetiydi... Dördüncü kitap 33 sayfa olmakla beraber Platon ardılları olan Akademeialıları ele almaktadır. Genel olarak öğretileri ahlak felsefesi üzerine olan bu Akademeia başkanları hayatlarıyla, yaşam tarzları ve üsluplarıyla birçok genç insanı yanlarına toplamış, rehber olmuş ya da birçokları tarafından ağır eleştirilere maruz kalmışlardır. İlk 3 kitap kadar ahenkli ve heyecan dolu yaşamlar olmadığı için benim pek hoşuma gitmeyen bölümdü. Bion ve Ksenokrates dışında hayatlarını bilmesek de bir şey kaybetmeyeceğimiz filozoflarla doluydu. 5. kitabın ilk filozofu Aristoteles olarak gözükmektedir. Yine Platon'un başlattığı Peripatosçularla 5. kitaba giriş yapıyoruz. “Bir gün Olympia'dan dönüyordu; çok kalabalık var mıydı, diye sorana, "Kalabalık çoktu, ama insan azdı" diye yanıt verdi.” (Alıntı gonderi/49338149 ) Beşinci kitap 47 sayfa olup Peripatosçuları anlatmaktadır. İlk başta gelen Aristoteles'e en çok yer verilmiş olmasına rağmen hiç tatmin olamayacağım kadar az bir yazıyla karşılaştım ki Aristoteles'in çok daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum. Ayrıca felsefeyi iki bölüme ayırıp hem teorik hem de pratik olarak geliştirme yolunu seçmiş ve felsefeyi bilimle buluşturmuştur. Diğer Akademeia başkanlarından farklı olarak kendi ve ardılları doğa bilimi, fizik gibi konuları da ele almış, geliştirmiş ve kendinden sonrakilere aktarmıştır. Özellikle bu dönem filozoflarının her şeyi yazıya dökmesi ciddi bir kitap kalabalığına sebebiyet vermiştir. 500000 dizeye yaklaşmış filozoflar bile görülmektedir. 5. kitabımızda Peripatosçu felsefecilere yer veren yazarımız, "satirik" yapı da olan Aristoteles ve ardıllarına karşı daha fanatik "sarkastik" kişilikleri anlatmaya kalkmıştır. Burada felsefe biraz daha bilimden ve fizikten ayrılmış kynik dediğimiz bir yaşam biçimine dönmüştür. Ben bu tarzı "bir lokma, bir hırka" diyen Bektaşilere de benzetmek istiyorum. Kinik filozoflarının en başında Sinoplu Diyojen (Diogenes) gelmektedir. İyi bir dil cambazı olan Diyojen hem kralları hem de uyruklarını çok iyi bir şekilde etkilemiş, yaşam tarzını bir felsefi akım olarak günümüze kadar getirmeyi başarmıştır. Kendinden sonra gelen ardılları da bu akıma devam edip adlarını tarih kitaplarına yazdırmışlardır. Sokrates ile Diyojen'i karşılaştırmak iki felsefe öncüsü için en ideal şeydir. Sokrates yasa tanır ve iyileşmeleri için çaba sarf ederdi, Diyojen ise yasa tanımız, tek bildiği doğa yasalarından ibaretti. Sokrates devlet kurumunu ve disiplini kabul etmişti, Diyojen ise tam karşılarındaydı. 6. kitabımız 47 sayfa olup Kynik Filozoflarının hayatlarını ve öğretilerini kaleme almıştır. 7. kitabın mimarı Kıbrıslı Zenon'dur. Toplamda 81 sayfa yer eden kitap, Zenon'u ve felsefesini ayrıntılı bir şekilde okuruna sunmaktadır. Stoa felsefesinde asıl hedef kişinin mutluluğudur. Yaşam tarzları kyniklere çok yakın olan hatta onların yaşam tarzları benimseyen bir görüşleri vardır. Doğayla bütünleşip hayatı minimize etmek ve erdemli olmak ise en büyük mutluluktur. Geçmiş ve gelecek sonsuzdur; biz yaşamayı beklerken hayat gelip geçiyor ve bitiyor. Felsefe üç ana kolda incelenmektedir. Bunlar mantık, fizik ve ahlaktır. Toplumu ilgilendiren felsefeyi bireyselleştirerek kişileri ilgilendiren felsefi düşünceler ortaya çıkardılar. Zenon’la başlayan bu güzel akım ardıllarıyla devam etmiş ve Khrysippos ile zirveye ulaşmıştır. İskender ona yurdunun onarılmasını isteyip istemediğini sorunca, "Ne gerek var?" dedi, "Belki başka bir İskender gelip bir daha yıkacak." (Alıntı gonderi/50161319 ) 8. kitabımız 40 sayfa olup “Sayıların Babası” olarak bilinen İyonyalı Pythagoras (Pisagor) ile başlamaktadır. Yaptığı çalışmaları ve yaşam felsefesine değindikten sonra Pisagorculuk üzerine kaynak sayılabilecek türde yakıştırmalar yapılmaktadır. Kendinden sonrakilere başta Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi düşünürlere de hem ilham kaynağı hem de sayılar hakkında çok iyi miraslar bırakmıştır. Pisagor’u anladıktan sonra ise kitap öğrencilerine yer vermiş ve onların başarılarından da söz ederek noktalanmıştır. 9. kitap 54 sayfa olup, bir felsefe okuluna ya da gruba dâhil olmayan kendi başına olan filozofların konu edildiği kitaptır. Cildin belki de en sade yeri burası desem abartmış olmam. Birkaç tane filozof dışında diğerlerini okumasam da olur diyebileceğim bir hayatlar ve öğretiler topluluğunu konu etmektedir. Herakleitos, Demokritos ve Pyrrhon ile böyle yakından tanışıklık etme şansını yakalamak ve öğretilerindeki doğru yanlış kavramlarını yok sayıp aslında mantıklı demek gerçekten çok heyecan verici bir deneyimdi. Ve son kitabımız olan 10. kitap sadece Epikuros'a ayrılmış, 61 sayfa boyunca gerek hayatından gerekse öğretilerinden önemli kısaslara değinmiştir. Evren, gök olayları ve gökcisimleri hakkında doyurucu bilgilerle beraberinde, mutluluk, mutlu olmanın tuhaflıkları ve haz ile hayattan haz almanın yolları gibi birçok fikir beyan etmiştir. Felsefeyi üç bölüme ayırmış en başına mantığı, ardına ise fiziği koymuştur. “Arzu, akıldışı bir iştahtır; bunun altında da şunlar yer alır: özlem, nefret, hırs, kızgınlık, aşk, hiddet, öfke. Özlem, sanki koparılmış gibi, elden kaçırılmış bir nesneye karşı boşuna yönelen ve sürüklenen bir arzudur; nefret, bir ilerleme ve süreklilik içinde birinin kötülüğünü isteyen arzudur; hırs, kişisel seçimlerimize ilişkin arzudur; kızgınlık, bizi haksız yere incittiğine inandığımız kimseyi cezalandırma arzusudur; aşk, kendini bilen insanlara yakışmayan bir arzudur, çünkü dış güzelliğin dürtüsüyle dostluk kurma çabasıdır; hiddet, kin tutan ve eskimiş, ama aşağıdaki dizelerde görüldüğü gibi, fırsat kollayan kızgınlıktır: "Bir an için öfkesini içine sindirse de, ardından tutar kinini, öcünü alıncaya kadar." Öfke de kızgınlığın başlangıcıdır.” (Alıntı gonderi/50289663 ) Kitabım Yapı Kredi Yayınları Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nden, çevirisi kusursuz. Sayfa altı bilgilendirmeleri okurunu yormuyor ve sayfa kalitesi standardın çok üzerinde. İçeriğinde kısa bir önsöz, hemen arkasında ise her bölüm bir kitap olmak üzere 10 bölümle sunulmuştur. Her kitap kendi düşünce yöntemiyle, felsefe akımıyla kişileri ve öğretileri ile dizgilenmiştir. Eser sonunda ise kaynakça ve kısaltma bilgilendirme çok kısa yer almaktadır. Sözün özü; kitap kendi türünde ve meraklısına gerçekten muazzam derecede hoş gelecek türdedir. Felsefeye giriş olarak okunması gereken kitapların en başında gelmekte olup, kaynak değerinde bir eserdir. Sevgi ile kalın. (Tayfun)

Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri PDF indirme linki var mı?

Diogenes Laertios - Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Diogenes Laertios Kimdir?

Laertios Diogenes, Eski Yunan felsefesinin tarihini aktaran kitabıyla ün kazanmış olan Yunan felsefe tarihçisi. Laertios'un önemi, Ünlü Filozofların Yaşamları, Öğretileri ve Deyişleri adlı eserinin, antik Yunan felsefesiyle ilgili ikinci elden bilgi kaynaklarının birincisi ve en önemlisi olmasından kaynaklanmaktadır.

Diogenes Laertios Kitapları - Eserleri

  • Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri

Diogenes Laertios Alıntıları - Sözleri

  • Hızlı konuşma: çünkü delilik işaretidir. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • Diline, boğazına, beline hâkim ol! Anakharsis (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • Halk iyi yönetiliyorsa, tanrı ve yasaların yararı vardır, ama kötü yönetiliyorsa, hiçbir işe yaramazlar. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • İnsanlara da aynı şekilde bak: Kimi büyüyor, kimi eriyor, herkes durmadan bir değişim içinde. Yapısı gereği değişen ve aynı yerde kalmayan, değişmeden önceki halinden farklı bir şeydir artık. Sen de ben de dün başkaydık, bugün başkayız, ileride bambaşka olacağız ve bu düşünceye göre hiçbir zaman aynı kalmayacağız. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • (Sokrates) Gençlerini sık sık aynaya bakmalarını isterdi: eğer güzel iseler, bu güzelliğe layık olsunlar; çirkin iseler, çirkinliklerini eğitimle gizlesinler. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • Deniz insanları bütün kötülüklerinden arındırır. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • Mutluyken gururlanma; çaresizken küçülme! Talihin değişmelerine katlanmayı bil! (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • Kibirli bir karakter çoğu kez yıkıcı bir zarar ışığı yakar. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • Gerçekten erdemli bir insan olmak zordur. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)
  • Sokrates’e “Falanca senin hakkında kötü konuşuyor“ diyen birine, “iyi konuşmayı öğrenememiş de ondan“ diye karşılık verdi. (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri)

Yorum Yaz