Samuel Noah Kramer kimdir? Samuel Noah Kramer kitapları ve sözleri
Tarihçi,Yazar Samuel Noah Kramer hayatı araştırılıyor. Peki Samuel Noah Kramer kimdir? Samuel Noah Kramer aslen nerelidir? Samuel Noah Kramer ne zaman, nerede doğdu? Samuel Noah Kramer hayatta mı? İşte Samuel Noah Kramer hayatı... Samuel Noah Kramer yaşıyor mu? Samuel Noah Kramer ne zaman, nerede öldü?
Tarihçi,Yazar Samuel Noah Kramer edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Samuel Noah Kramer hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Samuel Noah Kramer hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Samuel Noah Kramer hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 1897
Doğum Yeri: Ukrayna
Ölüm Tarihi: 1990
Ölüm Yeri: Amerika
Samuel Noah Kramer kimdir?
(d. 28 Eylül 1897 Kiev-Rusya, ö. 26 Kasım 1990) dünyanın önde gelen Asur bilimcilerinden ve dünya çapında tanınmış Sümer ve Sümer dili uzmanı.
1919’da ailesiyle birlikte ABD’ye yerleşti; Temple Üniversitesi ve Pennsylvania Üniversitesi’nde eğitim gördü. Sümer dili ve edebiyatı üzerine uzmanlaştığı kariyerine, 1930-31’de Irak’a yaptığı önemli yolculukla adım attı. Bu sırada Sümer tabletlerinin kazı ve çözme çalışmalarını yürüttü. 1950’de Pennsylvania Üniversitesi müzesinin tablet koleksiyonlarından sorumlu oldu.
Son olarak İsrail'deki Bar-Ilan Üniversitesi bünyesinde kurulan "Asuroloji ve Eski Yakın Doğu Enstitüsüne" Kramer'in adı verilmiştir.
Samuel Noah Kramer Kitapları - Eserleri
- Tarih Sümer'de Başlar
- Sümer Mitolojisi
- Sümerler
- Mezopotamya Mitolojisi
- Sümerlerin Kurnaz Tanrısı Enki
Samuel Noah Kramer Alıntıları - Sözleri
- Türkiye Cumhuriyeti'nin sevgili kurucusu ve kahramanı, açık yüzlü, hüzünlü bakışlı Atatürk'ün büyük bir fotografı asılı. Bazı açılardan çagımızın en önemli siyasetçilerinden biri olan bu dikkate deger insan için söylenecek ve yazılacak daha pek çok şey var. Ama gerçekleştirdikleriyle yeni bir çag başlatmış da olsalar benim işim çagdaş "kahramanlar"la degil. Ben Sümerologum ve çok uzak geçmişin, çoktan beridir unutulmuş "kahramanlan"dır benim işi m. (Tarih Sümer'de Başlar)
- Mal mülk uçan serçelerdir, konacak yer bulamazlar. (Sümerler)
- Bir nedenden dolayı insanı yeryüzünden silmek için tufan çıkmasına karar verilmiştir. Ama en azından bazı tanrılar bu karardan pişmanlık duymuş gibidirler. Buna karşın, insanoğlunu kurtarmanın yolunu bulan büyük bir olasılıkla su-tanrısı Enki'dir. Kitab-ı Mukaddes'teki Nuh'um Sümer karşılığı olan Enki, dindar, tanrı korkusu olan alçakgönüllü kral Ziusudra'ya tanrıların korkunç kararını bildirir ve çok büyük bir gemi yapıp kendisini kurtarmasını salık verir. Geminin yapılışını ayrıntılarıyla anlatan uzun pasaj kayıptır; metnimiz yeniden başladığında tufanın anlatılmasının ortasına gelinmiştir: Olağanüstü kuvvetli bütün fırtınalar, bir olup saldırdı, Tufan yeryüzünü kapladı, Yedi gün, yedi gece boyunca, Tufan ülkeyi kasıp kavurdu, Koca gemi azametli sulara çarpıp dururken, Işığını yere göğe saçan Utu çıktı Ziusudra koca geminin bir penceresini açtı, Kral Ziusudra, Utu'nun önünde yerlere kapandı, Bir öküz kesti kral, bir koyun kesti. Burada yine büyük bir parça kırık; metnimiz yeniden okunur hale geldiğinde, Ziusudra'nın ölümsüzleştirilmesini betimler: Kral Ziusudra, An ve Enlil'in önünde yerlere kapandı; Ona tanrılarınki gibi bir hayat verdiler, Tanrılarınki gibi ebedi soluğu onun için yere indirdiler. Böylece kral Ziusudra'yı, İnsanın ve...nin adının koruyucusunu, Geçiş dağında, Dilmun dağında, güneşin doğduğu yere Onlar yerleştirdiler. Şiirin kalanı okunamamaktadır. (Sümer Mitolojisi)
- Bir karıya ya da çocuğa bakmayan, boynunda tasma kayışı taşımamıştır. (Sümerler)
- Sümerler insan ve geleceğine ilişkin rahatlatıcı umutlar taşımıyorlardı. Kuşkusuz, güven içinde olmayı özlüyorlar, bizim gibi korkudan, yoksulluktan ve savaştan kurtulmayı diliyorlardı. Ama bu özlem ve dileklerin gelecekte gerçekleşeceğine inanmıyor, tersine, insanların çok uzun zaman öncesinde kalmış bir geçmişte mutlu yaşadıklarını düşünüyorlardı. (Tarih Sümer'de Başlar)
- Bir yalan söyle, sonra doğruyu söylesen bile yalan sayılır. (Sümerler)
- Enki kudretli sözün Tanrı'sıdır, kurnaz ve yaratıcıdır. Bütün diğer Tanrılar kendilerini beladan kurtarmak için kurnaz Tanrı Enki'yi çağırırlar. Tükenmez bir öğüt kaynağıdır Bilge Enki. Atra-hasis'te, Tanrılar, yüce Tanrıların oturma yerleri olan kentleri kurmakta harcamak zorunda kaldıkları emekten yakınırlar. Enki bir çözüm önerir: "Ana Tanrıça, Tanrıların işlerini yapmak için yeni bir varlık yaratsın." Yeni yaratık insandır. İnsan bir kez biçimlenince çoğalmaya başlar ve gürültüleri Tanrılar için yeni bir sorun yaratır. Öfkeli Tanrı Enlil, insanoğlunu önce veba sonra da kıtlıkla yok etme girişiminde bulunur. Enki her seferinde Enlil'in planlarını bozar. Üçüncü girişim tufan göndermek olacaktır ve insanlığı dünya tufanından kurtarmak için Enki'nin özel bir hilebazlık geliştirmesi gerekecektir. Enki kurnazlığı ile kurtarmanın bir yolunu bulur fakat Enlil'in gazabını üzerine çekmiştir. Enki insanoğluyla doğrudan iletişim kurmamaya bağlıdır fakat dolaylı yoldan bunu yapar. Atrahasis'e bir "kamış duvar" aracılığı ile seslenir, bilge yerine duvarla konuşur: Kamış Duvara Öğüt Enki ağzını açtı Ve kölesine konuştu: "Ben ne arıyorum?" dersin. Sana mesajım var: Dikkatini verdiğinden emin ol! Duvar, dinle beni! Kamış duvar, her sözüme kulak ver. "Bir evi yık - bir gemi inşa et. Mal mülk mü? Onlardan nefret et. Hayatı kurtar. Yaptığın gemi- (eni) eşit olsun (boyuna)." "Onun üstünü apsu gibi kapla- Böylece güneş içini göremeyecek- Üstünü ve altını kapla. Halat takımlarını sağlam yap. Zifti - güçlendirmek için sertleştir onu. Senin üstüne yağmur, Sürüyle kuş, bir sepet balık yağdıracağım!" Enki'nin öğüdünü izlemek bir güçtür, çünkü başta yalnızca bir gemi inşa edilmesi değil, bir yaşam biçimi emrediliyormuş gibi görülür. Suyun altından ve üstünden gelen bütün iyi şeyler Enki'den çıkar. Yalnızca Enki'nin göndereceği yağmur ve bol kuş ve balık bağlamı harap edilen tufana ilişkin bilgiler verir. İronik dizeler zekicedir, çünkü bunlar kent sakinlerini olacak korkunç olaylardan haber olmaksızın gemi inşa etmeye ikna eder. Enki'nin öğüdü Yalnızca yalanı örter: Buğday Sağanağı Enki ağzını açtı, şöyle diyerek, Bana, hizmetkârına, şöyle diyerek, "Sen, sen onlara şunu söyle: Enlil nefret eder benden - benden! Sizin kentinizde yaşayamam ben ne de Enlil'in olan toprağa çevirebilirim yüzümü. Ben apsu'ya ineceğim, efendim Enki ile yaşamak için. O sizin üstünüze talih yağmuru yağdıracak- Sürüyle kuş, en nadir bulunan balıklar, Zengin hasat verecektir size. Şafakta, ekmek; gece - buğday sağanağı - boşaltacak üstünüze." İnsanlığın varoluşuna dair bir temelle -tanrıları çalışmaktan kurtarmak için- başlayan öykü, yaratığı veba, kıtlık ve tufanla yok etme girişimlerine odaklanır ve nüfusu düşük tutmak için bir düzenle sona erer. Kurnaz Enki tarafından tasarlanmış bir plandır bu. Buradan anlayacağımız şu ki; Enlil insanoğluna felaketler verirken, Enki defalarca kurnaz ve bilge planlarıyla, hileleriyle insanlığı Enlil'in gazaplarından ve felaketlerinden kurtarmıştır. (Sümerlerin Kurnaz Tanrısı Enki)
- Zenginliğe rastlamak zordur, ama yoksulluk hep bizimledir. (Sümerler)
- Yunanlılar ve Romalılar, hayvan fablları edebi türünün doğuşunu, İÖ altıncı bin yılda Küçük Asya'da yaşamış olan Ezop'a bağlarlardı. Buna karşın, Ezop'a yüklenen fabllardan en azından bir kısmının ondan çok önce de var olduğu günümüzde bilinmektedir. Her durumda, "Ezopik" türdeki fabllar Ezop doğmadan bin yılı aşkın zaman önce Sümer'de bulunuyordu. (Tarih Sümer'de Başlar)
- yaptığımız karşılaştırmalı çözümlemelerden çıkan en ilginç sonuç, Sümer şiirinin Kitabı Mukaddes'te yer alan cennet öyküsündeki en şaşırtıcı motiflerden birine getirdiği açıklamadır; bu ünlü pasajda "bütün yaşayanların anası" Havva'nın, Adem'ın kaburga kemiğinden yaratıldığı anlatılır - fakat neden kaburga kemiği? Kitabı Mukaddes'e göre adı aşağı yukarı "yaşatan dişi" anlamına gelen Havva adlı kadının yaratılmasında, İbrani öykü anlatıcıları neden bedenin başka bir organını değil de kaburga kemiğini daha uygun bulmuştur? Eğer Kitabı Mukaddes'teki cennet öyküsünün temelinde Dilmun şiirinin gösterdiği türden bir Sümer yazınsal etkisi bulunduğu varsayımı kabul edilirse, bunun nedeni iyice açıklığa kavuşur; çünkü elimizdeki Sümer şiirinde, Enki'nin hasta organlarından biri kaburga kemiğidir. Kaburga kemiğine Sümercede ti denir. Bu nedenle Enki'nin kaburga kemiğini iyileştirmek için yaratılan tanrıçaya Sümerce Nin-ti, "kaburga kemiği hanımı" adı verilmiştir. Fakat Sümercedeki ti sözcüğü aynı zamanda "yaşatmak" anlamını da taşır. Böylece Nin-ti "yaşatan hanım" olduğu kadar "kaburga kemiğinin hanımı" anlamına da gelebilir. Sümer yazınında da bir tür sözcük oyunuyla "kaburga kemiğinin hanımı" ile "yaşatan hanım" özdeş hale gelmiştir. Gerçi İbranicede "kaburga" ve "yaşatan" sözcükleri arasında hiçbir ortaklık bulunmadığı için sözcük oyunu geçerliliğini elbette yitirmektedir, ama yine de Kitabı Mukaddes'teki cennet öyküsüne taşınıp ölümsüzleştirilmiş en eski sözcük oyunu bu olmuştur. (Sümerler)
- Tufan sonrası yeniden başlayış döneminde, ama herhalde daha önce de, daha yaratılışlarından itibaren insanların yaşamı hem daha uzun hem de daha sağlamdı, normalde ömürleri iki yüzyıllıktı. Ama yaşamları sadece hayvan yetiştirenlerin yaşamına ve kaynaklarına bağlı olduğu, dolayısıyla yeterince çoğalamadıkları için sayıları yavaş yavaş kaygı verici derecede azaldı. (Mezopotamya Mitolojisi)
- Enki, soylemesi üzücü ama, aşağılık kompleksinden muzdaripti. (Sümerlerin Kurnaz Tanrısı Enki)
- Toprağın dezavantajlarına rağmen, Sümer'i gerçek bir Cennet Bahçesi'ne dönüştürdüler ve muhtemelen insanlık tarihindeki ilk en gelişmiş uygarlığı oluşturdular. (Sümerler)
- Sümer kozmogonik görüşleri şöyle özetlenebilir: 1. Başlangıçta ilksel deniz vardı; Sümerlerin bu denizi ezeli ve yaratılmamış olarak kabul etmiş olmaları mümkündür. 2. İlksel deniz birleşik haldeki göğü ve yeri ortaya çıkardı. 3. Gök ile yer, katı öğeler olarak düşünülmiştü. Bununla birlikte, aralarında, ana nitliği genişlemek olan, onlardan çıkan hava öğesi vardı. Böylece gök ile yer genişleyen hava öğesi tarafından ayrıldı. 4. Gök ile yerden daha hafif ve yoğunluğu çok daha az olan hava, sümerlerce belki de havayla aynı maddeden olduğu düşünülen ayı meydana getirmekte başarılı oldu. Güneşin aydan doğduğu düşünülüyordu; yani, ayın havadan ortaya çıkıp gelişmesi gibi o da aydan ortaya çıkıp gelişmişti. 5. Gök ile yer birbirinden ayrıldıktan sonra, yeryüzünde bitki, hayvan ve insan yaşamı olanaklı hale geldi; yaşam hava, toprak ve su bileşiminin bir sonucu olarak düşünülmüş gibi görünmektedir; kuşkusuz güneş de buna dahildi. Sümerlerin tanrıbilimsel dile aktarılan bu usçu kavramları şöyle tanımlanabilir: 1. Başlangıçta ilksel denizle kişileştirilen tanrıça Nammu vardı. 2. Tanrıça Nammu eril gök-tanrısı An ile yer-tanrıçası Ki'yi doğurdu. 3. An ve Ki'nin birleşmesinden, gök-baba An'ı toprak-ana Ki'den ayıran hava tanrısı Enlil doğdu. 4. Hava tanrısı Enlil kendini, Sümerlerce tavanı ve duvarlarını koyu lacivert taşı rengi gökyüzünün ve yerini yer yüzeyinin oluşturduğu düşünülen evinde, zifiri karanlıkta bulur. Ve evinin karanlığını aydınlatması için ay-tanrısı Nanna'ya yaşam verir. Sonra da ay-tanrısı Nanna, babasından daha parlak olan güneş tanrısı Utu'ya yaşam verir. 5. Bundan sonra hava tanrısı Enlil annesi yer tanrıçası Ki ile birleşir. Bu birleşme ve Su tanrısı Enki'nin büyük yardımı sonucunda yeryüzünde bitkisel ve hayvansal yaşam yaratılır. (Sümer Mitolojisi)
- Martu anasına gidip, Evde şöyle der: “Kentimdeki arkadaşlarım kendilerine eş aldılar, Komşularım kendilerine eş aldılar, Kentimde arkadaşlarımın içinde evli olmayan Eşi olmayan, çocuğu olmayan , (Tek) ben kaldım.” Konuşmanın devamı anlaşılamamıştır; şöyle biter: ’ “Ey anam, bana bir eş al, Sana armağanlar getiririm.” (Sümer Mitolojisi)
- Olağanüstü kuvvetli bütün fırtınalar, bir olup saldırdı, Tufan yeryüzünü kapladı, Yedi gün, yedi gece boyunca, Tufan ülkeyi kasıp kavurdu, Koca gemi azametli sulara çarpıp dururken, Işığını yere göğe saçan Utu çıktı. Ziusudra koca geminin bir penceresini açtı, Kral Ziusudra, Utu’nun önünde yerlere kapandı, Bir öküz kesti kral, bir koyun kesti. Kral Ziusudra, An ve Enlil’in önünde yerlere kapandı; Ona tanrılarınki gibi bir hayat verdiler, Tanrılannki gibi ebedi soluğu onun için yere indirdiler. Böylece kral Ziusudra’yı, insanın ve ...nin adının koruyucusunu, Geçiş dağında, Dilmun dağında, güneşin doğduğu yere Onlar (An ve Enlil) yerleştirdiler. (Sümer Mitolojisi)
- Sümerler, Mısırlılardan farklı olarak, melankolik ve güvensiz bir yaşam görüşünü benimsemeye yatkındılar. (Tarih Sümer'de Başlar)
- Seni suya koysalar suyu kirletirsin, bahçeye koysalar meyveler çürümeye başlar..! (Tarih Sümer'de Başlar)
- Büyük tanrılara şöyle seslendi " İnsanların gürültüsü çok arttı. Bütün bu patırtı uyutmuyor beni! Emredin de salgın hastalık gelsin." (Mezopotamya Mitolojisi)
- Sümerlerin giderek Sami kökenli Akadlarca fethedilmesinin bir sonucu olarak, Sü merli profesörler bilinen en eski "sözlükler"i hazırlamaya girişmiş lerdi. Sami fatihler yalnızca Sümer yazısını ödünç almakla kalmadı lar, Sümerce konuşma dili olmaktan çıktıktan çok sonra da üzerinde çalışıp taklit ettikleri Sümer edebi eserleri hazinesine kondular. Bu nun için de, Sümerce sözcük ve deyimierin Akadcaya çevrildigi "söz lükler"e pedagojik bir gereksinim dogdu. (Tarih Sümer'de Başlar)