Yıldırım'a Evinde Coşkulu Karşılama

POLİTİKA

Mardin Cezaevi'nden tahliye olan BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, evinde çocukları ve komşuları tarafından zılgıtlarla karşılandı.

Cezaevinden akşamüstü tahliye olduktan sonra ilk olarak BDP il binasına geçerek burada partililerle hasret gideren BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım daha sonra 13 Mart Mahallesindeki evine geçti. Evinin bulunduğu sokakta komşuları ve yakınları tarafından karşılanan Yıldırım, herkesle tek tek tokalaştı. Kapıda çocukları 28 yaşındaki diş doktoru Zelal, 25 yaşındaki öğretmen Hevin, 21 yaşındaki Tıp öğrencisi Şiyar ve 18 yaşındaki dershane öğrencisi Şipan tarafından karşılanan Yıldırım, “Şipan benim en küçüğüm ama ben içeri girmeden önce boyu benim gibiydi ama şimdi bakıyorum boyu hepimizi geçmiş.”diyerek kendisine sarıldı. Yıldırım’ın en küçük oğlu 18 yaşındaki Şipan Yıldırım, annesinin tahliye olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, " Annem içeri girdiğinde tutuklandığında ben liseye yeni başlamıştım ve bugün liseyi bitirmiş durumdayım. Annemle yaşayabileceğim epey duygular vardı ancak onları 4 yıldır hiç yaşayamadım. Bu suçu da abu adaletsizliğe karar verenler yaptı. Bunları affetmiyorum. 4 yılım geçti. Bir nefi kendi açımdan annemsiz bir çağı atladım ben. Bu büyük bir suçtur bir insanlık suçtur ben affetmem onları."dedi.
Kapı komşusu tarafından zılgıtlarla karşılanan Yıldırım, komşusunu göstererek, “Bu komşum, ben olmadığımda çocuklarıma annelik yapmış biri. Hakkını hiçbir zaman ödeyemem.”dedi.

Çocukları ve eşi Dr. Kamuran Yıldırım ile birlikte toplu fotoğraf çektirdikten sonra evinde gazetecilere bir açıklama yapan Yıldırım, “Umarım bütün içeride olan arkadaşlarım kimisi anne kimisi baba kimisi genç arkadaşlarımız, yine onlarında cezaevleri çıkışlarını görürüz. Onlarında özgürlüklerine kavuşmasını görürüz. Kendi ailelerine kendi çocuklarına kavuşurlar. Onlar o özgürlüğe kavuşmadan biz gerçekten bu çıkışa bir anlam yükleyemeyiz. Bunu söylemek istiyorum.”dedi.

SEVİNMEYİ BİLE KENDİME BİR HAK OLARAK GÖRMÜYORUM
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Yıldırım, “Dün cezaevinde ranzadayken bugün evinizdesiniz. Ne söyleyeceksiniz?” sorusuna “İnanın bunu söylerken yüreğimle söylüyorum. Ben bugün sevinçten çok burukluğunu yaşıyorum. Çünkü arkamda bıraktığım anneler var. Arkadaşlarım var. Beraber kaldığımız arkadaşlarım var. Aynı dosyadan yakalanıp ta yine benim gibi 4 çocuk annesi olan bir arkadaşım var. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz de ben buna sevinmeyi bile kendime bir hak olarak görmüyorum. Ben vicdanen rahat değilim. Çünkü arkamda bıraktığım arkadaşlarımın hiçbirinin benden farkı yok. Sadece nedir benim adımın önüne bir vekillik eklenmiş.”cevabını verdi.
Ne zaman yemin edeceği sorusuna “Bilmiyorum. Daha bir karar vermedim.”dedi.

KÜRTLER FARKLI HUKUK UYGULANIYOR
Tahliyesinin 2 sefer reddedilmesi ile ilgili olarak da Yıldırım şu açıklamayı yaptı:
“Yani biz her zaman söz konusu Kürtler olduğunda Kürtlerin siyaseti olduğunda Bize farklı bir hukuk işliyor diyorduk. Belki birçok kesim bunu görmezden gelebilir, belki de görmüyordu veyahut duymuyordu. Ama bu son olaylarda bu çok bariz bir şekilde gözler önüne serildi. Yani artık herkesin sağırların bile duyabileceği körlerin bir ile görebileceği bir noktaya geldi.

BENİM İÇİN 15 BALBAY İÇİN 35 OLMASI HUKUKİ DEĞİL
Yani düşünün Gülser Yıldırım’ın alacağı ceza en üst boyutta da tabi keyfi olsa bile yani keyfiyetten bile gelse 15’i bulmaz ama sen Balbay’a verdiğin 35 yıl sınırına rağmen serbest bırakıyorsun ama BDP’li milletvekillerini tahliye etmiyorsun. Aslında burada yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle biz Balbay’ın serbest bırakılmasına karşı değiliz. Onun bırakılmasına karşı değiliz. Biz siyaset yapan bütün insanların serbest bırakılmasını istiyoruz. Siyaset düşüncesini konuşabilendir. Sen konuşamıyorsan nasıl siyaset yapacaksın ki? Şimdi bunların hepsini bir noktaya getirdiğinde yani gerçekten bariz bir şekilde bir hukuksuzluk vardı. Ama bu noktadan sonra ben mesela kendi adıma söyleyeyim 5. ve 6. Mahkemelerin alacağı kararlar artık bizimle ilgili olan kararlar da değil. Artık kendi yasalarına karşı çıkan bir durum ortaya çıktı. Biz zaten söylüyorduk. Bize hukuk işlemiyor diye. Bu da burada bir kez daha ispatlandı. Mahkemelerin kendi anayasalarına karşı bir direnci var. En sonunda mecbur kalarak herhalde suçlu pozisyonuna girmemek adına mecburiyetten karar verdiler.

HUKUK HEPİMİZE LAZIM
En son mahkememizde savcı tahliye isteğinde bulunmuştu, ama savcı tahliye talebinde bulunurken anayasa kararını emsal olarak göstermişti. Bağlayıcı olmasa da diyordu emsaldir. Bu karara bir hakim uydu diğer ikisi ise karşı çıkınca red edildi. Buradan bir şey söyleyeyim belki sesimizi duyan insanlar olur, yani hiçbir zaman insanlar, kendi ırkçılığı, kendi inkarcı, zihniyetlerine mahkum olmasınlar. Bu dünyanın en kötü hastalığıdır. Biz vicdanımızdan ahlakımızdan, adalet duygumuzdan hiçbir zaman vazgeçmeyelim, bu hepimize lazım olan bir şeydir. Sonuçta insanız ve biz insanız herkesi eşit olarak görüyoruz. Bunun için insan hakları diyoruz, eşitlik diyoruz, onun için adalet diyoruz hukuk diyoruz demokrasi diyoruz ve bunlar hepimize lazım. Bu söylemlerin gerçek olduğu bir Türkiye’yi hep beraber görürüz. Biz o yolun yolcusuyuz. Hep birlikte devam edeceğiz.”

MECLİSDE İLK OLARAK CEZAEVLERİNİN BOŞLAMASINI İSTEYECEK
Meclisteki ilk çalışması sorusuna ise Yıldırım, “Ben bu duyguyu ile sizinle paylaşayım. İlk önergem, yani bütün cezaevlerinin boşlaması olacak ben bunu düşünüyorum şuan içerde başta da hasta olan binlerce arkadaşımız ölüm eşiğinde olan arkadaşlar şuan cezaevinde tutuluyor, yani bir ülke bir yargı halen ölüm sınırında olan insanlardan bile intikam duygusu ile yaklaşıp onlardan korkuyor mu diyelim nedir yani? Neyin adına sen o hasta insanları orada topluyorsun? Yani hangi mantığa hangi adalete göre? Ben ilk başta cezaevi diyorum çünkü cezaevleri gerçekten her türlü imkândan mahrum bırakılıyor, Burada çok kötü bir haksızlık var. Cezaevlerinin boşaltılması ile başlanırsa bu çözüm sürecine de büyük bir katkı sağlayacağına inanıyorum. Eğer çözüm sürecine yönelik bu adımlar daha doğru saha samimi daha gerekli adımlar atılmış olsaydı, ben bu sürecin şu an bu durumda olmayacaktı. Gerçekten Türkiye’ye nefes veren bir nefestir. Ve sayın Abdullah Öcalan’ın Türkiye halklarına Türkiye hükümetine Türkiye devletine sunmuş odluğu proje bütün halkların yararınadır. Yani sadece Kürdü ilgilendiren, bir olay değil bu. Bütün Türkiye toplumunu ilgilendiren bir olaydır, bir demokratikleşme olayıdır, bir eşitlik projesidir. Artık insanların hakkının hukukunun, gasp edilmediği bir Türkiye ve önü demokrasiye dönük bir proje. Bu fırsatın gerektiği ölçüde değerlendirilmediğini düşünüyorum. Umarım bundan sonraki aşamalarda gereğinin yapılması, Çünkü Türkiye’nin Ortadoğu’daki yerine bakıldığında çözümsüzlüklerdir. Yaraları derinleştiren, toplumların yaşadığı bütün bu sorunlar, bu çözümsüzlük politikalarından kaynaklanıyor. İktidar zihniyetlerinin her zaman halkları birbiri ile çatıştırır. Ve onlar üzerinden gördüğünüz gibi rant elde eder. Umarım bundan sonra hepimiz çözüm sürecini güçlendirme adına kimin boyuna ne düşüyorsa, bu görevi yapmalı, onu güçlendirmelidir. Biz bütün Türkiye toplumunun kurtuluşunu ve rahat bir nefes olmasını buradan geçtiğine inanıyorum. Bu anlamda da elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Bütün emeğimiz çabamız bu noktada olacak.”ifadelerini kullandı.

Türkiye kamuoyuna son olarak çözüm süreci üzerinden mesaj veren Yıldırım, “Yani insan olmaktan kaynaklanan bütün haklar eşit olmalıdır. Biz bu zihniyeti hayata geçiremediğimiz sürece biz hiçbir zaman güzel ülke de rahat bir yaşam da kuramayız. Demokratik, özgür ve eşit bir ülke temennisi ile Herkese selamlarımı gönderiyorum.”diye konuştu.