diorex
sampiyon

Osman Şahin kimdir? Osman Şahin kitapları ve sözleri

Türk Yazar Osman Şahin hayatı araştırılıyor. Peki Osman Şahin kimdir? Osman Şahin aslen nerelidir? Osman Şahin ne zaman, nerede doğdu? Osman Şahin hayatta mı? İşte Osman Şahin hayatı...

  • 12.06.2022 05:00
Osman Şahin kimdir? Osman Şahin kitapları ve sözleri
Türk Yazar Osman Şahin edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Osman Şahin hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Osman Şahin hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Osman Şahin hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1940

Doğum Yeri: Aslanköy, Mersin, Türkiye

Osman Şahin kimdir?

Osman Şahin (d. 1940, Mersin) Türk yazar.

Osman Şahin, 1940'ta Mersin'in Aslanköy ilçesinde doğdu. Dicle Köy Enstitüsü ile Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’nü bitirdi. Güneydoğu, Malatya, İzmit, İstanbul liselerinde spor öğretmenliği yaptı. 12 Eylül darbesinden sonra sürgün edilerek zorla emekli edildi. Bir roman eleştiri yazısı yüzünden 18 ay hapis yattı. Kırmızı Yel ile TRT Öykü Büyük Ödülü’nü, Ağız İçinde Dil Gibi ile 1980 Nevzat Üstün Öykü Ödülü’nü, Selam Ateşleri ile 1992 Ömer Seyfettin Öykü Ödülü ve 1994 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, Mahşer ile 1998, Ölüm Oyunları ile 2003 Yunus Nadi Öykü Ödülünü aldı.

1997 Ankara Film Festivali’nde Aziz Nesin Emek Onur Ödülü, 1999 Antalya Film Festivali'nde Yaşam Boyu Altın Portakal Onur Ödülü, aynı yıl Truva Kültür ve Folklor Derneği Yılın Edebiyat Ödülü, 2007 Mersin Kraliçe Aba Ödülü, XI. Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü, 2008 Söke Kültür Sanat Festivali Onur Ödülü, aynı yıl Mersin'de İz Bırakanlar Onur Ödülü, 2009 İzmir Dünya Öykü Günü Onur Ödülü ve Mersin Kenti Edebiyat Ödülü ile onurlandırıldı.

Kırmızı Yel, 1984'te İsveç'te, pek çok öyküsü Polonya, Macaristan, Almanya, Fransa, Hollanda, ve Slovenya'da yayımlandı. 13 seçme öyküsü, Tales from the Taurus adıyla İngilizce ve Çince, üç öyküsü Kore dilinde yayımlandı. Bugüne dek 23 öyküsü filme alındı. Filmler, yurtiçi ve yurtdışı film festivallerinde Türk Sinemasına 35'ten fazla ödül kazandırdı.

Osman Şahin Kitapları - Eserleri

  • Kolları Bağlı Doğan
  • Köprü Kitaplar 5 - Katuna'da Dokuz Ay
  • Darağacı Avı
  • Ölümün Süt Dişleri
  • Kırmızı Yel - Acenta Mirza
  • Selam Ateşleri - Ay Bazen Mavidir
  • Eşkıya Kuza
  • Yeraltında Uçan Kuş
  • Ölüm Oyunları
  • Mor Cepken
  • Başaklar Gece Doğar
  • Sonuncu İz
  • Kanatları Yamalı Kuş
  • Güney Arısı
  • Ağız İçinde Dil Gibi - Acı Duman
  • Mahşer
  • Kırmızı Yel
  • Kan Köpüklü Meşe Seliyim
  • Fırat'ın Sırtındaki Kan
  • Son Yörük
  • Ay Bazen Mavidir
  • Acenta Mirza
  • Kan
  • Kıraleli
  • Ağız İçinde Dil Gibi
  • Acı Duman
  • Güneş Harfleri
  • Ses
  • Selam Ateşleri
  • Geniş Bir Nehrin Akışı: Yaşar Kemal
  • Bucaklar
  • Geloş Dağı Efsanesi
  • Ateş Yukarı Doğru Yanar
  • Bucaklar
  • Kanatları Yamalı Kuş
  • Sarı Sessizlik

Osman Şahin Alıntıları - Sözleri

  • "Ağlıyor olmam, içimin zayıf oluşundan değildi, işkence yapanları hâlâ insan soyundan sandığım içindi." (Kolları Bağlı Doğan)
  • Sümer ve Asur dönemlerinden kalma, merdivenle döne döne çıkılan, yapıldığı yıllarda yüzlerce metre yükseklikte olduğu sanılan, Tarih kitaplarında adı zigguratta olarak geçen dev tapınak bunlardan biridir. O zamanlar tapınağı yöneten rahipler, Zigurrat'ın en tepesindeki odada tanrının oturduğu inancını yayarlardı; ama kimseyi tepedeki odaya çıkarmazlardı. (Son Yörük)
  • Nerede olursanız olun söyleyecek bir sözünüz olsun, söz haysiyettir. !!! (Mahşer)
  • Hiçbir baskı, hiçbir duvar, zindan, kelepçe, zincir tomarları düşüncenin önüne geçemez. Okudukça, yüzümüze, ruhumuza kan gelen Nâzım Hikmet, aşağıdaki dizeleriyle en güzel örneğini vermiştir bunun: "Ben bir ceviz ağacıyım, Gülhane Parkı'nda / Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında..." Yani "Ne yaparsanız yapın, ben ülkemin rüzgârıyım, bulutuyum, havasıyım, asla önüme geçmezsiniz" demek istiyor büyük şairimiz. (Kan Köpüklü Meşe Seliyim)
  • Ana kucağı cenettir... (Eşkıya Kuza)
  • Tükendim. Taş olsam erirdim, toprak oldum dayanmaya çalışıyorum. (Mor Cepken)
  • Çocuk doğuranın değil, onu besleyip büyütenindir. (Kanatları Yamalı Kuş)
  • “Barış düğümünü öyle sıkı, üst üste atalım ki, düğüm içine kimse parmağını sokamasın.” (Sonuncu İz)
  • "Koskoca bir yalnızlığın harmanıydı üstünde üğünen. Öylesine bir yalnızlık ki, o anda canını ayakta tutan kini dahi yoldaş çıkamadı kendine." (Kırmızı Yel - Acenta Mirza)
  • Kaynayan kazan kapak tutmazdı. (Ağız İçinde Dil Gibi)
  • Ne yaparsam yaparım; rakı da içerim , şarap da...Herkes kendi yediği haltının bokunu kendi altına dö­ker!.. (Başaklar Gece Doğar)
  • Şeyh, Livaze'yi meydanda oynarken görmüş beğenmiş. (..) "Onunla Allah emri olmak, onu beşinci karım yapmak isterim," demiş. Şeyhin yaşı altmış üç, Livaze'nin yaşı ise on beşti. Şeyh, Katuna'dan gittikten sonra, atlı adamlarını köye göndermiş, kızı babasından istetmiş. “Dördüncü karım hamiledir. Doğumuna iki ay vardır. İki ay da doğumdan sonrası vardır, etti dört ay. Dört ayda avradıma yaklaşmam günahtır. Gözüm dışarda kalmasın diye kızınız Livaze'yi karılığa almak isterim," demiş. (Köprü Kitaplar 5 - Katuna'da Dokuz Ay)
  • "Yenilmeleri kesin olan anılarım, şimdiki zamanla tutuştuğu kavgayı bir kez daha yitirdi. Ve sahibim olan şimdiki zaman, dünü bir kez daha yenerek çekip aldı beni onun elinden." (Ay Bazen Mavidir)
  • ... zulmedilen, insan kanı dökülen yerin suyu, havası bize acı geliyor. (Kan)
  • Söyleniyor, yazgısına kızıyor İdris: "Allah kahretsin. Her yer buradan daha iyi" (Ölüm Oyunları)
  • Yaşlılar Heyeti, sorguya çekecekleri erkekle kadını, eşit görmedikleri için onları karşılarına almaz, yan yana oturtmazdı. Erkek, dört adım önde, minder üstüne diz çökmüş olurdu. Kadın dört adım geride, hasırın üstüne oturur, yalnızca gözlerini açıkta bırakırdı. Soruları ortadaki kına sakallı sorardı. Kına sakallı sorgularken kadın ağzını asla açamaz, konuşamazdı. Konuşması yasaktı. Kına sakallılara göre, kadın günah sebebiydi. Havva Ana "elma şeytanı" ydı. Kadının sesi, gülüşü, şeytan yüklüydü. Kadın ağlarsa, erkeği günaha sokardı. Kadın mezarlığın yanından geçse, erkek isletler mezarlarından fırlar çıkarlardı. Kadının konuşması yasaktı. Konuşma yerine avuç içi büyüklüğünde yuvarlak bir dere taşı konulmuştu kadının elinin altına. Soru sorulunca kadın taşı eline alır, yanıt yerine "küt küt" vururdu yere. Kadının ne kadar şikayeti varsa taşı da o kadar yere vururdu. Taşın çıkardığı küt küt sesleri, konuşma yerine geçerdi. (Eşkıya Kuza)
  • "Ulan size teslim olmaktansa, kafama bir kurşun sıkarım daha iyi. Mezarı insan kazar ama içine kimin gireceği belli olmaz." (Ölüm Oyunları)
  • "Eğer biz namuslu kişilersek ve eğer Orhan Kemal'in sanatına şimdiye kadar bir ilgi duymamışsak, ödevimizi yapmamışız demektir. Yaşamının şunca yılını hapiste geçirmiş bu sessiz, patırtısız yazara toplumun bugüne kadar dayanak olmayışı, ancak toplumun kusuru olarak ortaya çıkar. Oysa yazar yalnız inancının adamı olmaktan öteye gitmeyi, çağımızın insanı olmayı çoktan, hattâ bizler uykudayken deneylerimizin ne denli kısır, renksiz olduğunu bilmek zorundayız. Bir ülkede insanları birbirine Orhan Kemal gibi yazarların varlığı yaklaştırır. Bütün bu göz çıkaran gerçeklere rağmen biz vurdum duymazlık rekorunu dünya çapında kırdık. Halkı tanıdı diye yadsımak, halkı sevdi diye, sevdirdi diye içeri tıktık onu. Biri çıkar da, "ben yoktum o işte, bana ne" derse, kendisine söylenecek iki laf vardır: "Bütün bu sanatçıları yalnız yargıçlar mahkûm etmez. Susanların hepsi de işin vebali altındadır. (Ateş Yukarı Doğru Yanar)
  • Bol biberli, sarım­saklı, sirkeli birer işkembe çorbası içtiler. (Başaklar Gece Doğar)
  • "Yirmi yıldan beri bu yolda gider gelirim, hiç böyle uğurlama görmedim. Allah aşkına, sizler bu insanlara ne yaptınız da, böylesine içten uğurladılar sizi?" "Basit," dedik. "Onları çok sevdik. Işık olmaya çalıştık onlara, ışık..." (Köprü Kitaplar 5 - Katuna'da Dokuz Ay)

Yorum Yaz