Geçmişin Mardin’inde İnsan Profilleri (7)
Bir coğrafyada sadece; doğup, oranın havasını soluyup ekmeğini yemek bizleri aidiyet hissiyle buluşturmaya yetmiyor. Kendimizi o toprağın yaşantı ve geçmişiyle emzirip, sütü de helalinden almayı da farz kılıyor, insan evladının sınırsız istek ve hırsları karşısında.
Sorumluluk almanın yaşamsal bir mecburiyet olduğu ve bunu gerçekleştirmeden büyüme denen olgunluğa erişilemediği.
Hayatın; bir itiş kakış hengamesinin haz ve maddi doyumu olarak değil, şimdinin Covid fırtınasında değeri daha iyi anlaşılan, alınan her nefesteki, zamanı yavaşlatıp ömrü uzatan Yaradan’a olan teslimiyetteki sükunla karşılandığı.
Medeniyetlere beşik olup koynunda şefkatle sarmalayan o beşiğin eşsiz hikayelerinde, tarihe açılan kapılarıyla beraber insan yüreğinin kuytu köşelerine kadar işleyen genetik kodlarında yaşayan…
Geçmişin Mardin’indeki insan profillerinde…
Şoförlüğü bir meslek olmanın dışında adanmışlıkla yerine getiren. Direksiyona kutsal bir emanetmiş gibi sarılarak kullandığı tüm araçlarda dikkat ve can güvenliği kadar, kaptan muavin hiyerarşisini, usta çırak tadında yaşayıp işini aşkla yapan. Sürücü koltuğuna oturduğu anlar itibariyle zihnini asla dış dünyayla eğleşmenin yanından dahi geçirmeyen. Sıkıntı ve dert içinde yaşamın omuzlarına yüklediği yükü derin bir sessizlikle karşılayan. Araç kullanırken girilen viraja önceden vites küçültülerek girilmesi gerektiğinde ısrar ederken, onca sakinliğine rağmen fren yapılmasına tahammül edemeyen. Iraktaki rafinerilerden ham petrol almak için giden tanker şoförleri arasındaki bayrak yarışında, rafineriye ilk girerek bayrak asıp birinciliğini ilan eden. Mardinsporu Petrol Ofisi ile olan maça Ankara deplasmanına belediye otobüsüyle götürürken, Pozantı civarında kendisini dönemin Tüfekçioğlu firmasının yeni çıkmış V6 otobüsüyle sollayan eski muavininin bu yaptığını terbiyesizlik olarak niteleyen. İzmir’e giden Tüfekçioğlu firmasının otobüsünü tekrar sollamak için Ankara’ya devam etmek yerine Konya sapağından saparak yolunu değiştiren. Her yeri dökülen belediye otobüsüyle yolun değişmesine ve sürate itiraz eden futbolculara “ Niye sahaya çıktığınızda ben sizin işinize karışıyor muyum. Topu şuraya buraya atın diyor muyum “ sözlerinin kızgınlığıyla azarlayan. Sapaktan yaklaşık 50 km kadar takip ederek geçtiği firma otobüsünü, kendi kullandığı belediye otobüsünü sağa sinyal vererek durup selamlayan ve oradan geri dönerek içi rahatlamış halde kendisini eski muavinine sollatmayan. Eski Diyarbakır – Mardin yolunu; gecenin birinde girdiğimiz iddia sonucu yaklaşık 45-50 kilometresini farsız kör karanlıkta, yaklaşık 100 metre ilerisinde giden bir aracın cılız ışığını kendine deniz feneri yaparak, Mardin’e ulaşıp iddiayı kazanan. Şoförlüğün dikkat kadar yolla kurulan ruhani bir trans olduğunu ispatlamakla kalmayıp, insani yönüyle her zaman gönlümdeki yeri ayrı olan, eşi Hatice abla ile birlikte Sevgili Hacı Necat Uğurlu, bu kadim kentin yaşayan güzel insanlarındandı.
Kendi kişisel kompleks ve önyargılarının içinde boğuşmadan, insan olma nazarıyla var olma başarısını eğitimci kimliğiyle bütünleyen. Bağırıp çağırarak değil, anlayıp dinleyerek hoca vasfını şekillendiren. Onurlu insanlardaki mahcubiyeti, takılmamış bir madalya gibi taşıyıp öğrencisinin yüreğine akıtma hissiyatını, görünmez bir el gibi genç beyinlerin inisiyatifine bırakma öngörüsünü taşıyan. Eğitimin korkutan değil şefkat yüzü olan sıfatıyla değerli hocam Sevgili Seyfettin Hansu, bu kadim kentin yaşayan güzel insanlarındandı.
Kız Kalesini ( Kalıt Mara )geçtikten sonra yaklaşılan Deyrulzafaran Manastırının şimdiki etrafı çevrilmemiş duvarsız kapı girişinde, belirgin şekilde dikkat çeken uzun burnu ve başından hiç eksik etmediği kasketiyle dikilip, geleni gideni karşılayıp uğurlayan. Kendimi bildim bileli hep o muhteşem manastırın kapısında bekleyen ve çocukluğu dahil ömrünü oraya adamış gibi bekleyen. İstisnasız ziyaretçilerin hepsinden tarak ve ayna isteyerek, bu talebinde ısrarcı olan. Kimseyi ayırmadan karşılaştığı erkeklere “hanımına dikkat et” telkininde mutlaka ısrarcı olan. “Deyrulzafaran’ın Çiçeği” sözünü hak etmiş paye olarak taşıyan rahmetli Sevgili Sovmei, bu kadim kentin rahmetli güzel insanlarındandı.
Geçmişi hatırlamak her ne kadar kayıpları hatırlamak olsa bile, dile kolay tam 51 yıl sürdürülen emsalsiz bir ortaklığı unutmak insani değerlere saygısızlık olur düşüncesiyle aklımdan hiç çıkmayan. Hasan Ayyar çarşısının çapraz karşısındaki dükkanında, ortağı Ömer Erten ile birlikte şimdilerde kardeş kardeşe bile görülmeyen ortaklığı sergileyen. Oyuncak eşyada ilk akla gelen olsa da; zeytinyağından ipe, sabundan şekere, bisikletten zenit ve omega marka kol saatlerine kadar birçok malın ev sahipliğini yapan. Oğlu Bülent’i her daim oynadığı güzel futbolu ve efendiliğiyle hatırladığım. Gözündeki yana dikdörtgen gözlüğüyle aklımda yer eden, eski tüccarlardan sevgili Ammo Ferhan (Böçgün), bu kadim kentin rahmetli güzel insanlarındandı.
Bu dünyanın yaşamışlığının süresini kamyon şoförlüğünde öğüten. Alın teri dökerek koca kamyon tekerleği gibi döne dolaşa ekmek kapısına çeviren. Hayattan hep bir şeyler aşırmak isteyip dünyalık kesesini doldurma peşinde olanların söylediği “ Hizmet için varım “ sözünün riyakarlığına sığınmayan. İşinde emekli olduğu 1995 yılından bu yana geçen 25 yılda Mardin’e, kişisel olarak hiçbir karşılık beklemeden ve ücret almadan 30 binden fazla ağaç dikip onları sulayarak büyüten. Askerde dahi diktiği onca ağacın mükafatı olarak erken terhis alan. ‘ Niye para almadan bu işleri yapıyorsun? ‘ diye soranlara “ Para bu dünyada kalır öbür dünyada bize hayr hasenat kalır “ sözlerinin ufukta ve nefiste bıraktığı derin inancın, yaşama yansımış haliyle cevaplayan. Hepimizin gri apartmanlarda mevcut tapularımızı mal olarak istiflememize inat, dükkanlar yerine çam, evler yerine ceviz, arabalar yerine zeytin, para pul yerine incir dikip, tabiatı da Yaradan’ın bir emaneti olarak görüp kollayan. Kalıcı olmanın varlıktaki yansımasını yaşadığı doğa ve çevreyle hemhal olup, hiçbir şey istemeyip karşılık beklemeden bir şeyler yapmanın, ahir zamandaki karşılığına rıza gözüyle bakan Sevgili Şeyhmus Erginoğlu, bu kadim kentin yaşayan güzel insanlarındandı.
Nerde neyi ne kadar biriktirdiğimizin dahi farkına varamadan çıkacağımız ebediyet yolculuğunda.
Kanatlarının kırılması pahasına.
Bu kentin varlığında bir kuş gibi uçarcasına yaşayıp.
Varlığınızla bir hoş seda olmak kadar.
Güzel olana..
İnsanı kattığınız için.
Hepiniz iyi ki vardınız.
Editör: Fırat Ensari
Ahmet Kaya
05.01.2021 / 00:55kibir ve bahis icin baskalarinin hayatinini tehlikeye atan bir soforden ovguyle bahsetmen hic yakismadi