Ölüme Fısıldayan Adam - Büşra Yılmaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ölüme Fısıldayan Adam kimin eseri? Ölüme Fısıldayan Adam kitabının yazarı kimdir? Ölüme Fısıldayan Adam konusu ve anafikri nedir? Ölüme Fısıldayan Adam kitabı ne anlatıyor? Ölüme Fısıldayan Adam PDF indirme linki var mı? Ölüme Fısıldayan Adam kitabının yazarı Büşra Yılmaz kimdir? İşte Ölüme Fısıldayan Adam kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Büşra Yılmaz
Yayın Evi: Epsilon Yayınları
İSBN: 9786051731438
Sayfa Sayısı: 424
Ölüme Fısıldayan Adam Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Yanmış kibrit çöplerini âdeti olduğu gibi mumların altına koyup üzerlerine erimiş mum döktü.
Sanki yanan kibrit çöpleri bizdik, mum dipleri de mezarımız... Kibrit çöpü mezarlığı, bizim gibi kırık ve kaybedenler için ne güzel bir benzetmeydi... Yana yana yaşa, yanarak öl ve öldükten sonra da yanmaya devam et. Yanmak tüm varoluşunu tanımlıyormuş gibi..."
Geçmişindeki acıların küllerinden doğmuş, zeki bir dolandırıcı...
Arı kovanına giren kelebek.
Yaşamadığı için ölmeyi bile beceremeyen, hayata küskün bir kız...
Sudan korkan balık.
Tanrı'nın birbirlerinde çare bulmaları için bir araya getirdiği iki kişi.
Peki ya, bir gün ömrü olan bir kelebek yarına aşık olursa ne olacak?
(Tanıtım Bülteninden)
Ölüme Fısıldayan Adam Alıntıları - Sözleri
- "Okyanus cayır cayır yanıyor, hissediyor musun balık?"
- Balık ol ve hayatın tadını çıkar.
- "Sırtımda tükenmişlik hissi var, bu hissi taşımaktan yoruldum.."
- "Sen ölemezsin zaten." +Nedenmiş o? "Çünkü ölmek için fazla ölüsün."
- Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım... İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var....
- - Az önce beni boğmaya çalışırken neden gülümsüyordum biliyor musun? + Neden? - Senin ellerinle ölmenin ne kadar harika olduğunu düşünüyordum.
Ölüme Fısıldayan Adam İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Cringe'e Fısıldayan Kadın: YouTube kitap kanalımda Büşra Yılmaz'ı ve Ölüme Fısıldayan Adam kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: https://youtu.be/mw9srhkgYL8 Ölmeden önce okunması gereken değil okumadan önce ölünmesi gereken kitaplar serisine "tabii ki de para vermedim yayınevi"nden devam ettiğim bu kitap beni yine aşırı paranormal başkası adına utanma alemlerine sürükledi. İncelemeye başlamadan önce şunu söylemem gerek. Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak bu tür kitaplarla vakit kaybetmemeniz açısından daha nitelikli kitaplar önerdim, o yüzden daha nitelikli kitaplarla tanışmak için yorumları mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Öncelikle kitabın isminden ve içeriğinden bahsetmem gerekirse Yunan mitolojisindeki ölüler dünyası tanrısı Hades, Mısır mitolojisindeki ölüm ile cenaze tanrısı Anubis ve başka bir ölüm meleği olan Azrail bile bu kitaba bir gün rastlasalardı ölüm tanrısı olmak yerine herhalde bereket, çiçek, böcek, yaşam tanrısı falan olmak isterlerdi diye düşünüyorum. Kitaptaki başlangıç sahneleri o kadar inanılmaz derecede başarısız ki, bu kitabı okumak yerine Kemal Sunal ile Şevket Altuğ'un başrollüğünü yaptığı Tokatçı filmindeki Karbonat Erol'un keklenmesini izleseydim eminim daha çok zevk alırdım. Hatta bu kitabı okuduğum sırada aklımdan aynı şu şekilde bir diyalog geçtiğini de söyleyebilirim... - Haça maça takiko, Ölüme Fısıldayan Adam'ı okumuşko? - Ölüme Fısıldayan Adamko? Bokoto yemişişko. Her şey bir tarafa bu kitabı oluşturmak için size bir tarif veriyorum... Leon filmindeki küçük kızı canlandıran Natalie Portman'ı alın ve Scorsese'nin Taksi Şoförü filmindeki yan karakterlerden birini canlandıran Harvey Keitel'ı alın, biraz da balık çorbası ve okyanus kokulu duş jelini karıştırarak bu tepkimenin sonucunda Ölüme Fısıldayan Adam kitabını siz de kendi evlerinizde kolaylıkla oluşturabilirsiniz bence. Kitaptaki erkek karakterin lakabının "Dağınık Saç" olmasıyla aslında bu kitabın ve yazarının neden Head & Shoulders sponsorluğu alamadığını da anlamadım. Oysaki Cristiano Ronaldo veya Mehmet Günsür ile birlikte bu kitaptaki Dağınık Saç adlı karakter kepeksiz ve dağınık olmayan saçlar için bir işbirliği içerisinde bulunabilirmiş ama tam reklam setine girecekken yanlışlıkla bir kitabın sayfalarına girmiş gibi geldi. Bu kitapta dikkatimi çeken en büyük şeylerden bir diğeri de, sanırım ki Büşra Yılmaz bu kitaptaki Yosun ve Özgür'ün ağızlarına bir manyetizma sistemi yerleştirmiş. Yosun'un dudağına yerleştirilen + kutupla, Özgür'ün dudağına yerleştirilen - kutbun 3 sayfada bir birleşmesini eğer bir kitap olarak okumak isteseydim herhalde lisedeki fizik kitaplarımdan birini açıp manyetizma konusundaki testleri çözmeyi tercih ederdim kardeşim. Yukarıdaki konunun sebeplerinden bir tanesi aslında kitapta testosteron ve östrojen hormonlarının halay çekmesi. Çünkü kitaptaki karakterlerin davranışları o kadar nevrotik ve psikolojik açıdan bozuk ki, mesela karakterler normal bir insan gibi değil sürekli "sert" bir şekilde kapıya yaslanıyor, evde en çok merak edilen yer mutfak, salon falan değil tabii ki de "yatak odası" oluyor, gözler elbette her daim "göğüsler"e kayıyor, dudaklar sık sık dudaklara "bastırılıyor", çocuklara "küçük fahişeler" deniyor, bir vücut hiçbir zaman kuru olmuyor ve hatta Özdilek'ten bir bornoz bile almayı akıl edemeyip sürekli "ıslak vücutlar"la gezen sosyopat insanlar haline geliyorlar. Hatta bana "oooohaaa artık" dedirten bu kitabın 59. sayfasındaki gibi "birkaç ufak taciz" bile normalleştirilecek kadar ileri gidiliyor. Yani bu kitap Virginia Woolf'un "Kadınlık korunmaya muhtaç bir şey değildir" ilkesine o kadar aykırı bir kitap ki, muhtemelen Virginia Woolf böyle bir kitabın çıktığı bir zamana rastgelseydi bu kitabı matbaa işlemi sırasında yok etmek için ne pahasına olursa olsun mezardan iskeletiyle birlikte kalkıp basım makinesinin içine kendisini de koyup o makineyi patlatırdı bence, bunu başaramasaydı bile bütün kitapları tek tek en yakındaki krematoryuma atmak isterdi. Pekiiii diğer yazarların kullandıkları varoluş, acı, özlem, yalnızlık, sevgi, empati, vicdan, ahlak gibi yığınla temanın aksine bu kitapta hangi metaforlar kullanılmış dersiniz? Evet, "balık", "deniz tuzu", "yosun", "okyanus". Yani deniz tuzu üreticisi Billur Tuz ve Türkiye'nin yıllardır değişmeyen ançüez markası Süper Kartal, bir gün kendilerine Büşra Yılmaz adında bir yazarın rekabet edeceğini hiç hesaba katmamışlardır bence. Kitapta o kadar fazla balık, tilki, köpek, sırtlan, hipopotam gibi hitaplar geçiyor ki, kitabı bir süre sonra kendi habitatında beslenmek için yiyecek aramaya çıkan bir vahşi hayvan gibi düşünmeye başladım. Hatta Nat Geo Wild ekibinin bu kitabı keşfettiğinde ortaya çıkacak olan belgeseli izlemek için şimdiden mısırlarımı patlatmaya hazırladığımı söyleyebilirim. Ayrıca "Balık ol ve hayatın tadını çıkar" felsefesiyle birlikte herhalde bugüne kadar okuduğum kitaplar arasında en çok balık edebiyatı yapılan kitap unvanını kazanmış olabilir bu kitap. Meşrubat edebiyatına alışkınım fakat balık edebiyatını ne yazık ki ilk kez okuyorum. Bunun da sebebinin müsilajdan dolayı satışları etkilenen balık restoranı sahiplerine müşterilerin yediği her balık menüsünden sonra bu kitabın müşterilere hediye edilerek başlatılan bir viral reklam olduğunu düşünmekteyim. Ben yine de bu kadar şeyden sonra size bir amme hizmetinde bulunarak bu kitaptaki en can alıcı sahneleri sizler bu kitabı okuyup da zaman kaybetmeyesiniz diye söylemeyi kendime bir insanlık görevi olarak addediyorum. Bu kitaptaki Pınar intihar ediyor, Özgür ve Yosun Levent ve Hale'nin düğününü basıyor, kitabın en sonunda da Özgür ölüyor. Ve işte... Bu kitabı okumana artık hiç gerek kalmadı. O yüzden bu kitabı okumak yerine şu söylediğim 5 kitabı okursanız kendinize çok büyük bir iyilik yapabilirsiniz, hatta dediğim gibi bu incelemeye yazılmış olan her yoruma karşılık olarak da bu şekilde nitelikli kitap önerileri verdim aşağıda: 1- Jack London, Beyaz Diş 2- Tolstoy, Efendi ile Uşağı 3- Orhan Kemal, Önce Ekmek 4- Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken 5- Nazım Hikmet, 835 Satır Son olarak, ben ölüme fısıldamayı değil de bu kitaba 10 puan vererek ortalama puanını 8.5'a çıkartan binlerce kişinin kulağına şöyle bir fısıldamak istiyorum: "Siz kafayı mı yediniz?" (Oğuz Aktürk)
Birileri bu kitabı okumadan önce söyleyeceğim birkaç cümle var! Kitabı okuduğum için sorumluluk duygusuyla yazıyorum tüm bunları. Bir lisede rehber öğretmen olarak görev yapıyorum ve öğrencilerimin çoğunun elinde bu ve bu tarz wattpad kitaplar var. Her ne kadar onları iyi edebiyatla tanıştırmaya çalışsam da okuma oranı çok düşük olduğu için bu kitapların okuma alışkanlığı kazandırmak için geçiş olduğunu düşünmekteydim. Açıkçası zararlı olabileceklerini çok düşünmüyordum onların ne okuduklarını bilmek isteyip bu kitabı okuyana kadar. Kitapta iki gencin aşkı anlatılmakta, çizilen kadın karakter intihar etmeyi defalarca denemiş mazoşist eğilimler gösteren bir tip. Erkek karakter ise borderline kişilik bozukluğu için tam bir örnek oluşturmakta. Kızımız çocuğu gördükten yaklaşık bir iki saat sonra ona aşık olmakta ve bunun ilk görüşte aşk olmadığını da ısrarla ifade etmektedir. Bu herkesin sandığının aksine oldukça kutsal bir duygu ona göre. Sevdiği adamın başlarda kendisine yönelik duygusal şiddet sayılabilecek sözleri bu kızımızın oldukça hoşuna gitmekte ve ağzından sigarası hiç düşmeyen bu halleriyle cool (!) bulduğu kişiye iyiden iyiye vurulmakta. Bir haftayı dahi bulmayan tanışıklığın ardından bu kişiye saplantılı bağlanma geliştirdiği yetmezmiş gibi onun için ölmeyi hatta ve hatta tecavüze uğrayarak ölme ihtimalini göze alır bir tebessüm uğruna ve kitap bu benzeri bir dolu saçmalıkla devam eder. Binlerce liseli genci peşinden sürükleyen bir kitabın içerik olarak dolu olmadığının farkındaydım ancak gençler için bu denli olumsuz örnek oluşturabileceğini tahmin etmemiştim doğrusu. Saplantılı aşklar, antisosyal davranışlar, bağımlılık, psikolojik şiddet, kutsallaştırılan aşk teması altında hepsi ne kadar da normalleştirilip değerliymiş gibi gösteriliyor. Patolojik diyebileceğimiz ilişki türleri olması gereken buymuşçasına parlatılıp önümüze sunuluyor. Kişilik bozukluğu olan karakterlerle öyle bir tablo çiziliyor ki bu tarz insanlar cazip gösteriliyor. Sonra ne mi oluyor iki günlük sevgilisi için intihar eden, en büyük aşkı yaşadığını onsuz olamayacağını söyleyip kendine zarar veren, aşkı nihai bir amaç gibi gören, suça bulaşmış kişileri kendilerine rol model alan ve bu kişilerle ilişki kurmak için can atan bir genç nesil yetişiyor. Sayıları azımsanmayacak kadar çok olan bir nesil. Danışmanlık yaptığım onlarca öğrencim bu sebeplerle onarılmaz yaralar alıyor ve hatta hayatlarına son vermeye çabalıyor bu ve benzeri rol modellerin yüceltilmesi sebebiyle. Bu tarz birçok kitap, dizi, film hakkında daha söylenecek çok şey olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki izlenmesinin okunmasının önüne geçememiz bu sektörden milyonlar kazanan insanlar olduğu sürece de pek mümkün değil. Yine de ulaşabildiğimiz kadarıyla ebeveynlere ve gençlere anlatmalıyız diye düşünüyorum. Bu hepimizin sorumluluğu... (Merve)
Gerçekten incelemeyi hak ettiğini düşünerek yazmaya başlıyorum. Kesinlikle çok güzel bir kitaptı. Ama kendi fikirlerimden önce kitabın konusunu bakalım. Konu anlatma işinde berbatım ama olsun. Spoiler içermemektedir. Rahatlıkla okuyabilirsiniz. Yosun, bir gün intihar etmeye çalışırken kapı alacaklı gibi çalmaya başlar. Tehlikeli işlerde yüzen Özgür namî değer Dağınık Saç'ın peşine takılır Yosun. Özgür ne kadar onu bırakmaya çalışsa da bırakmaz Yosun. Açıkça söylemek gerekirse çok aşk kitabı değildi. Daha çok dram vardı bana göre. Az kalsın ağladığım kitaptı. Neyse ki gözlerim bile dolmadan bu kitabı da atlattık. Arada gerilim de oluyordu ama çok azdı. Gerilim sahneleri çok hoşuma gitmedi ama kitap gerçekten güzeldi. Bu kitapta çok alıntı yoktu. Ama bir alıntı o kadar güzeldi ki duygulandım resmen. "Sakın âşık olma. Âşık olacağına, sarhoş ol. İkisi de aynı oranda çarpıyor adamı. Hem ayıldığında içki hâlâ yanında oluyor. O ise gidiyor..." gonderi/176420873 Bu kitaba herkes kötü yorumlar söylemiş ama cidden çok iyi bir kitaptı. Onlara bakarak hemen kalıp yargılarınızı çıkarmayın. Özgür çok iyiydi. Rahat bir insan. Aslında çok fazla söylemek istediğim şey var ama size sürpriz olsun diye hiçbir şey söylemeyeceğim. Umarım incelememe bakıp da okursunuz. Okuyanlara ve okuyacaklara iyi okumalar diliyorum. (buse adin)
Ölüme Fısıldayan Adam PDF indirme linki var mı?
Büşra Yılmaz - Ölüme Fısıldayan Adam kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ölüme Fısıldayan Adam PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Büşra Yılmaz Kimdir?
Büşra Yılmaz 1994 yılında Tokat’ta doğdu. Büşra Yılmaz isminin nasıl konduğu ile ilgili olarak da ”Anneme göre doğduğum zamanlara Büşra ismi marjinal bir isimdi, kimsede yoktu.” diye ifade etmektedir.
Düzce Üniversite'si Sosyal Hizmetler Bölümü'nde okudu.
İlkokuldan beri yazmaya meraklı olan Büşra Yılmaz’ı kitapseverler 4N1K kitabı ile tanıdı. Ama Büşra Yılmaz’ın başarısı Wattpad’teki yazıları ile başladı. Wattpad’ta büyük ilgi gören hikâyeleri ile bir anda gündeme oturdu.
Sosyal paylaşım sitesi Wattpad'de "MishaPM" adıyla yazmaktadır. 4N1K adlı romanı Epsilon Yayınları'ndan çıkmıştır.
Yazar, 2016 Elele Avon Kadın Ödülleri'nde Yılın Kadın Yazarı ödülünü kazanmıştır.
Büşra Yılmaz Kitapları - Eserleri
- 4N1K
- Ölüme Fısıldayan Adam
- 4N1K 2: On İkiden Sonra
- Kibrit Çöpü Mezarlığı
Büşra Yılmaz Alıntıları - Sözleri
- Duvarlardan tutuna tutuna Oğuz’u aramak için yürümeye başladım. Oğuz ağlayamazdı. Yapamazdı. Kesin, bir köşede bacaklarını toplamış, öylece duruyordu o bilirim... (4N1K)
- "Okyanus cayır cayır yanıyor, hissediyor musun balık?" (Ölüme Fısıldayan Adam)
- “Korkulacak bir şey olduğunu düşünmedim zaten. Devam et..." dedim elimle golden sonra oyuna devam edin emri veren bir Fatih Terim edasıyla. (4N1K)
- Yemin ederim kızı görünce İkbal Gürpınar gibi "Allahuekber vuhuuu" diye bağırıyor içimde birisi. (4N1K)
- Ne olursa olsun, düzgün yapabildiğim tek şey seni sevebilmek. (Kibrit Çöpü Mezarlığı)
- Sadece kız olduğum için, çoğunluğun sevdiği şeyleri sevmiyorum diye tuhaf olan ben olmamalıydım. (4N1K)
- "Ne salak bir şey bu aşk..." dedim kendi kendime "Gerçi bende salağım". (4N1K 2: On İkiden Sonra)
- "Onu en son gördüğümde gökyüzündeydi. O yüzden artık kuş olmak istiyorum doktor." (Kibrit Çöpü Mezarlığı)
- "Beni olduğumdan daha aptal biri yaptı." "- Aptal, seni seviyorum." "Bilirsin, ben anlamam aşktan meşkten... Başıma geldiğinden beri daha da sakarlaştım mesela." "- Sakar seni, seviyorum." Aklıma ona yalan söylediğim geldi. Gözlerimi kapatıp, "Ama ben kendimi sevmiyorum," dedim. "- Senin sevmediğin seni, seviyorum." (4N1K 2: On İkiden Sonra)
- Sırf senin için rahatlayacak diye seni unutmuş gibi yapamam... (4N1K 2: On İkiden Sonra)
- "Beni göm ve beni kurtar..." (Kibrit Çöpü Mezarlığı)
- "Sırtımda tükenmişlik hissi var, bu hissi taşımaktan yoruldum.." (Ölüme Fısıldayan Adam)
- Oğuz: Merhaba. Ben ölü kız Oğuz. Bu mesajı 15 yere yapıştırmazsan gece odana gelip suratında twerk yapacağım. (4N1K)
- "Kaybettikten sonra değil, kaybetmeden önce kıymet bilin." (4N1K)
- Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım... İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var.... (Ölüme Fısıldayan Adam)
- "Beni kurtar Doktor. Ne olur beni kurtar,artık dayanamıyorum. Delirmek istemiyorum. Bir gün o geri geldiğinde aklım yerinde olun istiyorum. Çünkü ancak zaman ona hesap sorabilirim. " (Kibrit Çöpü Mezarlığı)
- Rüya sadece gece görülmez. Aşk sadece bir defa çalmaz kapıyı. İnsanlar yalnızca bir defa tanışmaz. (4N1K 2: On İkiden Sonra)
- Günün sonunda her şey aynı kalsa da, Gökhan Karademir o günden sonra farklı biriydi. İçinde güneşi taşıyan, âşık biri. (4N1K 2: On İkiden Sonra)
- Senin öldüğüne inanmaktan korkuyorum. (Kibrit Çöpü Mezarlığı)
- "Bazen bir karakter yaratman gerekir. İnsanların seni gördüğünden, seni tanıdığında asla soru sormayacakları..." (Kibrit Çöpü Mezarlığı)