Mary Doria Russell kimdir? Mary Doria Russell kitapları ve sözleri
Amerikalı Yazar Mary Doria Russell hayatı araştırılıyor. Peki Mary Doria Russell kimdir? Mary Doria Russell aslen nerelidir? Mary Doria Russell ne zaman, nerede doğdu? Mary Doria Russell hayatta mı? İşte Mary Doria Russell hayatı...
Doğum Tarihi: 19 Ağustos 1950
Doğum Yeri: Chicago
Mary Doria Russell kimdir?
1950'de Chicago'da doğdu. Kemik biyolojisi ve biomekanik konusunda uzman bir paleo-antropolog olarak Avustralya ve Hırvatistan'da araştırmalar yaptı. 1980' lerde akademik kariyerini bırakarak yazarlığa soyundu. Halen eşi Don ve oğulları Daniel ile Cleveland'da yaşamaktadır.
1996 yılında yayımlanan ilk romanı Serçe büyük bir başarı kazandı. Entertainment Weekly yılın en iyi on kitabından biri seçti. 1997'de İngiliz Bilimkurgu Yazarları Kurumu tarafından En İyi Roman ödülüne layık görüldü. Russell yine aynı romanıyla James Tiptree Jr., Arthur Clarke ve John W. Campbell ödüllerinin de aralarında bulunduğu birçok ödül topladı. 1998'de Serçe' nin devamı niteliğindeki Children of God, “Tanrı'nın Çocukları”nı yayımladı.
Mary Doria Russell Kitapları - Eserleri
- Serçe
- Tanrının Çocukları
- Gündüz Düş Görenler
Mary Doria Russell Alıntıları - Sözleri
- Biliyor musun? İnsanın iyi ve dürüst olma sebebinin sadece Tanrı inancı olduğu fikri beni gerçekten rahatsız ediyor.” Sonra kelimelerin üzerine basa basa devam etti. “Yaptığımı, ödüllendirilme isteği ve cezalandırılma korkusu olmadan yapıyorum. İyi davranmak için rüşvete ya da korkuya ihtiyacım yok. (Serçe)
- "Gerçeği bilmek ayrı konu" diye düşündü, "onunla yaşamaksa apayrı." (Tanrının Çocukları)
- Acı çekmek basmakalıp ve tahmin edilebilen bir şey olabilir ama öyle diye çektiğin acı azalmıyor. Üstelik başkalarının da acı çekmiş olmasıyla avunmak alçakça bir şey. (Tanrının Çocukları)
- Yağmur herkese yağar, yıldırım bazılarını çarpar. (Tanrının Çocukları)
- Bir ruhun boşluğu, hakikatin hayat bulacağı bir yere dönüşebilir. (Tanrının Çocukları)
- Biliyormusun, Şeytan her birimizi ayrı ayrı yoldan çıkarmak için özel bir çaba göstermeye hazırken, Tanrı'nın bizi bir bütün olarak sevmesini hep taktiksel bir hata olarak görmüşümdür. (Tanrının Çocukları)
- "Kimseyi seni sevmeye zorlayamazsın. Dünyadaki hüznün yarısı, seni istemeyen birini istemektir." Serçe, (Serçe)
- İnsanlar ölümle yüz yüze gelince, sebep arıyorlardı, kendilerini ölümün rastgeleliğinden ve saçmalığından korumak istiyorlardı. (Serçe)
- Ben kararı Tanrı’ya bırakmaya hazırım. Sana daha akılcı geliyorsa kader diyelim buna. (Serçe)
- Gereksiz yere acı çekmenin asil bir hareket olduğuna inananlardan değilim. (Serçe)
- Bazen basitlik ile cehalet arasındaki farkı görmek zordur. (Serçe)
- Bazen kusursuz bir huzur hissine kapıldığı olurdu. Donne'un sözleri ona kusursuz görünüyordu :" Çünkü ben ölü olan her şeyim/ Aşkın içinde yeni bir simya yoğurduğu." Umudun hücumu karşısında, bir geleceği olmasının güzelliğine daha fazla karşı koyamadı ve geçmişin onu bırakmak bilmeyen ellerinin gevşediğini hissetti. Bitti, diye düşünürdü zaman zaman. Sonunda bitti. (Tanrının Çocukları)
- Bir yerlerde ilginç bir önerme okudum: Kendi yuvası olan gezegeni en fazla kirleten ve en yıkıcı cephaneliği elinde bulunduran dünya ulusları, yalnızca küçük çocuğu olan genç kadınlar tarafından yönetilmelidir. Gelecekte herkesten çok böyle anneler yaşamalıdır. Onlar her gün saf insan doğasının gerçekleriyle yüzleşir ve bu da onlara özel bir sezgi kazandırır. (Tanrının Çocukları)
- “Biz insanları birbirimiz hakkında kötü düşünmeye bu kadar hevesli kılan nedir? Giuliani o gece kendine bunu sordu. Bizi buna aç hale getiren ne? Başarısız olmuş idealizm, diye tahmin yürüttü. Kendimizi hayal kırıklığına uğratıyor, sonra da etrafımızda başka başarısızlıklar arayıp kendimizi ikna ediyoruz: Bir tek ben değilim.” (Tanrının Çocukları)
- Çoğu insan dümdüzdü. Güvenlik, güç, yararlı olabilmek, emin olabilmek, başarılı olabilmek istiyorlardı. Savaşacak bir dava, çözecek bir sorun, insanın kendisini iyi hissedeceği bir yer. Çok seçenek vardı, ama bir insanın ne aradığını anlamak, onu anlamanın başlangıcıydı. (Serçe)
- Kendimizi hayal kırıklığına uğratıyor, sonra da etrafımızda başka başarısızlıklar arayıp kendimiz ikna ediyoruz: Bir tek ben değilim. (Tanrının Çocukları)
- Bilmiyorum… Hiçbir şeyi kesin olarak bilmiyorum. İstemem gerekenin kesinlik olup olmadığını bile bilmiyorum. (Serçe)
- Umut ve korkusunu yendi. Bunların her ikisi de insanı zayıflatan duygulardı. (Serçe)
- Stoacı Epiktetos şöyle yazmıştı:"İnsanoğlunun başına gelen tüm kötülüklerin, ayrıca bayağılık ve korkaklığın ana kaynağı, ölüm değil ölüm korkusudur." (Tanrının Çocukları)
- Niye iyi bir şey olunca Tanrı’ya teşekkür ediyoruz, ama işler boka sarınca doktorun suçu oluyor? Hasta yaşayınca, ‘Tanrı sağ olsun’, ölünce doktorun suçu. Hayatımda bir kez olsun, sırf yenilik olsun diye hasta ölünce insanların Tanrı’yı suçladığını görmek isterim. (Serçe)