Martin Buber kimdir? Martin Buber kitapları ve sözleri
Filozof Martin Buber hayatı araştırılıyor. Peki Martin Buber kimdir? Martin Buber aslen nerelidir? Martin Buber ne zaman, nerede doğdu? Martin Buber hayatta mı? İşte Martin Buber hayatı... Martin Buber yaşıyor mu? Martin Buber ne zaman, nerede öldü?

Filozof Martin Buber edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Martin Buber hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Martin Buber hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Martin Buber hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 1878
Doğum Yeri: Avusturya
Ölüm Tarihi: 1965
Ölüm Yeri:
Martin Buber kimdir?
Martin Buber, Avusturya doğumlu Yahudi asıllı bir filozoftur. Ben-sen ve ben-o ilişkileri arasındaki fark merkezli bir tür dinsel varoluşçuluk üzerine kurduğu diyalog felsefesi ile ünlüdür.
Martin Buber Kitapları - Eserleri
- Ben ve Sen
- Tanrı Tutulması
Martin Buber Alıntıları - Sözleri
- Ben ve Sen temelde yanılıyorsunuz çünkü Buber bunun insan ve Tanrı arasındaki bir diyalog olduğunu söylüyor. Ben ve Sen …! Saçmalık! İnsan ile Tanrı arasında herhangi bir diyalog olamaz, sadece sessizlik olabilir. Diyalog? Tanrı ile ne hakkında konuşacaksınız? Doların devalüasyonu mu? yoksa Ayetullah Ruhullah Humeyni mi? Tanrı ile ne hakkında diyalog kuracaksınız? Konuşabileceğin bir şey yok. Sadece bir huşu içinde olabilirsiniz… tam bir sessizlik. (Ben ve Sen)
- Anlam, bir kişinin kendi şahsına ait meşguliyeti vasıtasıyla bulunur; o, kendisini yalnızca, bir kişi onun açılmasına iştirak ettikçe açar. (Tanrı Tutulması)
- Tanrı ne bizimle canlı, doğrudan bir ilişki içerisine girer, ne de bize, kendisiyle ilişkiye girme gibi bir lütufta bulunur. (Tanrı Tutulması)
- İç dünyalarına çekilenlerin tüketimle alakası yoktur. Birtakım malları (veya eşyası) olsa bile, mala, mülke düşkün değillerdir; bazılarını sevseler de, insanlara düşkünlükleri yoktur; bazı projeleri olsa bile, hiçbir projeye düşkünlükleri yoktur. (Ben ve Sen)
- Cennet ışığının tutulması, Tanrının tutulması; bu gibi kullanımlar, gerçekte dünyanın içerisinden geçiyor ol- duğu tarihsel zamanın özelliğidir. Ancak bu, insan ru- hunda meydana gelen değişimler örnek getirilmek sure- tiyle yeterli bir biçimde açıklanabilecek bir süreç değil- dir. Bir güneş tutulması güneşte değil, güneşle bizim gözlerimiz arasında gerçekleşen bir şeydir. Felsefe, bi- zim Tanrıya karşı gözlerimizin kapalı olduğunu düşünü- yor da değildir. Felsefe bugün bizim yalnızca, "Tanrının ve tanrıların" yeniden bir zuhurunu, yüce imgelerin yeni bir oluşumunu mümkün kılabilecek ruhsal yönelimden yoksun olduğumuzu kabul eder. Fakat, gökle yer ara- sında, bu örnekteki gibi bir şeyler meydana geliyor ol- duğu zaman bir kimse, sırrın örtüsünü açan gücü dün- yevi düşünce içerisinde keşfetme hususunda ısrar ettiği an her şeyi elinden kaçırır. -Karşı karşıya olma duru- mumuz açısından- kendisini aşkının etkili gerçekliğine teslim etmeyi reddeden bu kimse, tutulmanın insani sorumluluğuna iştirak eder. Varsayın ki, insan şu anda "kendi kendine ayakta duran duyusal üstü dünyanın hertaraf edilmesini" ta- mamıyla gerçekleştirdi, ve herhangi bir şekilde bir de- receye kadar insanı tanımlayan ilkeler ve idealler artık yok. İlkeler ve ideallere benzemeyen, O olarak tasvir edilemeyip Sen diye hitap edilebilen ve ulaşılabilen Onun hakiki karşı karşıya olma durumu, insan için her- taraf etme süreci esnasında gözden kaybolabilir; yine de bu karşı karşıya olma durumu karanlık duvar arka- sında bozulmadan sürüp gider. Hatta insan, hepsinden öte bir sahip oluculuğa işaret eden ve şayet sahip olan onu reddetmiş ise, yani artık bir "insan Tanrısı" yoksa varlık sebebini kaybetmiş olan bir "Tanrı" ismini atabi- lir: yine de bu isimle gösterilen O, Kendi sonsuzluğunun ışığında yaşar. Fakat biz "katiller", ölüme teslim edilmiş, karanlıkta yaşayan varlıklar olarak kalmaya devam ederiz. Bir Yahudi efsanesine göre Adem ile Havva, yaratıl- dıkları gün Tanrıya kaşı gelip de Cennet Bahçesi'nden sürüldükleri zaman ilk defa batan güneşi gördüler. Deh- şete düştüler, çünkü onlar bu fenarneni sadece, dünya- nın kendi suçlarından dolayı kaos içine daldığının bir alameti olarak yorumlamışlardı. Her ikisi de, karşı kar- şıya oturarak bütün gece boyunca ağladı, ve onlar bir kalp değişimi geçirdiler. Sonra gün ağardı. Adem ayağa kalktı, bir hayvan yakaladı, ve onu kendisinin yerine bir kurban olarak sundu... (Tanrı Tutulması)
- "Tanrı zahiri bir töz değil, yalnızca içimizde- ki bir ahlaki durumdur." (Tanrı Tutulması)
- Ben ve Sen temelde yanılıyorsunuz çünkü Buber bunun insan ve Tanrı arasındaki bir diyalog olduğunu söylüyor. Ben ve Sen …! Saçmalık! İnsan ile Tanrı arasında herhangi bir diyalog olamaz, sadece sessizlik olabilir..... (Ben ve Sen)
- Ah! Karanlıktaki yıldızların aydınlığı gibi yalnız olan! Ah! Hissiz bir alın üzerindeki diri parmaklar! Ah! Adımlarının yankısı gittikçe kaybolan! (Ben ve Sen)
- “Sevgi, bir BEN’in bir SEN’e karşı sorumluluğudur...” (Ben ve Sen)
- Bir kimse bir tasavvuru nasıl sevebilir? ... Bir kimse bir tasavvurun dışındaki başka herhangi bir şeyi nasıl sevebilir?...Zira duyularla sevmede bile bir kimse sadece idealize edilmiş kişiyi, sadece kişi tasavvurunu sever. (Cohen) (Tanrı Tutulması)
- ..o, mümkün olan her şeyi düşündü, inanılması gereken her şeye inandı, ama yine de hiç var olmadı. (Tanrı Tutulması)
- "Kurban ve duayı her türlü büyüden ayıran nedir? Büyü, hiçbir ilişkiye girişmeksizin etkili olmak ister ve sanatını boş yere icra eder. Kurban ve dua ise, 'ilahi huzur'a, karşılıklı ilişkiyi ifade eden kutsal temel kelimenin mükemmelliğine adım atar." (Ben ve Sen)
- Dünya, tecrübeye iştirak etmez. Kendisinin tecrübe edilmesine razı olur, fakat ilgili değildir; çünkü, hiçbir katkıda bulunmaz ve ona hiçbir şey olmaz. (Ben ve Sen)
- Din, hükümsüz Tanrıdan düşman Tanrıya, oradan da yoldaş Tanrıya geçiştir (Whitehead) (Tanrı Tutulması)
- Tanrının "ruhsal bir ilke" ile özdeşleştirilmesine karşı bir uyarıya işaret eder; çünkü ruh bile sadece, tabiri caizse Tanrının ken- disini ifşa ettiği meleksel formlardan birisidir. Kavramın soyutluğuna rağmen, yine de Tanrının büyüklüğü bura- da eşsiz olarak canlı bir şekilde ifade edili (Tanrı Tutulması)
- BEN olmak için, bir SEN' e gerek vardır; ben, BEN olmak için, SEN der. (Ben ve Sen)
- Hiçbir gaye, hiçbir hırs ve ümit, BEN ve SEN arasına giremez; hasret, hülyadan sıyrılıp görünüş alemine daldıkça, değişime uğrar. Her aracı, bir engeldir. (Ben ve Sen)
- İnsan nesli kaygılı hatalarının sorumluluğunu bu dünyanın üzerine attı ve zemine yükledi. İnsan nesli bütün sorumluluklarını toza-toprağa ve hayvanlara yayar. Dini gruplaşmaları ile insanoğlu dünyayı parçalara böldü; onun için öldürüldü ve onun için öldü, ve dünya onların parmak izlerini ve kanlarını taşımaktadır. (Tanrı Tutulması)
- Hikmet, basit plânlar sunar; fakat hakikat o kadar basit değildir. (Ben ve Sen)
- Insanlar günahı arkalarında bırakıp yeni bir başlangıç yapmaya çalışırlar. İlk yüzyılda ölüm anında kabul edilmemiş ye itiraf edilmemiş günah için özel bir kurban sunulmuştu. Tanrı Oğlu Isa bizim hak ettiğimiz yargıyı üzerine aldı ve sonsuz bağışlanmamızı sağladı. Mesih bizi Tanrı'ya yaklaştırmak amacıyla "doğru kişi olarak [3611 doğru olmayanlar için" öldü." (Tanrı Tutulması)