Mardin Savur ilçesi genel bilgiler / Gezilecek Yerler / Tarihi / Nüfusu / Coğrafyası / Kalesi
Savur İlçesi sahip olduğu tarihi dokusuyla Minia Mardin olarak bilinen ve Mardin’in Artuklu ilçesine benzerliği ile tanınan şirin bir ilçedir.
Türkiye'de herkes tarihi ve turistik şehrimiz Mardin’i biliyor ve tanıyor olsa da en az onun kadar tarihi dokusuyla, büyüleyici havasıyla, doğal güzellikleriyle, bağ bahçe ve yeşilliğiyle ün salmış, küçük fakat şirin ilçesi Savur’u biliyor musunuz?
Savur kelimesi, Süryanice olup ‘Savro’ sözcük öğesinden türemiştir. Boyun anlamındaki savro, Süryanice’de halen kullanılmaktadır. Bir başka kaynağa göre, Kumuk Türkleri’nce kurulan Savur, Şuara adıyla da anıldı. Süryaniler ise kente Suara adını vermişlerdi. Kürtçe ise güçlü anlamında Stewre olarak kullanıla gelmiştir.
Savur bir tepenin yamacına kurulu hakim konumu ve şehir merkezindeki tarihi konaklarındaki taş işçiliğinin mükemmelliğiyle dikkat çeker.
- Mezopotamya’ya hakim olan ve Medeniyetlere ev sahipliği yapan Savur ilçesinin tarihi Milattan Öncesine dayanır.
- Roma ve Bizans İmparatorluğu hakimiyetinin, Sasani ve Melikşah dönemlerini yaşamış olan şirin ilçemiz il merkezine 47 kilometre uzaklıktadır.
- Tur-Abdin bölgesinin batısında yer alan kentin doğusunda Midyat, batısında Mardin, Mazıdağı kuzeyinde Bismil, Çınar güneyinde Ömerli bulunmaktadır.
Savur, bugünkü idari bölünmede Mardin İline bağlı olmakla birlikte, tarihsel süreçte Mardin, Diyarbakır ve Batman ile bağlantılı olmuştur. Yukarı Mezopotamya’yı Yukarı Dicle Havzasına ve dolayısıyla antik çağların ve ortaçağın maden kaynaklarına bağlayan geçit noktalarından biri Savur’dur. Bu nedenle Savur hem antik çağlarda hem de ortaçağda stratejik bir nokta olarak bölge hakimiyetini elinde tutmak isteyenler için ele geçirilmesi gereken bir kale olmuştur. İrili ufaklı tepelerin, Savur ve Şeyhan Çaylarının bir bölümünü suladığı vadi ve yamaçlar, tahıl tarımına elverişli bir eğimle Dicle’ye doğru uzanır.
Yerleşim düzeni, mimarisi başta olmak üzere birçok yönden Mardin’le benzerlik gösteren Savur ilçesinin merkezi, Kalesi, Kaya evleri, Eski Ulu Camii, Romaniye ve Mor Yuhanın (Dereiçi Köyü) Kiliseleri, Türbeler ve Başkavak Köprüsü ile adeda usta bir el tarafından işlenmiş tarihi bir ortaçağ şehri görünümündedir.
13 bin 78'i erkek ve 13 bin 23'ü kadın olmak üzere toplamda nüfusu 26 bin 101 olan Savur 38 idari birimden oluşmaktadır.
Köklü bir geçmişi olan bugünkü nüfus, günümüzde de varlığını devam ettirerek, bölgenin özgün niteliğini tanımlar durumdadır.
Mardin büyükşehir belediyesi olmadan önce Pınardere, Sürgücü ve Yeşilalan olmak üzere üç beldesi bulunan Savur'da hatırı sayılır bir Süryani nüfusu da bulunmaktadır.
KONUŞULAN DİLLER
İlçe merkezi ve köylerinde aynı anda Türkçe, Arapça, Kürtçe ve Süryanice'nin konuşulduğu ilçede halkın geçim kaynaklarının başında ticaret, tarım ve hayvancılık yer alıyor. Son zamanlarda turizm turlarının da keşf ettiği ilçede esnafın bir kısmı turistlere yönelik sektörde hizmet vermeye başladı.
İlçede özellkle Savur Çayı kenarında kavakçılık, tahıl ekimi, bağcılık, sebzecilik önemli gelir kaynaklarıdır.
Yabanı bıttımların dönüştürüldüğü fıstık ve kiraz yetiştiriciliği gelecek vaadeden Savur, dünyaca ünlü üzümleri ile de ün salmıştır.
Bölgenin coğrafik özellikleri ile aşiret sistemine dayanan toplumsal yaşam, kentin biçimlenmesindeki en önemli iki etmendir. Günümüzde de varlığını hissettiren bu etmenler, kentsel ve kültürel sürekliliğin ana dayanağıdır. Geleneksel kent dokusu içindeki konaklar ve evler topografya, malzeme, yapım tekniği, kültürel değerler gibi bölgesel etkenlerin yanında Türk, Kürt, Arap – İslam aile yapısı, gelenek ve görenekleri hakimdir.
SAVUR'UN TARİHİ
Savur’u da içine alan Kuzey Mezopotamya’nın ilk tanınan halkı Hurri’lerdir. Kuzey Suriye’de bulunan Hurriler, daha sonra Mitanni Devletine katıldılar. Asur Kralı Adad- Nirari’nin M.Ö.1300 yıllarında, Aramilere karşı düzenlediği seferde Tur – Abdin’i Savur geçidi yoluyla Asur Devleti Medler tarafından ortadan kaldırılınca, Mitanni–Hurri Devleti de bu konfederasyona katılmıştır.
M.Ö. 160- 139 döneminde Fırat kıyılarına kadar tüm Mezopotamya ve Savur bölgesi Partların egemenliğine geçmiştir. 38 yılına kadar Suriye, Diyarbakır ve aralarında Savur’unda bulunduğu bölge Abgar Krallığı’nın egemenliğinde kaldıktan sonra, Romalıların eline geçmiştir. Romalılar, Yukarı Mezopotamya’ya yerleştikten sonra, başlayan Sasani saldırıları nedeniyle, savunma amaçlı kale ve kentler oluşturdular. Nejat Göyünç, XVI. yüzyılda Mardin Sancağı adlı araştırmasında E.Honigmann’a dayanarak, önce Roma sonra Bizans–Sasani mücadelesinde Mardin ve yöresinin önemli bir yer tuttuğunu, İranlıların bölgeye düzenledikleri saldırıları önlemek amacıyla, Hesnade- Kapha, Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf) ve Tur-Abdin’de Hatem-i Ta’i kalelerini, Dara’da Anastasiopolis adını verdikleri savunma merkezini, Magygıç (Mardin), Savur, Lorne savunma yerlerini inşa ettirdiklerini aktarmaktadır. Müslüman Araplar’ın, daha kuzeye yani Savur’un coğrafya olarak bulunduğu bölgeye gelişleri Halife Ömer dönemindedir. İyad Bin Ganem, 639 yılında Mardin, Habur, Nusaybin, Cizre, Hasankeyf, Kızıltepe, Savur ve Silvan’ı ele geçirdi. Mardin ve yöresi 990 yılında Mervanilerin, 1085 yılında Selçukluların, 1105 yılında Artukluların, 1401 yılında Karakoyunluların, Akkoyunluların ve1515 yılında Osmanlıların eline geçmiştir.
SAVUR GELENEKSEL KENT DOKUSUNUN YERLEŞİM ÖZELLİĞİ
Savur kent dokusu, karşılıklı iki tepenin çevresindeki yerleşim alanından oluşmaktadır. Topografyaya göre biçimlenmiş sokaklar, çarşı, meydan, sosyal ve kamu yapıları, konaklar ve evler geleneksel yerleşim düzeninin özgün değerlerini sunmaktadır. Bölgenin coğrafik özellikleri ile aşiret sistemine dayanan toplumsal yaşam kentin biçimlenmesindeki en önemli iki etmendir. Günümüzde de varlığını hissettiren bu etmenler, kentsel ve kültürel sürekliliğin ana dayanağıdır. Kuzeydeki tepenin üstünü kuşatan, ancak günümüze ulaşan kısımları kalıntıdan ibaret olan Savur Kalesi’nin sardığı alanın, ilk yerleşim bölgesi olduğu düşünülmektedir. Kentin ileri gelen ailelerinin ifadesine göre, Bağdat’tan gelen ve bu bölgede yerleşik düzene geçen aşiretlerin önde gelenlerinin kalenin hemen altına yaptırdığı konakla, kentin gelişim evresi başlamıştır. Birkaç yıl sonra da, karşı tepede altı yılda tamamlanan ve ilçede önemli bir nüfuzu bulunan ailenin konağı inşa edilmiştir. Dört katlı olan bu konaklar, savunmaya yönelik sırtlarını tepelere dayamaktadır. Kendilerine bağlı aşiret üyeleri de konakların çevresinde güç gösterisi yapacak şekilde evler ve konaklar yaptırmışlardır.
SOSYAL YAPI
Savur’da sosyal yapı toplumsal yapı, nüfus ve demografik yapı, konuşulan dil ile ekonomik yapı alt başlıklarında incelenmiştir. Toplumsal yapı Bugün halen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun birçok bölgesinde olduğu gibi Savur ve çevresinde de varlığını sürdüren aşiret örgütlenmesinin kökleri yüzyıllara dayanmaktadır. Coğrafi, ekonomik, siyasi ve toplumsal faktörler, bu örgütlenmenin ortaya çıkması ve zaman içinde giderek kurumsallaşmasına neden olmuştur. Bölgede aşiret, kabile örgütlenmesinde ilk ve en önemli cemaat anlamına gelmekte ve büyük aile yerine kullanılmaktadır. Kabile örgütlenmesinin bölgedeki genel adı aşiret düzenidir. Baba soyuna bağlılık, ilişkilerin işleyişindeki esas unsurdur. Bu bağlamda kabileyi birbirine kan bağı ile bağlı olduğu inanılan aileler oluşturmaktadır.
Güneydoğu Anadolu Osmanlı egemenliğine girdiğinde, Osmanlı yönetimi bölgenin özellikle zor ulaşılır dağlık yörelerindeki aşiret beylerinin gücü ve etkisini tanımış, buralarda Osmanlı yönetim sistemi içinde bir çeşit mali ve yönetsel özerklik içeren farklı bir uygulama geliştirmişti. Bölgede hükümdar gibi hareket ettiklerinden, Hamidiye Alaylarına dahil olan aşiretler, bu durumlarını öteki aşiretlere ve köylülere karşı, egemenlik ve haraç ilişkisini kurmak – devam ettirmek için kullandılar. Mardin’in gayrimüslim nüfusu dışındaki Kürt, Türk ve Arap halkının büyük çoğunluğu, kırsal kesim söz konusu olduğunda ise hemen hemen tamamı, aşiret yapısı içinde yaşam sürdüren kabile ve cemaatlerden oluşmaktaydı. Bunların azımsanmayacak bir kısmının 16. yüzyılda, özellikle Mardin’in güney bölgelerini oluşturan, tarıma elverişli nahiyelerde köyler oluşturarak yerleşik hayata geçtikleri anlaşılmaktadır.
SAVUR'DAKİ AŞİRETLER
Savur’da İlişkiler son derece zayıflamış olsa da hala aşiret yapısı sürmektedir. Bu aşiretlerden, Sürgücü ilçe merkezinin batı bölümünde
- Pınardere (Elfan),
- Yeşilalan (Barman),
- Sürgücü (Avine),
- Bağlıca (Bakıstan),
- Şenocak (Şute);
- Çınarönü (Cillin),
- İşgören (Kavsan)
Kürtçe konuşan Barava, Şeyhan Çayı’nın doğusu ile ilçe merkezinin kuzey batısına düşen bölgede,
- Kırkdirek (Kırdirek),
- Taşlık (Cırze),
- Yazır (Kınzerib),
- Soylu (Derriş) köylerinde yaşamaktadır.
Kürtçe, Arapça konuşan ve karışık yaşayan
- Derveran,
- Üçerli(Dertiyar),
- Erkuran (Dersıraf),
- Baiağaç (Siçva),
- Sancaklı (Biriva),
- Harmantepe (Harapmemmo),
- Kayacıklar (Bazıke),
- Armutalan (Zıvıngemenda),
- Kırbe (Mezra),
- Tokluca (Cevze),
- Akyürek (Menda),
- Ormancık (Askale),
İçören (Teffe) köylerinde, Kıltu Arapçası konuşan Köse Aşireti ise, ilçe merkezinin doğusunda,
- Kayatepe (Erbil),
- Gölbaşı (Hırbıtılhacı),
- Bengisu (Batuşe) köylerinde yaşamaktadır.
Bu gurupların dışında Hristiyan Süryaniler (Kıllıt) köyünde, bir ailede ilçe merkezinde yaşamaktadır. Arapça konuşan bu guruptan gerek köyde, gerekse merkezde toplam dört aile kalmıştır. Özellikle son on yılda neredeyse tamamı çoğu Avrupa’nın çeşitli ülkeleriyle İstanbul’a göçmüşlerdir.
Bu yapıyı ortaya çıkaran fiili durumların ortadan kalkmış olmasına rağmen, günümüzde siyasal, ekonomik ve toplumsal yapıda ağırlığını hala hissettirebilmektedir. Bölgenin toplumsal yapısı farklı dönüşme özellikleri göstermesine rağmen, aşiret kurum ve ilişkileri modern hayatta da yaşama şansı bulmaktadır. Halen bölgede yaşayan toplulukların bir bölümü, kendilerini önce bir kabilenin üyesi, sonra da kabilenin bağlı olduğu aşiretin üyesi olarak görmekte ve tanımlamaktadır. Kişilerin politik tutumlarından evlilik ve aile yapılarına kadar hemen her alanda aşiret bağının belirleyiciliği ağır basmaktadır.
SAVUR KALESİ
Savur'un en gözde tarihi eseri Savur Kalesi'dir. Savur Kalesi, Mardin Ovası’ndan gelerek doğuda Midyat’a, kuzeyde ise Dicle ile Hasankeyf’ e ulaşan eski ticaret yolunu kusursuzca denetleyebilme konumuna sahiptir. Bu kale Mardin-Savur-Midyat ve Hasankeyf ile Cizre kervan ve fetih yolları üzerinde çok eski, statejik açıdan güçlü bir kaledir. Bu kale, Araplarla Bizans'lılar arasında büyük çekişmelere neden olmuştur. Mardin'e düzgün bir yolla bağlı olan Savur'un yeşilliği, bağları ve bahçeleri bol suları ile de ünlüdür.
Yüz ölçümü 1049 km² olan Savur ilçeside her Mardin'e yapılan saldırıda, Savur da etkilenmiş tahrip edilmiş ve ahalisi asırlarca çileli bir yaşam sürmüştür. Artukoğulları ila Karakoyunlular döneminde sık sık el değiştirmiş ve en son olarak da Safevilerden Mardin'in ( 1517'de ) Osmanlıların eline geçişiyle Osmanlı topraklarına bağlanmıştır.
SAVURUN GEÇİM KAYNAĞI
Hayvancılık ilçemizin önemli geçim kaynağı iken hayvancılıkla uğraşan insanların kırsal kesimi terk etmeleri nedeniyle hayvancılık giderek azalan bir geçim kaynağı haline gelmiştir. Savur yeşilliği, bağları, bahçeleri bol suları ile de ünlüdür. Kavak ağaçlarının bol miktarda yetiştirildiği bir ilçemizdir. Burada kısmen sulu ziraat yapılmakta, tahıl üretilmekte ve küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır.
Editör: Nezir Güneş