dedas
diorex

Uzunkaya (Bılloka) Köyünde Sosyal Hayat! Uzunkaya Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Uzunkaya Köyü nereye bağlı?

1989 yılından bu yana ilçe merkezinde öğretmenlik yapan ve yine 1989'dan beri mesai saatlerimin dışındaki zamanımın büyük bir bölümünde beraber oturup kalktığım bir arkadaşım vardır. Veysi Şil! Uzunkaya Köyü'nün son öğretmenidir, Veysi Şil!

  • 16.08.2021 10:21
Uzunkaya (Bılloka) Köyünde Sosyal Hayat! Uzunkaya Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Uzunkaya Köyü nereye bağlı?

    Zira Veysi Hoca'nın ilçe merkezine atandığı günden bu yana kapanan okul, bir daha da açılmamış. Veysi Hocalarının dışında öğretmen tanımayan Uzunkayalı çocuklardan bir kısmı, ilçe merkezindeki okullara getirtilmiş, o günlerde. İşte bu çocuklardan birinin bulunduğu sınıfta yaşanan bir anıyı duyduğumda, gülmeye hakkım olmadığını düşünmüştüm. Veysi Hoca'dan da uzun uzun dinlediğim Uzunkaya'ya bu anıdan sonra geçmek istiyorum.

    Okulun kapandığı yıllarda ilçe merkezindeki bir okula kaydı yapılan Uzunkayalı bir çocuğun bulunduğu sınıfa müfettiş gelir. Sınıftaki çocuklara, Atatürk'le ilgili sorular sormaya başlar. Uzunkayalı çocuğun payına da bir soru düşer tabi ki!

     Müfettiş sorar: Başöğretmen kim?

     Çocuk hiç düşünmeden çabucak cevap verir: Veysi Şil!..

     Müfettiş, verilen cevaba bir anlam veremez ve sınıf öğretmenine dönerek o da kim diye sorar. Sınıf öğretmeni de bilmez bunu. Ama ikisi de haklıdır aslında. Çocuğun, Veysi Şil'den başka tanıdığı öğretmenin olmadığını nerden bilebilirlerdi ki!

      İlçe merkezine 16 kilometre kadar uzaklıkta olan köye, bizlerle beraber gelmek isteyen ve ama dersi olduğu için gelemeyen Veysi Hoca'yı yanımıza alamadan yola koyulduk. Ovadan dağ içine girişimiz, Geçit Ağzı (Dewe Nekebe) denilen yerden oldu.  Beşdeğirmen Suyu'nun melodisini duyduğumuz andan itibaren değişen havayı ciğerlerimize doldurarak keyif çattık bir süre. Beşdeğirmen Köyü'nden sonra Arakapı Köyünü de gerimizde bırakmış ve Uzunkaya'ya iyice yaklaşmıştık. Sağ tarafı yüksek olduğu kadar sarp kayalıklarla oluşmuş olan dağ, sol tarafı ise engebeli ve bir o kadar yeşil arazilerle kaplı olan şose yolun bitimi ile köy yerine ulaştık. Büyük bir bölümü yıkık ve tamamiyle taş yapılardan oluşmuş olan köy, kendisinde biten yolun çıkmaz sokağında duruyordu.

    Kuzeyde Mazıdağı, güneyde Arakapı, doğuda Yüceli, batıda Gürmeşe ile sınır olan köyün girişinde, son öğretmeni Veysi Şil olan okul binasına tanık olduk ilk olarak.

    Durduk!

    Bir zamanlar önlükleriyle doldurdukları okul bahçesinde oynayan çocuklar, 18 yıldır yoktular. Bu ayrılığın özlemi ve bu özlemin yıpratmışlığıyla bağrına taş basmış gibi duran okul binasını, arkasındaki köyle beraber resimledik.

    Köy okulunun 40-50 metre ilerisinde park ettiğimiz aracımızın etrafındaki taş binaların büyük bir bölümü yıkık vaziyetteydi. Yüzlerini karşılarındaki Aslan Dağı'na çevirmiş olan bu viranelerin arasında keçi sağan bir köylü kadın ve ona yardımcı olmaya çalışan üç adamın bulunduğu yere doğru yürümeye başladık. Bizleri fark ettiği anda karşılamaya gelen kişinin köy muhtarı İbrahim Başboğa olduğunu ise, tanışma faslında öğrendik.

   Muhtar, bizleri süt dolu leğenlerin bulunduğu köy odasında ağırladı. Penceresi, cam yerine şeffaf bir naylonla giydirilmiş köy odasında ve yine yöremize özgü olan sımsıcak bir konukseverlikle kurulan sofraya oturtulduk. Sofrada devam eden sohbetimizde dile getirdiğimiz meraklarımızın ardından, muhtarı dinledik uzun uzun.

     Geçmişten gelen göreneklerin günümüzde de sürdürüldüğünü,

     Köydeki okur yazarlık oranının düşük olduğunu,

     Çeşitli nedenlerle yaşanan göçlerin dışında, köy yerinde yaşamakta olan 110 kişilik nüfusun 14 hanede barındığını,

     Ve temel geçim kaynaklarının tarım ve hayvancılık olduğunu dinledik ilk olarak.   

     Geçmişi çok eskilere dayanan köyde, tarih adına birkaç eski mezardan başka bir şey olmadığını duymamızın ardından köyün kuruluşu ve köy insanının geçmişini sorduk muhtara.

    Muhtar cevapladı, bizlerse dinlediklerimizi not etmeye devam ettik.

    Köy, yaklaşık olarak 400 yıl önce hiristiyanlar tarafından kurulmuş. Şu anki köy halkı ise tamamen Müslüman olup, yaklaşık olarak 200 yıl önce Gerçüş tarafından Yurderi Köyü'ne, oradan da Uzunkaya'ya gelerek yerleşmiş.

   Köye ilk yerleşen ve Aşıti Kabilesine mensup olan şahıs Sımo (İsmail) olduğu için, bu şahsın torunları olan şimdiki köy halkı, Sımevi Kabilesi olarak biliniyor.

   Sımo'nun köy yerinde yaşadığı zamanlarda ve sonrasında, Diyarbakır Hani tarafından gelen ve aslen zaza olan kıwırmiler ile Beşdeğirmen (Amrut) Köyü'nden gelen Ğellıkiler de Uzunkaya'da yaşamış ama şu anki köy halkı tamamen Sımevilerden oluşuyor.

    Israrlı bir konukseverlikle bizlere sunulan yemeği yemiş ve istediğimiz bilgileri de almıştık. Bu, ilçeye dönüş zamanı anlamına geliyordu. Aracımızın bulunduğu yere kadar gelerek bizleri uğurlayan köy muhtarına her şey için teşekkür ederek Uzunkaya'dan ayrıldığımızda, beriwan kadın süt sağmaya devam ediyordu.

    Veysi Öğretmenin bıraktığı gibi duramamış olan metruk okul binasının önünden geçerek uzaklaştık,Uzunkaya'dan.

MEHMET BEDİ DEMİR / MARDİN LİFE

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz