Ulaşlı (Dığe) Köyünde Sosyal Hayat! Ulaşlı Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Ulaşlı Köyü nereye bağlı?

Köyler

Ova düzlüğünün hafif engebelerle dalgalanmasına neden olan dere yatağı ve bu yatağın sağlı sollu olarak her iki tarafında uzanan ağaçlara takılı kalan gözlerle girdik Ulaşlı'ya. Ova köylerinde görmeye alışmadığımız bir manzarayla karşı karşıyaydık. Bu manzara, dağ köylerinin sulak ve ağaçlık yerlerini andırıyordu. Ve bir an için kendimizi, bu köylerden birindeymişiz gibi hissettik. Bulunduğumuz noktadan dikkatimizi çeken ve dere yatağının karşı kıyısındaki yüksekliğin tam üzerinde bulunan Belli Köyü ise, tam anlamıyla bir kaleyi andırıyordu.

    İlçe merkezini 18 kilometre kadar gerimizde bırakmıştık. Çeltük, Dora ve Belli Köyleri ile sınırı olan köydeki yüksek su deposunun adeta gölgesinde bulunan okula girdiğimizde, okul bahçesinin tamamen çimlerle kaplı olduğunu görünce sevindik.

    Ders halinde olduğu sınıfının penceresinden bizleri fark ederek dışarıya çıkan köy öğretmeni ile tanışma ve hal hatır sohbetinin ardından, köyün %70 oranındaki okur yazarlığını yükseltebilme adına yapmamız gereken işleri konuştuk öncelikle.

    Köy ve köylüyle ilgili meraklarımızı gidermek için haber saldığımız köy muhtarı İbrahim Karaboğa ise, kısa bir süre sonra katıldı bizlere. Muhtarın asıl mesleğinin inşaat teknikerliği olduğunu duyunca şaşırdık doğrusu. Bu şaşkınlığımız, ziyaret ettiğimiz köylerin tamamı itibarıyla ilk kez üniversite mezunu bir muhtarla karşılaşmamızdan kaynaklanıyordu. Kısa bir sürede üzerimizden attığımız şaşkınlığımızın ardından muhtarı dinledik, köy ve köylüyle ilgili olarak.

    17 hanesi ve 150 kişilik nüfusuyla geçmişten gelen görenekleri günümüzde de sürdüren köy halkının, tarım, hayvancılık ve nakliyecilikle geçindiğini dinledik ilk olarak.

    Suriye dolaylarında yaşayan Ahmet adındaki şahsın, 150-200 yıl kadar önce köy yerine gelerek ilk evi inşa ettiğini duymamızın ardından, köye çok farklı bir hava veren dereyi ve bu dereye her iki koldan paralel olarak uzanan ağaçları konuştuk, köy muhtarı ile.

  Bir zamanlar suyu hiç kesilmeyen dereye inildiğinde, dereyi kaplayan ağaçların sıklığından gökyüzü gözükmezmiş. Şimdilerde ise deredeki suyun yazın kuruduğunu, ağaçlarınsa seyreldiğini dinlerken hep beraber hüzünlenmiştik. Köyden ayrılırken gitmek istediğimiz Belli Köyü'nün yolunu sorduk muhtara. Birkaç yüz metre karşımızdaki yükseltinin üzerinde bulunan Belli ile Ulaşlı'yı birbirlerinden ayırmış olan dere yatağının bizlere geçiş olanağını tanımayacağını öğrenmemizin ardından, geldiğimiz yoldan dönüş yoluna koyulduk.

      Dönerken, Ulaşlı Dere'si ve bu dereyi kuşatan ağaçların, muhtardan duyduğumuz geçmişi ile şimdiki hallerini düşündük.  Acabalarla meşgul olduk bir süre.

      Ne azalan suyun ağaçlara ve ne seyrelen ağaçların suya ihaneti yoktu aslında! Ama tartışma götürmez bir gerçek vardı ki; o da insanoğlunun doğaya ihanetiydi!..