Yakışmadı!...
En yüksek makam insanların gönlünde kurulan tahtın sahibine aittir.
Bakanlık, valilik, vekillik, Rektörlük, başkanlık, müdürlük gibi sıfatlara nail olan insanlar, egodan ve kibirden uzak kalıp mütevazi oldukları ölçülerde gönül tahtındaki makamlarını daha da büyütebilirler.
Geçtiğimiz hafta sonu vali ve vekil arasında yaşandığını duyduğum ve duyduğuma da çok üzüldüğüm bir konu üzerine kibri, egoistliği ve bunun aksindeki tevazuyu hatırladım biran.
Bilindiği üzere vekil, milleti vali ise devleti
temsil eder. Vekil seçilir, vali ise atanır. Seçilmişler ile atanmışlar
arasında kim daha büyük tartışmasına girmeyeceğim. Ancak mevcut protokol
sisteminde valinin vekilden önce geldiğini hatırlatarak konuya girmek
istiyorum.
Hafta sonu Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Akif
Çağatay Kılıç’ın Mardin ziyareti esnasında vali vekilinin ev sahipliği ile eski
vilayet binası ziyaret edilir. Tarihi binanın makam odasına geçilir ve herkes
oturması gereken yere oturur. Ancak bu ziyarete eşlik eden iki vekilimizden
biri birkaç dakika gecikmeyle olayın cereyan ettiği odaya gelir. Gelir
gelmesine ama oturacak yer bulamaz ya da oturma düzenini kendince
beğenmez.
Ne olduysa da o anda olur. Bakan beyin de hazır
bulunduğu ortamda; vekil ile vali vekili arasında bu satırların arasına taşımak
istemediğim nahoş olmayan bir diyalog geçer.
Bu hiç de hoş olmayan diyalog, vali vekili oturduğu yeri milletvekiline bırakınca sona erer ama orada bulunanların gönlündeki taht bir ayağını kaybeder.
Vali vekili ile geçen diyalogu hiç kimse vekile
yakıştırmaz. Taşıdığı temsiliyet sıfatına saygı isteme yerine sahip olduğu
şahsiyete saygı duyulmasını istemenin çok daha anlamlı olduğunu ve bu anlamdaki
saygının çok daha kalıcı olduğunu hatırlatmama gerek olmadığını
düşünüyorum.
Değerli okurlarım, sözü edilen konunun kahramanı
olan vekilimiz, Sayın Orhan Miroğlu olunca, açıkçası ben de hayretler içinde
kaldım. (Gerçi Sayın Miroğlu’nun seçim çalışmaları sırasında Midyat ve
Kızıltepe'de seçimlerin hemen ertesinde ise Ankara'da birkaç benzer davranışını
duymuştum ama o zamanlar, seçim stresinden kaynaklanabilecek, yorgunluk,
yoğunluk, basit şeylerdir deyip geçmiştim.)
Yüksek perdeden siyaset yapan, her akşam farklı bir televizyon kanalındaki
oturumlarda ekran üzerinden evlerimize misafir ettiğimiz, köşe
yazılarıyla ve kitaplarıyla tanınan entelektüel bir şahsiyet ile böylesine bir
davranış şeklini yan yana getirmekte zorlanıyorum doğrusu.
Devleti temsil eden bürokratlarımızın yaptıkları
hataları dile getirdiğimiz gibi onlara karşı yapılan hataları da dile getirme
gibi bir sorumluluğumuzun olduğu düşüncesiyle kaleme aldığım bu yazıyı siz
okurlarımdan çok Sayın vekilimizin dikkatine sunmak istiyorum.
Sayın vekilim; bu davranış şeklinize tanık olanlar
bunu size asla yakıştırmadılar. Bizler de yakıştırmadık, temsil ettiğiniz halk
da emin olun ki yakıştırmaz.