X’te Bir Gezinti

Evde el ayak çoktan çekilmiş, üst komşuların tıkırtıları da doyulmuyordu artık. Ne saadet! Benim için en elverişli ortamdemekti. Odamdaki çalışma masasının dibinde duran ve ayaklarımı karnıma çekerek ancak sığabildiğim koltuğa gönlümce uzanıp sızana kadar bir şeyler okumanın tam zamanıydı. Fakat öncesinde telefonu alıp sosyal medyada ElonMusk’ın X âleminnde bir gezinti yapmak lazımdı. Telefon ekranında elimin baş parmağının alışık olduğu aşağı ve yukarı yönlü hareketlerle o tweetten bir diğerine geçtim. Her yerde Gazze sancısı vardı…
Bir tweette, “Gazze, en kanlı günlerinden birini yaşıyor. Bu çığlığı duyan var mı?” diye yazıyordu. Altındaki görüntü yürek yakan cinsten. Daha yeni bombalanmış bir bina enkazının üstünde bir yakının cesedi üstünde bütün avazıyla feryat eden bir genç.
Bir diğeri İngilizce bir tweetti. “Israel is a terrorist” diyordu.
Altındaki görselde İsrail’in bir terörist olduğu kanıtlanmaya çalışılmış. Binaların üstüne yağdırılmış tonlarca bombanın orta yerde açtığı en az on metrelik bir çukur ve un ufak olmuş koca koca bina yıkıntıları. Hemen önünde yere sıralınmış beyaz kefenleriyle şehit bedenler ve etraflarında bir grup mahzun insan. Bu manzaranın en dokunaklı kısmı, beyaz kefenleri kızıl renge boyayan taze kan lekeleriydi.
Sıradaki tweet ise son günlerdeki vahşeti özetleyenmizansen bir video. Genç bir bayan İngilizce olarak şunları haykırıyordu:
“Zaman ilerliyor, dünya bekliyor, görüntüler kötüleşiyor, sesler boğuklaşıyor, çocuklar paramparça. İnsanlar diri diri yanmış, kurtulma şansı yok, anneler acı içinde çığlık atıyor, çocuk beyinleri patlıyor, rahimdekiler doğmadan mezara giriyor. Rüyalar yok edildi, şoktan titriyor ölüm günün her saati, hâlâ ısrar ediyorlar, bebekler mi terörist? Çocukların gözlerinde ölüm, gökyüzünden bombalar yağıyor, bir bomba altında ezilen annelerini çağırıyor çocuklar. Evet, bu bir meydan okuma, bakalım ne kadar dayanıyorsun. Ekmeğin için glutenin mi yok? Bizim ölülerimiz için mezar yok, elektrik ve su yok; sadece vahşi bir katliam var, sahipsiz vücut parçaları, sakat kalmış bedenler, ölümün çürük kokusu var, nefes alacak zaman yok … Bu topraklarda doğan embriyolar bile direnmek için doğar, karşı koymak için doğar, var olma hakkı için doğar. Direniş, ekmeğimizdir, yağımızdır. Biz topraklarımızı terk etmeyeceğiz, niçin anlamıyorlar …”
Bu şekilde sürüp gidiyordu. Sonrakinde, Ebu Ubeyde’ninbir açıklamasından bir söz alıntılanmış: “Bu ümmetteki her onurlu savaşçıyı fırsatı değerlendirip bu savaşa katılmaya çağırıyoruz.” Bizimle eğleniyor galiba. Nerde o yürek!
Muhalif bir siyasetçi de tweetinde Ebu Ubeyde’ye cevap veriyordu sanki. Bilmem, öyle denk geldi yani: “İslam âleminin tam ortasında İsrail, Müslüman liderlerin gözlerinin önünde bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden kıyıma devam ediyor. Bulundukları konumları ABD ve İsrail’e borçlu olan İslam ülkelerinin liderleri elbette bu vahşete dur diyemezler.” Adam haklı, ne deseydi ya!
Bolivya, İsrail’i terörist devlet ilan ederek diplomatik ilişkilerini tamamen kesmiş. Bolivya İslam devleti miydi?kafam karıştı.
İsrail’in Kanal 14’ü son dakika haberi geçmiş: “BeytHanun’da ABD Delta Birliği dahil 43 İsrail askeri esir düştü. 63 İsrail askeri öldü veya kayboldu.” Maşallah maşallah, artması ümidiyle …
Bir son dakika haberi daha düştü X âlemine: “Kassam Tugayları füzesi Demir Kubbe’yi aşarak Aşdood’a isabet etti.” Onların Demir Kubbesi varsa bu dönen gök kubbenin de sahibi var sonuçta. Bunun altına yorum yapan biri, İsrail savunma bakanının son 24 saatte büyük kayıplar verdiklerini söyleyen açıklamasından alıntı yaparak “bu kaybın yanında bir de ölünce cehennemde yanacaksınız” diye gönlünden geçenleri söyleyivermiş. Doğru söze ne denir.
Derken, askeri üniformalı bir vatandaşın mikrofonlar önünde, arkada tanımadığım bir ülke bayrağıyla olan fotoğrafı ilişti gözüme. Yazılanlara da baktım. Meğer Yemen ordu sözcüsüymüş. Yemen ordusu olarak dini, ahlaki ve insani sorumlulukları ve halklarının talebi üzerine Gazzelimazlumlara yardım elini uzatmak için İsrail’e savaş açtıklarını söylüyormuş. Hadi, darısı diğerlerinin başına olsun.
Bu böyle sürüp gidiyordu. Birbirine benzer yüzlerce tweet. Mazlumların dinmeyen acısı, parçalanmış cesetler, kan revan içinde küçük yavrular, harabeye dönmüş koca bir şehir. Hepsi parmağımın ucundan kayıp durdu. X âleminin her kesiminden insanlarının vahşete lanet okuyan satırları, işgal aleyhtarı gösteri görüntüleri, siyasetçilerin kınayıcı açıklamaları birbirini izliyordu. En heyecan verici olanı da Kassam mücahitlerinin işgalci terör tanklarını kuş gibi vurdukları görüntülerdi.
Bu minvalde epeyce vakit geçmişti. Gözlerim hafiften ağırlaşmaya başlamış, uykuya sızma vakti yaklaşmıştı. Nasıl olsa, ne kadar acı verici olsa da bir süre sonra bu olanlar sıradanlaşacak, kanıksanır hâle gelecekti. Bir süreliğine bu zalimlerin mallarını boykot edip evimize sokmayacak ama sonra bu boykotu yine kendimiz delecektik. Bir şehir meydanında toplanıp en hamasi sloganları atıp içimizi soğutacak sonra güle oynaya evlerimize dağılacaktık. Sosyal medyada üç beş paylaşım da yaptık mı, vazife tamam demekti. Bütün bunları düşününce acınması gerekenin kim olduğunu sorgulamak gerekiyordu.
Editör: Nezir Güneş