Vicdanı susanlar ve kulak verenler
Vicdan, Arapçada “bulmak” anlamına gelen “v-c-d” kelimesinden gelmektedir… Vicdan kelime olarak Kur’an’da geçmemektedir… Kur’an’da “akleden kalp ve ef’ide” gibi kelimelerle ifade edilir… Vicdanın zıddı Kur’an’da “heva” kelimesinde karşılık bulur… Heva, insanın hak ve adaletten ayrılıp arzu ve isteklerine sınır çizmeden yaşamasıdır…
Vicdan dediğimiz şey insan kalbinin fıtri duygulara göre hareket etmesidir… Vicdan insanın fıtratından gelen hakikat ve adalet yetisinin adıdır… Bu yeti doğuşla birlikte her insanda eşit bir şekilde vardır ve her zaman aktiftir… İnsanın en pasif halinde bile bu yeti hareket halindedir… Örneğin insan boş kaldığında, boşta kaldığında, boş işle uğraştığında vicdan yetisi onu uyarır, yanlışını yüzüne vurur, onu rahatsız eder… Bir insan için vicdanlı nitelemesi yapıldığında “haktan sapmayan, adaletten ayrılmayan, zulmetmeyen, insaflı davranan, hayırdan ayrılmayan” gibi anlamlar kastedilir…
Vicdan, insanın içinde susmayan ama kimi zaman sesi kısılan, susturulan veya daha da geliştirilebilen ilahi bir lütuftur, ikramdır… Vicdanın sesini dinlemek aslında hakikatin ve adaletin sesine kulak vermektir… Vicdan, insanı kendi olmaya, kendi kalmaya, bozulmamaya, fıtrattan uzaklaşmamaya, zulme yanaşmamaya çağıran bir adalet ve hakikat sözcüsüdür… Bu yeti insanın kendini bulması, kendine yabancılaşmaması, yabanileşmemesi için vardır…
Unutmayın! Hiçbir güç vicdan kadar değerli ve büyük değildir… Vicdan, kişiye insan olduğunu hatırlatan iyilik bekçisi, adalet terazisi, kötülükle mücadele eridir… Vicdan, insanın içindeki vahiy, insanın içindeki hakim, insanın iç mahkemesidir… Hakikatten ve adaletten sapan her olay önce vicdan mahkemesinde yargılanır… Onun içindir ki Hz. Peygamber “kim sana ne derse desin sen vicdanının ne dediğine bak/istefti kalbek” buyurur…
Maalesef insan vicdandan uzaklaştı… Artık dünya vicdanlarını karartanlar ve vicdanları kanatanlarla dolu bu günümüzde… İnsan cani, insan vahşi, insan acımasız, insan gaddar oldu artık… İyi bilin ki, İnsan vicdanını karartmadan vicdanları kanatamaz… Yaşanan zulümler, haksızlıklar, savaşlar vicdanlarını karartanların ve vicdanları kanatanların fiilleridir… Gördüğünüz bu hayat pahalılığı, geçim zorluğu, yokluk, yoksulluk, öldürmeler, zulümler, fücurlar vicdan mahkemelerinin işlevsiz hale getirilmesindendir…
Vicdanlarını susturanlar kendilerine yabancılaşırlar, zulümleri meşrulaştırırlar, hevalarının kulu olurlar… Vicdan insanın içindeki ücretsiz hâkim, polis, asker, zabıtadır… Eğer vicdan susarsa ne hâkim, ne polis, ne asker, ne zabıta ne de bir başka güç bir şey yapabilir…
Ne yapmalıyız diyenlere önce kendiniz vicdanlı olun, kendinizi vicdana çağırın, vicdanı büyütün, aleyhinizde bile olsa sakın onu susturmayın… Zira yanlış yaptığınızda size doğruyu gösterecek olan rehber odur… Eğer vicdanı susturacak olursanız, sözünü dinlemeyecek olursanız zamanla vicdanınız susar hevanız konuşmaya başlar… Öyle bir hale gelirsiniz ki hevayı vicdan zannetmeye başlarsınız… Kendinizi tanımaz hale gelirsiniz…
Editör: Nezir Güneş