Velev ki Zerdüşt'üm!
Sırrı Süreyya Önder’in ,kadın milletvekillerinin pantolon giyebilmesiyle ilgili düzenlemeye ilişkin verdiği “kravatsız ve başörtülü de girebilsin” önergesi akıl almaz derecede farklı yönlere çekildi. Dönüp dolaşılıp “BDP ye şöyle güzel bir çakayım” rezilliğine dönüştü.
En baştada başörtüsü nedeniyle yıllardır çekmediği kalmamış kişiler “samimi” bulmuyorum, “seçimde kaç başörtülü aday” ın vardı gibi sorularla eleştirdi. Samimi yada değil ne önemi var ki! Bir samimiyet sorgusu yapılacak sa, bu konuda BDP değil, AKP sorgulanmalı. Bir anda AKP önergeye karşı panik atak geliştirdi, oysa “tarihi fırsat” deyip destek verebilirdi. Siyasi “rant” peşinde koşuyorlar gibi yorumlar getirildi, acaba bu işin asıl rantını kim alıyor? Başörtüsü konusunda mazlum olanlardan bazılarının, “rant” derken bile küçültüldüklerini görmeden, BDP nin samimiyetini sorgulamaları ayıp oluyor.
Radikal gazetesinde konuyla ilgili başörtülü, benimde kıymet verdiğim bir kaç bayan yazarın görüşleri alınmış. Fatma Ünsal şöyle diyor “BDP’yi yürekten kutluyorum. Bu kör noktaların, önyargıların başkasının acısını görmezden gelmenin sonuna geldiğimizin herkesin birbirine doğru adım atmasının önemli bir göstergesi”. Yıldız Ramazan “BDP’nin samimiyetine inanıyorum. Madem kıyafet konusunda bir düzenleme yapılıyor o zaman başörtüsü konusunda da yeni bir düzenlemenin ne sakıncası var? Ama AKP korkuyor. Korkak. Mağduru oynayıp milletten oy topladı ve hala bu işi düzeltmeyip “Başörtüsü yoksa oy da yok” kampanyasına “Yakışıksız” dedi. Ama birkaç gün sonra Strasbourg’ta kızı ve gelini üzerinden başörtüsü mağduriyetini oynadı”.
Her iki yazarın görüşlerine bende katılıyorum. Asıl samimiyetsiz taraf AKP dir.
Sırrı Süreyya Önder’in teklifinin geri çekilmesinden sonra Başbakan “dini anlayışı Zerdüştlük olanın böyle bir derdi olabilir mi?” dedi. Ne olursan ol gel, Yaratılanı Yaratandan ötürü severim gibi laflar söyleyip, balkondan ben hepinizin başbakanıyım diyen birinin bu lafı etmesi nasıl bir serencamdır?
Velev ki zerdüşt'üm, bundan kime ne? Ona ne? Buna ne?
Bir dinin aşağılanıp, hakir görülmesi ve o dini yaşayanların küçültülmesi müslümanlığın hangi satırlarında var bilmiyorum? Sanal ortamda Başbakanın bu dili fazlasıyla konuşuldu ve AKP hayranlığı o kadar körleştirmiş ki insanları, yorumlar dahada ürkütücüydü. Mesala birisi şöyle diyor “Başbakanımız BDP ye oy verenler için zerdüşt dedi, AKP ye oy verenler için demedi”.
Başbakanının halkı işte!
Bu dil ve söylem barış barış diye inleyen bu topraklara kin, nefret, savaştan başka bir şey ekmez.
“Bugün için Kürtlerin ekseriyetle Müslüman olduğu bilinen bir gerçek. Zerdüştlük Mezapotomya tarihinde önemli bir yere sahip. Nasıl ki Türklerin Müslümanlık öncesi dini Şamanizm’i bir küfür nidası olarak kullanamıyorsunuz, Kürtlerin eski dinleri olan Zerdüştlük için de aynı hassasiyeti göstermek zorundasınız.”
Müslümanlık dışındaki inançları küçümseyip, aşağılamak, benim için müslümanlıkla çelişir!
BDP nin başörtüsü önergesini samimiyetten yoksun diye sorgulayanlar, öncelikle AKP nin dilini, samimiyetini, milliyetçi müslümanlığını sorgulasınlar.
Hergün evlere gelen cenazeler, iğneleyici, aşağılacı nefret, öfke dili, hukuksuzluk barışa olan umudumdan eser bırakmadı. Zira Hükümetin barıştan anladığı, tek kürt kalmayıncaya kadar tutuklamakmış. KCK adı altında seçilmiş insanları, bir sendikaya üye öğretmenleri tutuklamak hangi barışa hizmet edecek ki! PKK nın kaçırdığı öğretmenler için bölge STK ları, halkı üzüntülerini dillendirip, öğretmenlerin bırakılmasını istediler, ve ülkedeki yazar, çizer, insan hakları savunucuları da. Ama nedense devletin güneydoğuda tutukladığı öğretmenler için aynı yazar çizer takımı sesini çıkartmadı! Bölge STK larının tutuklamara dikkati çekmelerine rağmen, o öğretmenlerin sesini nedense ülkenin diğer tarafından duyan olmadı.
Asıl bu çifte standart hak hukuk savunuculuğu sorgulanmalı!