Türkiye’nin Ciddi Sorunları ve Koalisyon

Türkiye, klasikleşmiş tabirle Avrupa ve Asya’nın bittiştiği bir noktada yer alır ve bu anlamda jeostratejik bir öneme sahiptir. Bu konuma sahip olduğu içindir ki her zaman ciddi olarak ele alınmış ve ciddiyet arz eden yapısal sorunlarla karşılaşmıştır.
Türkiye cumhuriyeti kurulurken Ermenistan ve Kürdistan gibi iki ciddi sorunla büyüyerek bugüne gelinmiştir. Ermenistan sorunu bir nebze çözüm bulurken hala cumhuriyetin başını ağrıtmaya devam ediyor. Kürdistan sorunu ise uluslararasılaşmış boyutuyla hem içte hem dışta her zaman yapısal olarak cumhuriyetin karşısında durmaktadır.
Bugün Kürdistan ve Kürt sorunu hem genel anlamda bir sorun olarak hem de PKK ve HDP şahsında “Türkiyelileşme” politikası boyutuyla da Türkiye cumhuriyetinin gündemini etkiler ve belirler konumdadır.
İşte son seçimler sonrası Türkiye’nin yaşadığı tablosu gerçeği özetler niteliktedir.
7 Haziran seçimlerinin ortaya koyduğu tablo ile 13 yıllık AK Partinin tek partililik iktidarı sona erdi. Sandık ve seçmen ‘koalisyon’ dedi. Daha doğrusu millet iradesi tekpartililik iktidara şimdilik bir virgül koydu.
Seçim sonuçlarının açıklanmasından hemen sonra ekonomi etkilendi. Bunun sebebi doların büyük bir tırmanış göstermesiydi. Türkiye’de hali hazırda ekonomi dünyası ‘duraklama dönemi’ yaşıyor diyebiliriz. Bundan etkilenen Siyasi tablo da karmakarışık. Politik genleri çok farklı olan CHP, MHP ve HDP yeni bir hükümet kurmaktan çok uzak. Dolayısıyla şu anda istifasını sunmuş olan AK Parti hala ülkeyi yönetiyor. Bunun adı belirsizlik.
MHP, CHP’nin sunduğu bütün tekliflere kapısını kapattı. Dolayısıyla kilit parti konumundaki MHP, Kılıçdaroğlu’nun bütün hesabını alt üst ediyor. Genel manzaraya bakıldığında kendi politik mantığı üzerinde tutarlı duruş sergileyen MHP olmaktadır. ‘Erdoğan Nefreti’ gibi psiko-politik bir hat üzerinde yapılan muhalefet partilerinin seçim kampanyaları görünürde iktidar partisini sarsıtsa da netice almaktan uzak gibi… Oysa CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 60 gibi bir muhalif bloktan söz etmişti. AK Partisiz bir seçenek için yapılan açıklamalara bakıldığında bu tez hala Kılıçdaroğlu’nun rüyalarını süslemektedir.
Türkiyelileşme parolasıyla kurulan ve seçime giren HDP’nin barajını aşması kurumsal kimliği açısından elbette önemli bir başarıdır. Ancak MHP’ye göre, HDP’nin PKK ile arasına mesafe koymaması ve açık bir şekilde PKK’ye “terör” dememesi Kılıçdaroğlu’nun yüzde 60 blok tezinin çuvallanmasına neden olan başat faktörlerden bir tanesidir. CHP’nin MHP gibi, HDP’den benzer bir talepte bulunmaması ise bu durum MHP’nin dikkatinden kaçmamaktadır sanki. Bu da HDP destekli bir koalisyon formülünü bozmaktadır.
Kandil’in ve dolayısıyla PKK’nin koalisyon atmosferine müdahil olması, kimi zaman HDP’yi eleştirmesi veya manipüle etmeye yönelik açıklamalarda bulunması aslında HDP’yi zora sokmaktadır. Örneğin Murat Karayılan’ın olası AK Parti-MHP koalisyon hükümetine ‘Savaş Hükümeti’ demesi ve bir hafta sonra HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bunu tekrarlaması, koalisyon görüşmelerinin arifesinde HDP’nin diğer partilere karşı inandırıcılığını zayıflatıyor. Daha sonra Demirtaş, “Biz MHP ile masada her türlü konuları konuşmaya hazırız” dese de bu, durumu kotarmaya yetmemektedir.
Genel anlamda durum böyle iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, Türkiye’nin ciddi sorunlarla karşı karşıya demesi şeklindeki tespiti hükümet kurma çalışmalarına etki edeceği kesin. Zira bu açıklamanın ardından Türkiye, Suriye sınırına askeri sevkiyata başladı. Askeri sevkiyat ve birliklerin sınırda konuşlandırılması öncelikle tedbir ve ardından bir müdahale işareti gibi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce Suriye’nin kuzeyinde olası bir Kürt devletine müdahalede bulunacağını açıklamıştı. Bu açıklamaya ilk tepki Kandil’den geldi. Karayılan dedi ki “Biz de Türkiye’ye müdahale ederiz.” Daha sonra Rusya ve ABD de tepkilerini ortaya koydular.
Bütün bunlara bakıldığında Türkiye’yi çok yakın bir tarihte bir seçim bekliyor, diyebiliriz. Böyle bir seçim her halde Türkiye tarihinde “en erken seçim” olarak geçer. Tabi bu iç ve dış koşullara bağlıdır.
Türkiye’nin olası Suriye müdahalesi işi karmaşık hale getirecektir; bu kesin. Dileriz böyle olmaz ve sorunlar siyaset ve diplomasi ile hal olma yoluna girer. Çünkü böyle bir durumda koalisyon hükümeti nasıl kurulacak? Belki de uzun bir süre bir koalisyon hükümeti kurulamayacak be böyle bir durumda bir süre önce istifa etmiş bir hükümet ülkeyi idare edecektir.
Bu hafta cumhurbaşkanı teamül gereği, birinci partinin genel başkanına yani AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na hükümeti kurma görevini verecek. Liderlerle yapacağı müzakerelerden bir koalisyon hükümeti çıkmasa sıra ile diğer partilerin genel başkanlarına aynı görev verilecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, yapılacak görüşmelerden bir koalisyon hükümetinin çıkması gönlünden geçeni olarak belirledi ve şayet bir hükümet çıkmazsa cumhurbaşkanı olarak anayasal yetkilerini sürece ilişkin olarak uygulayacağının altını çizdi.
Umarız siyasal partiler, “kırmızı çizgiler” olarak belirledikleri tespitlerini ülke ve toplum menfaatinin önüne koymaz. Türkiye’nin çevresinin yangın yerine döndüğü bir süreçte dar politik çıkarlar toplumsal çıkarlarının önünde olmamalıdır. Grupsal ve ideolojik çıkarlarda inat anlayışı ve bu anlamda politik sekterizm, belki kısa sürede birilerine yarar getirir; ama unutulmamalıdır ki tarihsel gerçekte bu gibi anlayışlar hep mahkum edilmiştir. Halkın ontolojik olarak fiziği ve biyolojisi tehlike ile karşı karşıya kalındığı anda siyasal anlayışlar uzlaşı kültürünü ortaya koymalıdır.
Biz halk olarak ‘bizi iyi ve adaletli yönetin’ diye oy veriyor ve sizi seçiyoruz, vekilimiz olarak görevlendiriyoruz. Politik çıkarlarınız değil politik çıkarlarımız anlayışına bağlı kalınmalıdır. Hem iktidara hem muhalefet partilerine mesajlarımızı gerek medya aracılığıyla gerekse meydanlarda gösterdiğimiz demokratik tepkiler yoluyla iletiyoruz. Bunu görmeniz ve bundan en iyi dersi almanız vicdanınıza bağlı. Ters düştüğünüz vakit sizi pataklayacak değiliz; ancak seçim ve sandık gibi demokratik hakkımız vardır. Bu, böyle biline…
Saygıyla…