Türkçe Olimpiyatları
Seçimlerinden çıkan sonuçlar tüm ilgiyi üzerine çekerken Türkçe Olimpiyatları Kürt yazarlarının ilgisini yeterinde çekmeden ağır ağır ve derin bir şekilde yoluna devam ediyor. Birilerinin “ne oluyor?” diye sormasını bekledim ama nafile, her şey tıkırındaymış gibi devam ediyor. Bu ülkede yaşayan duyarlı birilerinin çıkıp da “niye?” diye sormasını beklemenin beyhude olduğunu ve madem bu benim aklıma geliyorsa bunu da sormanın bana düştüğünü fark ettim ve devam etmeden önce yine kör göze parmağımı sokacağımı şimdiden yazıyorum.
Önce Olimpiyat kavramına bakalım, bu kelimenin kökeni, amacı vs. her şeyi bir yana bu kelimeyi bir dille ilişkilendirmek bu organizasyonu yapanların ne kadar Türkçe bilmediğini gösteriyor. Bir dilin ki burada Türkçenin olimpiyatı olmaz. Siz hiç İngilizce olimpiyatı veya Arapça olimpiyatı duydunuz mu? Ben duymadım çünkü büyük dillerin kendilerini ispatlamaya ihtiyacı yok. İşin garip tarafı küçük diller için de bu yapılmıyor. Diyelim onu yaptın, sorun değil ama olimpiyat ne tek dalda olur ve ne de aynı ülkede tekrarlanır. Tabiri caizse kendi kendimize bir olimpiyat icat ettik yoksa olimpiyata yeni bir tarif mi geldi?
Bunlar bir yana tabirimle “Türkçeyi en güzel konuşma yarışması” taraflara ne kazandırıyor onu merak ettim. Afrika’nın bilmem neresindeki bir cemaat okuluna gitmenin yararı ne diye sordum? Gana’daki bir çocuk cemaat okuluna niye gider, Türkçeyi öğrenmesinin ne yararı var? Orijinali Türkçe kaleme alınmış ve bu çağa ait benim bilmediğim özgün bilimsel eserlerimiz mi var? Ya da dünyaya yön veren özgün Türkçe bir sinemamız mı var? Ben daha izlemedim. Muhakkak ki aklınıza benim de bildiğim geçen asra ait birkaç eser gelmiştir, e zaten onlar da öğretilen Türkçeyle okunamayacak kadar eski ve artık kullanılmayan kavramlarla dolu. Öğrenilen Türkçeyle lem’aları veya lahikaları orijinalinden okuyup anlayamadıkları kesin. Geriye kalan Nef’î, Bakî veya Fuzuli’yi de anlayacak kadar Türkçe öğrendiklerini sanmıyorum ve onlara bunu öğretenlerin de mezun oldukları Türkiye’deki Üniversitelerimizin kalitesi belliyken bunu tartışmanın anlamı yok.
Bunları hepsini bir yana koyalım o siyahî renkli çocuğa istiklal marşının tümünü ezberletmenin anlamı ne? O çocuğa anlayamayacağı bir dildeki şiiri ezberletmede gaye ne olabilir? Bu yapılan Türk dilinin yüceliğini mi yoksa Osmanlıdan beri Ortadoğu’ya ve Afrika’ya Türkçenin muhteşem dönüşünü mü vurguluyor? Bunlar da bir yana Gana’lı siyahî çocuk beni ilgilendirmez. Ama Erbil’li çocuk beni ilgilendirir. Bu çocuğun ülkesinde Kürtçe eğitim dili ve bu çocuk okulda ayrıca Türkçeyle eğitim alıyor. Sonra da bu çocuğu Kürtçenin eğitimde yasak olduğu bu ülkeye davet ediyoruz. Şimdi bu çocuğa Kürtçenin Türkiye’de bir eğitim dili olamayacağını ama Irak’ta bunu olabileceğini nasıl anlatıyorsunuz? Kanaatimce bu resmi ideolojinin Kürtçeyle verdiği değerdir.
Benim ilgimi çeken şey de bunun için hazırlanan reklamlardır. Siyahi bir kızın beyaz kürklü yavru aslanı Türkçe sevmesi aklıma Türkçe bilmeden ilkokula başlayan Kürt çocuklarına Türkçenin nasılda sevgiyle öğretildiğini hatırlatıyor. Sevgiyle Türkçeyi öğrenen Kürt çocuklarının arasından Türkçeyle yazan birçok yazar ve şair çıktı. Bu o arslan yavrularının yeteneğinden çok aslında onu en azından reklamdaki seven siyah elin başarısının göstergesidir. Bu yüzden ben en az bir siyahi çocuk gibi Mardin’in bir köyünden çıkıp gelen ve Türkçe öğrenmek zorunda kalan bir Kürt çocuğunun da bu olimpiyatlara katılma hakkının olduğunu sanıyorum. Benim de o Erbil’li çocuk gibi ana dilim Türkçe değil ve dolayısıyla ben de buna katılabilmeliyim. Çünkü benimle benzer şartlardakiler benim ülkemde katılabiliyorsa ben niye katılamayayım?