Toplumsal Değişim ve Medyanın Rolü
Toplumsal hareketlilik, bireylerin sahip olduğu “demokratik bilinç”ten beslenen bir süreçtir. Bu sürecin ilerlemesi ve gelişmesi bireylerin bilgi ve bilinç düzeyinin yanı sıra demokratik ilkelerin toplumda uygulanması ile mümkündür. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının aktif çalışmaları ve medyanın “sorumlu” anlayışı sayesinde “demokratik toplum” meydana gelir. Özellikle medyanın topluma gerek “ışık” ve gerekse “ayna” tutan özelliği bu aşamada oldukça önemli bir olgu olarak karşımızda durmaktadır.
Medya, dünyanın dört bir tarafında meydana gelen sosyal, politik, ekonomik her türlü hareketi “objektif” bir biçimde topluma aktarmaktadır ve aktarmalıdır. Bu, medyanın var oluş nedenlerinden biridir. Ancak, birtakım nedenlerden dolayı medya, bu görevini yerine getirememekte ve toplum, çeşitli gelişmelerden habersiz kalmaktadır. Toplum yaşamı açısından çok önemli bir güç olan medyanın, ”cesur” ve “demokratik” ilkelerden asla taviz vermeyen bir tutumu olmalıdır. Bu bağlamda medyanın “toplumsal sorunlar” karşısında gösterdiği hassasiyet, toplumun çeşitli kesimleri tarafından dikkatle izlenmektedir.
Amerika yapımı sinema filmlerinde, Amerikan toplumunun duyarlılığını arttırmak ve ilgilerini çekmek amacıyla “kilise, hastane, mahkeme ve okul” motiflerine sıklıkla yer verilir. Bu sayede “toplumsal yaşam” açısından oldukça önemli dört temel kuruma karşı toplumun hassasiyeti yükseltilmeye çalışılır. Toplumsal yaşamın ortak kurumları olan bu yapılara karşı duyarlılıkları artan bireyler, “adalet, eğitim, sağlık ve inanç” gibi ortak paydalarda bir araya gelirler. Böylece “toplumun ortak geleceğini” inşa etmek, daha kolay hale gelmektedir.
Birey ve toplum açısından önemli yeri olan medyanın işlevini yerine getirmesi, sorunların çözümü noktasında oldukça belirleyicidir. Medyanın topluma sunduğu ve aktardığı yanlışların / haksızlıkların, sivil toplum örgütleri ve sivil toplum gönüllüsü bireyler, yanlışlığa ve haksızlığa karşı harekete geçmediği sürece toplumsal hareketlilik gerçekleşmeyecektir. Burada asıl önemli olan unsur, medyanın, toplumun menfaatlerinin tarafında yer alması ve bunu, topluma çeşitli araçlarla anlatmasıdır. Böylelikle toplumsal barış ve uzlaşı açısından medya, kendi görev ve sorumluluğunu yerine getirmiş olacaktır. Toplumsal yaşamı etkileyecek olan herhangi bir doğa felaketini ya da politik gelişmenin medya tarafından nasıl aktarıldığı toplumun hareket yönünü belirleyeceğinden, aktarımın objektif ve demokratik ilkelere bağlı kalınarak verilmesi “medya etiği” açısından önem arz etmektedir.
Bireyin, bilgi ve bilinç düzeyinin yükselmesinde eğitim olgusunun yanında medyanın da rolü bulunmaktadır. Birey, çeşitli basın ve yayın araçları sayesinde kimi gerçeklikleri algılayarak kendi zihninde imgeleştirir. Bu nedenle medyanın eğitici işlevi, bireyin yaşamında önemli bir yere sahiptir. Birey, sahip olduğu hakları, çevresel sorunları, sosyal kuralları, hak ve özgürlükleri eğitim kurumu dışında medya aracılığıyla da öğrenmektedir.
Medya okur-yazarlığı kavramı, bilinçli medya takipçisi ve kullanıcısı olmayı ifade etmektedir. Çağımızın, bilgi çağı olduğu ve bilgi teknolojilerinin yaşamımızın vazgeçilmez unsuru haline geldiği günümüz bilgi toplumunda, bilginin demokratikleşmesinin yanında kolay erişilebilir ve yayılabilir olması da yaşadığımız çağın temel özelliklerindendir. Bilgiyi olduğu gibi kabul eden değil onu çeşitli süzgeçlerden geçirerek değerlendiren, sorgulayan ve anlamlandıran birey, bilinçli medya okuryazarıdır. Medya Okuryazarlığı’nın okullarımızda ders olarak okutulması, içinde bulunduğumuz çağa ayak uydurabilen bilinçli bireylerin yetişebilmesi açısından anlamlıdır.
Toplumsal sorunların gündeme taşınmasıyla ilgili kişi-kurumların dikkatlerinin konuya çekilmek suretiyle sorunun çözümünde, medya önemli bir araç konumundadır. Temel hak ve özgürlükler, sivil toplum, bilinçli tüketici, çevre sorunlarına duyarlılık, toplumsal cinsiyet eşitliği, kültürel üretim ve aktarım gibi toplumu yakından ilgilendiren konularda kamuoyu oluşması açısından medyanın işlevi yadsınamaz. Bu anlamda da çeşitli medya araçları, toplumun kendini ifade ettiği bir mecra durumuna gelmektedir. Medyanın sahip olduğu güç, göz önüne alındığında kimi çıkar gruplarının bu gücü kendi amaçları doğrultusunda toplumu şekillendirmek ve yönlendirmek için kullanmaya çalıştığı bilinmektedir. 21.yüzyıl bilgi toplumunun sorgulayan bireyi açısından bakıldığında körü körüne bağlılık ve sorgulamadan olduğu gibi kabul etme davranışlarını sergilemesi beklenemez.
Hızlı teknolojik gelişmelerin yaşamı egemenliğine aldığı dünyamızda, medya araçlarının bireyin temek hak ve özgürlüklerine saygı duyan bir yayın anlayışıyla hareket etmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Medyanın ayrıca bireylerin doğal farklılıkları olan dil, inanç, kimlik, dünya görüşü ve sosyal statü gibi farklılıklarına demokratik temelde ve eşit mesafede yaklaşması, “toplumsal barış” açısından son derece önemlidir.