tır tır tır
2009’da Davos efeliği ile nam-ı diğer “van minüts” ile “Fatih”, “Orta Doğu lideri”, “Dünya lideri” gibi balonlar uçuruldu.
Erdoğan şarkıları, marşları.
Erdoğan tişörtleri, Erdoğan kupaları.
“Erdögan” ismi takmaları.
Fas, Tunus, Suriye, Libya, özellikle Filistin’de muhteşem karşılamalar.
Dünya bize hayran, anlatılmaz yaşanır derecesinde.
Çarşaf çarşaf methiyeler, her yerde Davutoğlu övgüsü, Erdoğan halife gibi sayılır hocam…
Sonra efendim…
Libya’ya elden 100 milyon dolar götürüldü, ‘birbirinizi yiyin ama üç koyup beş almayı düşündüğümüzü kimseye söylemeyin’ denildi. Onlar da aldı parayı, verdi … Varsın evinin penceresi olmadığı için beşikteki yavrumuz donarak ölsün.
Fas’ta muhalif lider ‘Erdoğan’ın olduğu sofraya gelmem’ dedi.
Mısır ile bir ilişki bile kurulamadan, darbe oldu. Anlaşmazlık darbecilerin boynunda kaldı.
2013 yılı boyunca ‘Filistin’e ha bugün ha yarın gideceğim’ açıklamaları. Filistin’den ‘gelmesin, istemiyoruz’ açılamaları.
Veeee Suriyeee….
Diğer ülkelerden çok daha çabuk düşüp, demokratikleşeceğini(!) sandılar. Çetin ceviz çıktı. Üç yıldır yüz elli bin kadar insan kırıldı, bunların cevizi daha duruyor.
Gayri resmi verilere göre yedi yüz elli bin Suriyeli Türkiye’de.
Grup kavgalarıyla, ucuz iş gücüyle, parkta kışlayarak, kadınları pazarlanarak(duyduklarımıza göre), dilenerek, kuma olarak, eh bazen de ölerek hayatlarını yaşıyorlar(!)
Baktılar ki olacak gibi değil, başladılar “tır” göndermeye. MİT’e aitmiş… İçindekiler açıklanamazmış…
Silah olduğunu iddia etmeyebilirim ama eğer silah varsa gönderenlerin de destekleyenlerin de günaha ortak olduğunu iddia edebilirim.
Ortaya çıkınca ne oluyor, öküzün ölümüyle ortaklıkları biten, eski candaşlarına atıyorlar topu.
Bunun adına da dış siyasette tır tır tır deniyor herhalde…
(Hakkaten "dobroski" ha, sen hem öl hem takipsizlik kararı al. Üstüne bir de şafak baskını ye.")