diorex

Teslim Olmak mı Temsil etmek mi?

Teslim Olmak mı Temsil etmek mi?
Her şeyden evvel yaratıcısının birliğine dayanan İslam dini, yaratıcılıkta ve rubibiyette tevhit inancına endeksli bir inanç sistemi olmakla beraber, müntesiplerinin vahdetine vurgu yaparak halkların eşitliğini, birliğini ve aynı kökenden geldiklerini benimseyen bir vahdet dinidir.
Allahın kainatı ve kainatın içindeki her bir yaratılanı yönettiği sistemin bir öteki adı olan İslam, Allahın uhrevi hükümranlığına ve insanın dünyevi başıboşluğu anlayışına ‘‘La’’ diyen ve her iki dareynin tek hakim ve hakeminin Allah olduğuna vurgu yapan çift kutuplu bir dünya anlayışıdır. Kökleri bu dünyanın fani toprağına ekilen zerreden seyyarata kadar meyvesini öte aleme saklayan bir sorumluluk bilincidir İslam. Zerre miktarı kadar sorumluluk bilincinden kaçmayı bir fıtratsızlık olarak telakki eden bir denge muvazenesidir İslam.
İslam, Allah tarafından tüm zamanlar ve mekanlarda geçerli olan insanlığın ortak doğrularına verilen addır.  İnsanı hayvani iç güdülerin tasallutundan kurtarıp rahmani boyutunu ona kazandırmaya yarayan bir öz biliş tasavvurudur. Kelime kökeniyle azgın nefsin meyyal fırtınasının kıskacına yakalanma ile karşı karşıya olan insanlığa uzatılan bir zeytin r dalıdır. Hem yardan ile yaratılan hem de yaratılanlar arasında bir barış manifestosudur.
Etimolojik olarak İslam’ın kökenine indiğimizde karşımıza İslam kelimesinin üç köke atfedildiği görülmektedir. ‘‘Barış’’ anlamındaki silm, ‘‘Kurtuluş’’ anlamındaki selamet ve ‘‘Teslim oluş’’ anlamındaki teslimiyet. Bu üç tarifi tek bir çatı altında birleştiren bir tek tarif ise şöyle olmaktadır. Dünyada barışı ve ahrette ebedi kurtuluşu sağlamak için Allaha kayıtsız şartsız teslimiyet yoludur.
 
Yapılan bu genel tanımdan yola çıkarak İslam’ın ne olup ne olmadığını şu şekilde sorabiliriz.
Yaratıcısı ve kural koyucusu tarafından size din olarak İslami seçtim dediği İslam dini nasıl bir dindir acaba?
 
Toplumsal düzeni düzenlemeye yönelik ilahi bir sosyal proje mi?
Ya da tahrif edilmiş kadim ilahi dinlerin yeniden düzenlenmiş ve çağın çağlar üstü gereksinimlere göre yeniden ilahi kudretle formatlanmış bir eskinin yenisi mi?
Veyahut insanlığın gündelik sosyal siyasal ihtiyaçlarını karşılamayan eski ilahi dinlere alternatif olarak sunulan yeni bir hayat projesi mi?
Var olan beşeri ideoloji ve felsefi doktrinlere alternatif olarak sunulan ilahi bir inşa projesi mi?
İnsanlığa öz kimliğini kazandırmakta yetersiz kalan felsefi argümanlara karşı insanı fıtrat eksenine davet eden ilahi bir kurtuluş reçetesi mi?
 
İnsanları afyonlaştıran ve birbirine köleleştiren insan merkezli dinlere karşı, ruhsuzlaşmış ruhlulara fıtrat ruhunu kazandıran ilahi merkezli bir öze dönüş daveti mi?
 
İslam dininin neyliği hususunda sorulan hemen hemen bütün sorulara bir noktada evet dememiz mümkündür. Ama İslam’ın iki ana kanadını oluşturan; insan-Allah ilişkisinin eksenini oluşturan tevhid inancı ile, insan-insan ilişkisinin eksenini sağlayan adalet vurgusu İslam’ın en mümtaz özelliğidir.  Bir başka deyişle İslam, kulun Allahın karşısında haddini bilmesi ve kullar karşısında da sorumluluğunun farkında olmasının adıdır. Bir başka ifade ile İslam Allaha teslimiyet iken Müslümanlık o teslimiyeti temsil etmenin müşahhas adıdır. İslam teoriyken Müslümanlık İslamiyet’in pratik boyutudur.
 
Hakikate bakılırsa bu kural bütün ideolojiler ve felsefi doktrinler için de geçerlidir.  
Zira İnanç ve ideolojiler sözler ve yazılı metinlerden ziyade bu inanç ve ideolojileri temsil edenlerin görüntü ve davranışlarıyla değerlendirilir. Davranışlara yansımayan inanç ve düşünceler ne kadar değerli olursa olsunlar, kullanılmayan hazineler gibi âtıl kalırlar. İnancın değeri aksiyona dönüştüğü nispettedir. Kur’ân’ı Kerîm’de imanla salih amelin yan yana gelmesinin sebebi de budur. Tarihe bakıldığında İslam dininin en temel davetçisi müntesiplerinin temsil hüviyetidir. Ama günümüz Müslümanlığın İslam’a yaptığı en kötü şey temsilde imaj problemidir. Müslüman bireyin eliyle gerçekleştirilen eylem ve söylemin İslam’ın ruhuyla bağdaşmamasıdır. Hatta İslamiyet günümüz Müslümanların elinden çektiklerinden dolayı bırakın temsil edilmeyi ‘gölge etme başka ihsan etmem’ noktasına gelmiştir.  Temsil makamındaki Müslümanların temsili görüntüleri maalesef İslamın  özüne ve imajına kalın bir perde çekmektedir.  Müslümanların hem kendileri hem de dinleri açısından bugün için en önemli görevleri bu kötü imaj ve görüntüyü silmeleridir.
 
Bugün bizler İbrahim peygamberin şu duasını çok tekrar etmek ve bu duaya uygun çaba göstermek durumuna düşmüş bulunmaktayız.“Ey Rabbimiz bizi inkâr eden kimseler için bir imtihan vesilesi yapma” (Mümtehine, 5) Yani bizi, başkalarının Müslüman olmalarına engel olacak bir konuma düşürme. Böyle bir konum müslümanların bizzat kendileri için de büyük bir fitnedir.
 
Sözün özü: İslam teslimiyetse Müslümanlık da o teslimiyeti temsil etmenin adıdır.

Yorumlar

Image
emet
12.01.2013 / 18:27

evveeeeeet çook haklı olarak Ahmet Çınarbaşın Merdin belediyesinde belediyye başkanı olmasını karar vermişizdir artık o büyüük bir kişşidir kültürlü bir kişidir o belediye başkanı olursa eyerki- Merdinde deprem gibi işler olur herkesler mutlu olur haddi onun iççin çalışalım

Yorum Yaz