“Terörist İsrail mi? Filistin mi? “ Adını koyalım Artık
Batı Şeria’nın Cenin şehrindeki mülteci kampı, 1948-1949 savaşı sırasında yerinden edilen Filistinliler için kurulmuştu. BM verilerine göre mülteci kampındaki 0,42 kilometrekarelik alanda yaklaşık 14 bin kişi yaşamaktadır.Sözüm ona BM tarafından korunan,faaliyetlerine devam eden bir yerleşim yeridir.Bana göre artık (BM) Birleşmiş Milletler adını değiştirip (MM)Mazlum Milletler’i –(SM) Sahipsiz Milletleri’i sömüren olarak yaparsa daha isabetli olacaktır.
Bilindik tavır ve davranışlarıyla Siyonist İsrail ordusu Batı Şeria'nın Cenin kentindeki saldırılarında yine can kaybı yaşatarak, yine göz yaşı akıtmaya devam etmiştir.Can kaybı 10’larca oldu.Ortadoğu’nun ve Yahudi Siyonistlerin şımarık çocuğu İsrail her zaman ki davranışından farksız acımasız ve gaddarca sivilleri katletmeye devam etmiştir.Her zaman ki gibi bir sebep göstererek kendine biçtiği bahane şöyledir.” İsrail ordusundan yapılan açıklama, İsrail güçlerinin "Terörle Mücadele Operasyonu" kapsamında Cenin'de faaliyetlerini sürdürdüğü bildirmiştir.İşin enteresan tarafı ise bu kabul edilemez açıklamanın başta AB(D) ve bir çok ülke tarafından sessizce ve kabul edilebilir olarak karşılanmasıdır.Bizim gibi ülkeler ise az da olsa cılız bir ses ile sadece kınamakla yetiniyoruz.
İsrail ordusu, kentteki Halil Süleyman Devlet Hastanesi'ni göz yaşartıcı gazla hedef alırken ,Birleşmiş Millet Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq medyaya yaptığı açıklamada “Sahadaki durumdan derinden endişeli olduğunu söylemiş .”Haq, “Her şeyin uluslararası hukuka göre ilerlediğinden emin olmalıyız ve son 36 saatteki olaylar buna uygun değildi" ifadelerini kullandı. Ne diyelim inşallah bu sözler yine havada kalmayarak (umudum yok) İsrail’e bir fiske vurulur diyelim. Cenin Mülteci Kampındaki elektrik ve su şebekelerinin çatışmalardan zarar gördüğünü, bazı sağlık merkezlerinin de çatışmalar nedeniyle hizmet veremediği gelen haberler arasında.Bu nasıl bir terörle mücadele ve bu nasıl insan haklarından bahsetme şeklidir.Olsa olsa tek kelime ile “Barbarlık-Vandallık,Vahşet-Katliam ve Faşizan” tutumlardan ibarettir.
Değerli okuyucularımız; İsrail’de yönetime kim gelirse gelsin, Filistin her daim Siyonizmin sömürgesi olarak İsrail’in boyunduruğu altında yaşamak zorunda bırakılmış, bırakılacak ve yaşamlarında hiçbir fark yaratmayacaktır. Ve Batı Şeria’dan işgal altındaki Gazze şeridine kadar yaşananlar ne olursa olsun, çilelerin son bulmayacağı ortadadır.Bilinmiyor olamaz: Filistin dünya tarihinin en uzun işgallerinden birisini yaşıyor; siyasi ve insan haklarını savunacak bir platformdan da yoksunlar. İsrail’in mutlak/ totaliter kontrolündeki bu “vatansız”(?) insanlar nüfusun -en az- yüzde 20’sini oluştursalar da, her koşulda “İkinci Sınıf” muamelesi görmektedirler.
Geçmiş dönemde görev yapan ABD’li Demokratların Vermont Senatörü Bernie Sanders’ın, “İsrail’i bir ırkçı yönetiyor”; Uluslararası Af Örgütü’nün, İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarını “Apartheid” ayrılık olarak niteleyip, bunun da uluslararası hukukta “İnsanlığa karşı bir suç” işlediğini söylediğinin notunu herkese hatırlatmakta fayda görüyorum. Hatta “Yahudi ırkçılığı=Siyonizm yolunda vardığı nokta, Yahudi kanı içen Hitler’inkinin bir benzeridir!” diyordu… “Nasıl” mı?
İsrail’in Filistin topraklarında işlediği savaş suçlarıyla ilgili soruşturmada, söz konusu suçları soruşturmak için yetkili olduğuna karar veren Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) “Hayır” diyen; Birleşmiş Milletler (BM) Komisyonu’nun Gazze Raporu’ndaki “İsrail, savaş suçu işlemekten yargılanabilir,” saptamasını “tiyatro” diye değerlendiren Siyonist İsrail, ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki şımarık çocuğu beslemesi olduğu açıktır.Siyonist saldırganlığa karşı Arap Aleminden, dünyadan gelen tepkiler yok denecek kadar cılız ve İsrail’i durdurmaktan çok uzak ve hiçbir yaptırım da içermemektedir.İyi de, bu “Siyonist saldırganlığın, barbarlığın, pervasızlığın, hukuk tanımazlığını kaynağı nedir ve bu güven nerden gelmektedir ? “sorusu belki aklımıza takılabilir. Gayet açık bir şekilde görülmektedir ki İsrail, Uluslararası hukukun dışında davranırken ABD emperyalizminin desteğine güveniyor. ABD’nin iki yüzlü tavrı her zaman olduğu gibi,BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’i her zaman savunduğu; Ortadoğu’ya yönelik saldırılarında, işgal ve eylemlerinde İsrail’i kullanıyor ve her daim cepheye sürmektedir.
Amerika’da Demokrat veya Cumhuriyetçi fark etmez, İsrail’in güvenliği önceliklidir; birbirini besleyen, birbirinden beslenen,aralarında iç içe geçmiş çok kirli bir ilişki mevcuttur.Söz konusu tabloda ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik tüm hamlelerinden İsrail kazançlı çıkmaktadır. Bununla beraber ABD işbirlikçisi Arap rejimleri İsrail ile açık veya örtülü yakın işbirliği içindelerken; onlardan da etkili bir tepki beklemek nafile bir çaba olacaktır. Bunlar böyle olunca da Siyonist İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırganlığı ve zulmü hız kesmeden sürecek; ölü ve yaralı sayısı her zaman artacaktır.
En önemli günler olan Cuma ve Bayramlarda dahi acımasızca saldırarak, Kutsal yerleri basarak nice insanların canına kast ederek ve acımasız davranışlarını sürdüren Şımarık Çocuk İsrail, 2008-2009 yılları arasında yapılan Dökme Kurşun Harekâtı’nda 1400’den fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesine sebep olduğunu hatırlayalım.Hiç bir zaman unutulmamalıdır ki, “Kendilerini İsrail’in destekçileri olarak adlandıran insanlar aslında ahlâki yozlaşma ve nihai yıkımın destekçileridir,” ve böyle bilinmelidirler.
Bu bağlamda şahsım (kendim insan olarak) Siyonist İsrail’in sömürgeci hakikatine çoğu kesim-yazar ve çizer gibi tarafsız ve nesnel yaklaşamam.Yargılarım, ideallerim, duygularım, eleştirilerim tutkularım tarafından beslendiğini belirtiyor ve İsrail’i en hafif ifadeyle,aşağılar sınıfına koyarak nefretle kınıyorum.ABD emperyalizminin yıllardır “kadim ve kaim” desteğiyle Siyonistler, Filistin’i tümüyle haritadan silmeye girişmiştir; dolayısıyla yaşananları kıyım olarak adlandırıyorum .Bana göre bu kıyımların suç ortakları , İsrail yıllardır Filistin topraklarını adım adım işgal ederken sesleri çıkmayan işbirlikçi Arap ülkeleri, yani sahte dostlardır. Bu, sahte ve samimiyetten uzak insan türü vicdan ve izandan uzak bir özelliktir. Bizler insanlığımızla bu açık adaletsizliğe karşı göstereceğimiz irade- eylem ve reflekslerle tanımlanacağımız kesindir. Böyle devam ederse, zulüm ve cezasızlık sonlanana kadar mazlum Filistin’e barış yok” ve olmayacak gibi görünüyor da!
Peki ne yapılabilir diye merak edenlere şu hatırlatıyorum.Her zaman rahmetle yad edeceğimiz, Cennet Mekan Prof.Dr. Necmeddin ERBAKAN’ın Filistin meselesine yaklaşım ve sahiplenme durumudur.“İsrail laftan anlamaz.Yalnızca güçten anlar” sözünden herkes ibret almalıdır. 1980’de yapılan Büyük Kudüs Yürüyüşü ve “ Zalime Lanet Mitingi “nde bir kez daha haykırıyor ve “Amerika, İsrail’i çok seviyorsa, İsrail’e Amerika’da bir eyalet versin” diyerek adeta Emperyaliz’e ve Siyonizm’e bir kez daha meydan okuyordu.Yetmez “Mukaddes şehrimiz Kudüs’ü, mukaddes mabedimiz Mescid-i Aksa’yı, İslam diyarı Gazze’yi, her türlü işgal ve tecavüzden kurtarmak için, bütün İslam ve insanlık adına, bütün gücümüzle çalışacağımıza söz veriyoruz” diye yüz binlere yemin ettiriyordu.Dönemin Filistin Başbakanı İsmail Haniye, “11 aylık Milli Görüş iktidarında İsrail Gazze’ye tek bir mermi dahi atmaya cesaret edemedi” demişti. Neden mi? Laf değil icraatlarıyla bilinen 54. Hükümetin Başbakanı Milli Görüşün Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’mızın onurlu, şuurlu, milli, güçlü bir duruş sergiliyordu.Çünkü; Erbakan Hoca “Doğu’da bizim, Batı’da bizim, Kudüs’te bizim, Zafer de Bizim” diyerek Filistin davası cihadının merkez noktasına koymuştu.”Siyonistler Firavunları Geçti” sözünün ne anlama geldiğini anlayanlar için gün geçtikçe daha da kıymet kazanacaktır .“Laf yetmez, hareket, aksiyon ve çözüm…” gereklidir diyen Erbakan Hoca “Görevi layıkıyla yapmak başka bir şeydir. Bir şey yapıyormuş gibi lafla geçiştirmek başka bir şeydir.”yaklaşımıyla bugün yaşananları seziyor ve İleriyi görüyordu.Ha sakın bu sömürgeci işgalin kıyımını, bir “Din Savaşı”, “Musevi-Müslüman çatışması” ndan ibaret zannedilmesin; Filistin halkının topraklarını sömürgecilerin elinden almaya yönelik bir özgürlük savaşı olarak da görülmelidir ki, nihayetinde “Filistin halkının direnci, gururu ve erdemi “hepimize ilham ve ders olabilsin…
Değerli kardeşlerim; Ortadoğu’nun ve Yahudilerin şımarık çocuğu İsrail marifetiyle kurulmaya çalışılan Büyük İsrail’in önündeki tek engel bu Filistinli Mücahitlerdir.Yıllardır itilip kakılan,dövülen,sövülen ,ezilen, topraklarından atılan ve mağdur edilen Filistinliler bilelim ki, sadece kendi ülkeleri için değil, başta İslam âlemi, Türkiye ve bütün insanlık için mücadele ediyorlar.Bundan dolayıdır ki,hiçbir zaman yalnız olmadıklarını hissettirmeli,sahiplenmeli,korumalı,destek vererek Uluslar arası Platformlarda şımarık İsrail’in haddi bildirilmelidir.
NOT:Yazılacak çok şey vardır lakin uzun yazı sevilmiyor biliyorum…Kalın Sağlıcakla
Önümüzdeki yazıda SİYONİZM MESELESİNİ kaleme alacağım…