Terör, Artık Toplumun Sorunu

KÖŞE YAZISI

Son süreçte bariz bir şekilde sivilleri veya sivil yaşamı hedef alan, tonlarca patlayıcının infilak ettirilmesiyle meydana gelen ve hedefi belirsiz olan olaylar, Kürtler arasında da önemli bir kesim tarafından “terör” olarak nitelendirilmektedir. Ülkenin hem doğusunda hem batısında aynı minvalde tepkiler ve bu bağlamda duruşlar ortaya konmaktadır. Kendini “Kürt Özgürlük Hareketi” olarak niteleyen PKK’nin üstlendiği bu olaylar, örgüte karşı tepkileri yoğunlaştırmakta ve bu gibi eylemler giderek örgütün prestijini düşürmektedir. Bu tepkileri hem sokaklarda hem de sosyal medyada somut olarak görmek mümkündür.

Kürtler ve Türkiye’de sol taban 1990’larda “Devlet Terörü”nden söz etmekteydi ve bu terörden çok çeken ezilen kesimler büyük bedeller ödemişti. Binlerle ifade edilen faili meçhul olaylar? Cinayetler, binlerce köy boşaltmaları ve yüzbinleri ifade eden Kürtlerin batı metropollerine göçleri.  

1990’lı yıllarda kayıtlara geçen jitem elemanlarının devlet adına işledikleri cinayetler ve buna ek olarak bazı köy korucularının kaçırarak adam infazları, PKK itirafçılarının devlet adına işledikleri cinayetlerin oluşturduğu bileşke literatüre “devlet terörü” olarak tarih sayfalarına geçmişti. Tabi bu bileşkede yer alan unsurlar, Kürt coğrafyasında tamamen sivil yaşamı hedef almışlardı. Bu olaylara karşı önce suskunluk dönemi ardın giderek yükselen bir toplumsal tepki söz konusu olmuştu.

Bu yıllarda bu cinayeti işleyenlerin amaçları, stratejik hedefleri yoktu ve öyle olmadığı da anlaşıldı. Sadece toplumu sindirmek, toplumsal korku oluşturmak temel amaçtı.

Terörün Yönü Değişti

Yaşanılan son süreçte iş tersine dönmüş gibi. Bu kez toplumu hedef alan PKK eylemleridir. PKK, hem doğuda hem batıda sivil yaşam içerisinde yaptığı eylemler sonucu onlarca sivil de asker ve polislerle birlikte yaşamını yitirmekte ve yaralanarak sakat kalmakta ve sivil yaşam mekanları tahrip edilmelketdir.

Bakın bir Kürt doktor (adı bizde saklı) sosyal medyas hesabında ne paylaşmış:

“Görüşü ne olursa olsun, görevi ne olursa olsun ÖLÜM İSTEMİYORUZ”

Herkes yaşanan acıların ortağı oluyor, bu zor süreçte toplumsal kenetlenme güç kazanıyor. Toplum, terörü kınamakla yetinmeyecek gibi. Zira, toplumu acıtan acının dalga boyu giderek yükselmektedir. Bunu görmek ve ona göre hesap yapmak gerekir, diye düşünmekteyiz.

Evet Kürtlerin yaşadığı şehirlerde kazılan hendek ve çukurlarda ve aynı zamanda barikatlarla kapatılan sokaklarda döşenen tonlarca patlayıcılarla PKK’nin yeni bir strateji izlediği toplum olarak bedel ödeyerek yaşadık. Bu stratejiyle, daha devlet müdahale etmeden Kürt sivil yaşamı silahların ve patlayıcıların tehdidi altına girmişti bile. Devlet müdahalesiyle beraber Kürt şehirleri her iki taraf arasında tabiri caizse, canıyla, malıyla, mülküyle pestil oldu! Bu ortamın adı terör değilse nedir? Sürecin sonunda hangi tarafın ne kazandığının çok önemi yoktu; halkın kaybettiği bir gerçekti. Bu realite, Sur’da, Silvan’da, Silopi’de, Cizre’de, Varto’da, Yüksekova’da, Derik’te, Şırnak’ta, Dargeçit’te, İdil’de…gözler önündeydi.

Hendek siyasetinden sonra batıda şehirlerde tonlarca patlayıcıların infilak ettirilmesi süreci başladı. Son olarak İstanbul Beşiktaş’ta ve ondan sonra Kayseri’de patlatılan tonlarca patlayıcıyla polis, asker ve onlarca sivil yaşamını yitirdi tıpkı daha önce Diyarbakır Ongözlü Köprü’de, Kızıltepe’de, Van’da olduğu gibi. Doğu’dan batıdan tepki alan bu eylemleri PKK üstleniyordu. Şimdi halk şunu soruyor: Hiçbir kazancı olmayan bu tarz eylemlerde neden inat ediliyor? Acaba bir yenilgi psikolojisinin sonucu mu yapılan bu eylemler?

Yaşanan terör olaylarını sadece hükümetin sorunu veya beceriksizliğine bağlayan ana muhalefet partisi olan CHP bile iktidarla kenetlenmek durumunda kaldı. Terörün iktidar sorunu değil bir devlet sorunu olduğu sonucuna vardı CHP, daha doğrusu toplumsal bir sorun olduğu idrak etti.

Kürtler Şiddeti Tasvip Etmiyor

Devasa şiddeti içeren, sivil yaşam alanının tahrip eden bu gibi saldırıları Kürtler onaylamıyor. Kürt coğrafyasındaki STK’lar ve diğer Kürt siyasi partileri cılız da olsa şiddeti kınadıklarını ifade ediyorlar. Muhasebesi yapıldığında bu tür saldırılar başta Kürtler olmak üzere hiç kimseye bir faydası yoktur. Olmadığı gibi, bu işi sevk ve idare edenleri giderek marjinalleştiriyor.

Zararın neresinden dönmek kardır mantığıyla bu stratejiden ivedilikle dönülmesi gerekmektedir. Çünkü Kürtler şu aşamada şaşkın, bu tarz saldırılar kime hizmet etmektedir, sorgulamasını içten içe yapmaktadır. Aklın, duyguların önüne geçmesi umut ediyoruz.

Saygıyla…