Tebessümün Yamanlığına…
Sıcağın
bunaltan bir o kadar kafatasının içine kadar işleyip, zihnimin buharlaşmayan
kısmıyla atabildim kendimi, Mardin Valiliği Özel Kaleminin bekleme odasına.
Bekleme
odasının önünde sergilenen Mardin ve yetişen değerlerinin itinayla basılmış genel
yayınlarını incelemek farklı bir tat olurken, bir şehri tarihe mal eden geçmişiyle
yüzleşmek ayrı bir zevk oluyordu.
Vali Sayın
Yaman’ın sıcak karşılaması öncesi, yılarca bu kentin kaderinde olan, vali
atamalarında ki staj ve pişme vilayeti olmanın sıkıntılarını tartıştığımız
günlerden, çeşitli vilayetlerde yaklaşık 10 yıl gibi mesleki olarak deneyim
kazanmış bir profille karşılaşmak, en azından yönetim biçiminin deneyimle
desteklenmesi hususunda umut vericiydi.
Elbette ki
kolay değildi; bu tarz terörün kendi cenderesinde ufalayıp hüküm sürmeye
çalıştığı bir yerde en üst mülki idare amiri olmak…
Elbette ki
kolay değildi; 15 Temmuz kalkışmasının at izinin it izine karıştığı puslu
ortamında iz sürüp, milletin izinde durma becerisini sergilemek.
Elbette ki
kolay değildi; sermaye- aşiret-siyaset ve tüm bunların merkezine oturmuş
kişisel hesapların girdabına kapılmadan, ülke menfaati doğrultusunda çabalıyor
olmak.
Elbette ki
kolay değildi; din ve demokrasi savunucuları maskeli sivil toplum örgütü
görünümlü kurumların, yapılan hizmetleri hedef alıp ayrımcılığı körükleyen
propagandaların önünde, ülkenin bekası için bürokrat olarak mücadele etmek.
Elbette ki
kolay değildi; kentin hizmet ve ihtiyacını değil, hendek siyasetinin gencecik
insanlarımızı esir alan yönetim biçimlerinin açtığı yaralarının onarımı için,
Kayyum adıyla daha ağır sorumlulukların altına girmek.
Hem Vali hem
Belediye Başkanı olmanın zorluğu bir yana, bunların dışında ki ortalama bir görevi
gerçekleştirmenin sıkıntılarının dahi yüklenilemediği ortamda, bir koltukta iki
karpuzu kırıp dökmeden taşımak zaten başlı başına, bürokrat kimliğinin dışında,
ciddi bir insan mühendisliği.
Normal
kavramının günlük yaşama aktarılamadığı, anormalliğin can güvenliğinin
huzursuzluğunda vücut bulup, temel hak olan yaşam hakkının kabul görmediği zamanların
yöneticisi ve sorumlusu olmak, elbette ki kendi içinde yaman olmayı da
barındırıyordu…
Valilikle
kamu, belediyecilikle hizmet ve halkın genel eğiliminin yanında olma çabasını,
devletin çıkarı ve halkın genel iradesi eşliğinde, aynı coğrafyanın aynı
hissedenleri olma potasında buluşturma azminden feragat etmeyen…
Koltuğun
rahatlığını değil halkın içinde olup, onlarla aynı havayı solumanın heyecanını
içinde taşıyan…
Devlet
adamlığı kadar insan olmanın niteliklerini, bölge halkıyla buluşturmada özveri sergileyen…
5442 sayılı
kanunun maddeleri kadar, devletin celal yüzünün dışında cemal yüzünün güzelliklerini
de hissettirebilen…
Tebessümün
yamanlığına…
Bu yaman
coğrafyanın insanı olarak…
Bir
teşekkürü kendilerine iletmemi...
İnşallah çok
görmezsiniz…