Taziye Yemekleri Kaldırılsın!

Toplumuzun dinsel ve sosyal geleneklerinden bir
tanesi taziyedir. Taziye geleneğinde ölünün ailesiyle ölüm sebebiyle meydana
gelen acılar paylaşılır, destek olunur. Sözlük anlamıyla “baş sağlığı” demek
olan ve hala toplumumuzda bir yardımlaşma ve paylaşma duygularının öne
çıkarıldığı taziye kavramı dünden bugüne değişiklik gösterdiği bir gerçek.
Hatırladığımız kadarıyla eskiden taziyeler aylarca
sürerdi. Uzunca bir süre yaslar tutulurdu. Yası hem erkekler hem kadınlar
tutardı. Erkekler tıraş olmaz. Taziye evinde elbiseler dahi günlerce
yıkanmazdı. Kürtçe’de ŞO denilen haftanın bir gününde kadınlar giysi
yıkarlardı. Taziye evinde uzunca bir süre ŞO da olmazdı. Ancak taziye eviyle
samimi olan bir başka aile veya komşulardan biri devreye girer, ancak bu
şekilde erkekler tıraş ettirilir ve kadınlar elbiseye yıkamaya başlardı yani ŞO
gününe otururlardı.
Taziye evinde günlerce yemek pişirilmezdi, bunun
sebebi ölü yakınlarının içinde bulundukları acıydı. Kolay değildi tabi, bir
aile bir ferdini kaybetmişti. Komşular ve köylüler sıra ile yemek yaparlardı ve
insanını sonsuzluğa uğurlayan aile fertlerini yemeğe davet ederlerdi. Bu esnada
doğal olarak acılar paylaşılırdı. Açık bir ifadeyle söylemek gerekirse kimse
taziye evinin yemeğini yemezdi. Hatta taziye evine yardımlaşma adına farklı
farklı miktarlarda şeker, yağ ve pirinç götürülürdü
Taziye
Yemekleri Kaldırılsın
Toplum
giderek kalabalıklaştı, nüfus arttı ve bununla beraber her alanda bir dizi
sorun ortaya çıkmaya başladı. Nüfus artışıyla beraber beliren sorunlar taziye
kavramında da çok geçmeden kendini gösterdi. Artık baş sağlığına gelen insanlar
ölü evine sığmamaya başladı. Neticede taziye çadırları ve ardından taziye
evleri ortaya çıktı; bu, toplumsal bir ihtiyacın sonucuydu. Taziye evlerinin
bölgede belediyeler veya valilikler eliyle yapıldığını biliyoruz. Hayırseverler
tarafından yapılan taziye evlerine de rastlamak mümkün.
Daha önce taziye evinde yapılmayan ve pişirilmeyen
yemekler, artık taziye çadırlarında ve taziye evlerinde pişirilip yedirilmeye
başlandı. Taziye yemekleri giderek bir sektör halini aldı; zira yemeklerde pet
bardak ve şişeler, hazır sular, çay ve kahve, yüzlerce kilolarla ifade edilecek
etler ve ekmekler…Bunun günlerce yapıldığını hesaba katarsak bir aileye büyük bir maddi külfet getirdiği
aşikar. Eskiden en az yedi gün süren taziyelerde öğlen ve akşam verilen
yemekler, şimdi üç güne indirilmiş. Doğal olarak yine de taziye evi için büyük
bir maddi yük oluşturmaktadır. Hatta dar gelirli ailelerimizin çoğu aylarca
taziye yemeğine yapılan masrafın borcu altında kaldığı bir gerçek. Bunu
yıllardır gözlemliyorduk; ancak
‘İslamda
Sêrokî Yoktur’
Bunadan iki hafta önce bir taziyede sevip saydığımız
Sayın Melle Abdullatif Nakşioğlu’nun vazederken söylediği “Sêrokî di Ola Îslamê
de tune” cümlesi beni bu yazıyı yazmaya zorladı. Sayın Nakşioğlu önemli bir
soruna işaret etmişti. Bu cesur çıkışından dolayı Sayın Nakşioğlu’nu
kutluyoruz.
Seydanın bu sözü diğer din gönüllüleri dostlarımızı
da etkiledi ve onlar işi bir adım daha ileriye götürerek bir platform kurdular:
Taziyelerde Yemek Kaldırılsın Platformu.
Bu platformun oluşmasında emeği olan değerli seyda dostlarım, din gönüllüleri
olan Sayın Kemal Kahraman ve Sayın Musa Çetintaş’ın şahsında emeği geçenleri
kutluyorum. Çok hayırlı bir işe girişmişler. Bu konuda platform olarak bazı
tespitleri vardır. Aynen aktarıyorum:
“NE
DERSİNİZ ?
1. Hiç bir zaman yemek saatlerinde
taziyeye gitmeyelim
2.Aile için yapılan yemekler asla
çadırlarda yenilmesin.
3.Vaiz ve imam arkadaşlarımız her vaaz
ve hutbelerde dile getirsin.
4.Hiç bir köylü taziye yerinde yemek
yemesin eğer yemek yerse yemek üzerinde olsa bile ayıplansın ve dile getirilsin
.
4.Hiç bir imam kardeşimiz taziyede yemek
yemesin.
5.Üçüncü günde taziye sahibi isterse çok
ağır olamayacak şekilde bir mevlit okutup yemek versin versin ve sadece o anda
taziyede hazır olan misafirlere versin. ayrıca bir gün öncesinden yemek için
kimse çağırılmasın.
5.Ve bu şekildeki uygulanma ayıplanmasın
aksine övülsün.
6.Özellikle zengin ve bölgenin belli
başlı büyükleri bizlere destek versin destek veren aileleri burada tanıtalım.”
Sevgili dostlar,
Öncelikle şunu ifade etmekte yarar var. Bu tespitler
kanun değildir ve hiç kimseyi mecbur edemez. Ancak diyoruz ki bundan böyle
herkes lütfen bu tespit ve çağrılara göre davransa iyi olur. Özellikle bölgede
hatırı sayılır ailelere öncü görev düşmektedir. Timurlar, Ertaşlar, Türkler,
Akdağlar, Irmaklar, Kahramanlar, Çeçenler, Demirkayalar, Yaşınler, Aydınlar,
Yiğitler ve daha ismini sayamadığımız nazarımızda her biri çok değerli olan
ailelerimize bu konuda da liderlik görevi düşmektedir. Gelin hep beraber din
gönüllülerimizin çağrısına kulak verelim. Saygıyla…
isimsiz
08.02.2017 / 18:58faraç bey, bu dediğinizi yıllar önce ölen amcam için uyguladım hala beni ayıplıyorlar.tek bir kişinin yapması yetmez kollektif bir uygulama lazım
şeyhmus savuncu
08.02.2017 / 10:39Kaşıkçı diye bir tabir türemiş. Hiç ihtiyacı olmayan bu kişiler taziye yemeklerini takip ederek hergün bir şekilde yemeğini yiyor ve paket yaptırıp götürüyorlar. Eğer ölüye sevabı düşünülüyorsa kuru olarak istedikleri kadar gerçekten ihtiyacı olanlara dağıtılsın.