''Tandır Feveran Ettiğinde'' Nuh Tufanı ...
ZULMÜ DAYATANLARIN HELAKI
Dünya Barış Günü'nde 'barışı kalıcı kılmaya' mücadele eden halklarımıza ithafımdır.
Nuh Tufanı başlı başına bir tasarım,bin bir mühendislik ve inşa,onlarca zanaat,tahtaya ilk şeklin verildiği mitolojik olduğu kadar kutsal/geleneksel değer taşıyan araştırmaların ışığındayken yaptırım gücünden soyutlanan birçok inancın tufandan kurtuluşunu bu coğrafyada bulup uzaydan mercek altına alınan bir efsane ya da kutsal kitaplarda mucize olarak baktığımız önemde bir mit.
Materyal tahta olunca yüz binlerce canlıyı,erkeği-kadını/dişiyi günümüze kadar bu denli büyüklükteki dev bir gemiyi kazığa oturtup üretecek bir tershaneye sahip olamadığını varsayarsak Mezopotamya'da 'olabilecek tufandan' kurtulmak için geleneksel inançlarımızın kutsal kitapların özellikle Tevrat,İncil ve Kur'an-i Kerim'in farklı lakin nerdeyse birbirlerini tamamlayan değinmelerle ortaklaştıkları Nuh Tufanı,günümüzde de birçok araştırmacı,tarihçi,arkeolog ve bilim adamını hep düşündürmüştür.
Materyal tahta olunca yüz binlerce canlıyı,erkeği-kadını/dişiyi günümüze kadar bu denli büyüklükteki dev bir gemiyi kazığa oturtup üretecek bir tershaneye sahip olamadığını varsayarsak Mezopotamya'da 'olabilecek tufandan' kurtulmak için geleneksel inançlarımızın kutsal kitapların özellikle Tevrat,İncil ve Kur'an-i Kerim'in farklı lakin nerdeyse birbirlerini tamamlayan değinmelerle ortaklaştıkları Nuh Tufanı,günümüzde de birçok araştırmacı,tarihçi,arkeolog ve bilim adamını hep düşündürmüştür.
''Andolsun,biz Nuh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik.O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı.Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tufan kendilerini yakalıyıverdi.'' Ankebut Süresi 14.
Ayetinde vurgulandığı gibi ortada dokuz yüz elli yıl kadar devam eden zulme karşı birleşen mazlum kavim ve canlıların bir kurtarıcının olağanüstü öngörüleri ve çabalarıyla Tevrat'ta boyutları verilip Gofer ağacından üç güverteli olduğu belirtilen Nuh'un Gemisi mazlumların ve korunmaya muhtaç canlıların imdadına 30 arşın yükseklikte tam da ''Tandır feveran ettiğinde'' kimine göre ''yanardağlardan lavlar püskürünce'' gemiye binerek dünyanın ilk uygarlığının merkezinde Mezopotamya'da dalgaların azmasıyla Cudi Dağı'na bazı araştırmacılara göre de Ağrı'ya dayanır Nuh'un Gemisi 925 m.boyuyla kurtuluşa doğru beşik misali yata sallana yol katedip zirvelere taşınmıştır.
Kutsal kitapların dışında Sümer,Babil Tabletlerinde,Yunan Efsanelerinde,Hindistan'ın Brahmana ve Mahabharata ve Galler Efsaneleri,İskandinav ülkelerinin Edna Efsanesi,uzak doğunun Çin kaynaklarına dayanan Nuh Tufanı,benzer anlatımlarla kutsal kitap,öykü ve kazılarla da mitolojideki yerini almıştır.
Birçok ülke coğrafyasında ve Mezopotamya'da değişik noktalarda yapılan kazıların Tufan sonrası uygarlıkların kalıntılarına rastlanırken 4/5 m.derinliğe inildiğinde kil ve kum karışmı sarı toprak bir tabaka,höyüğün her yerinden izlendiği ''Nehir kökenli kum'' diye tanımlanarak Nuh Tufan'ı ile ilişkilendirildiğini öğreniyoruz. Selin tufana dönüştüğünün kanıtı olarak somutlaşırken daha da derinliklere inildiğinde Tufan öncesi uygarlıkların höyüklerine ulaşıldığının kanıtlarını da büyük-küçük birçok Sümer kentinin Kiş,Umma,Lagaş,Ur,Uruk ve Enduz gibi otuzu aşkın kentin arkeolojik kazılarında Tufan gerçeğinin tüm Mezopotamya coğrafyasında yaşandığının kanıtları olarak yerel ya da yerkürenin bütününde yaşanmış olduğundan günümüzde alınacak çok dersin olduğunu inkar edemeyiz.
Asur,Sümer,Babil,Akad ve doğuda Zagros Dağlarının,Aryen Coğrafyası'nın kadim halkı Kürt atalarının Nuh'un Gemisi'nde olmasa da geminin gelip yaslandığı Cudi'ye dayanmasının bir anlamı uzanan Cudi dağları yöresindeki yerli halkın tufanzadelere her türlü kolaylığın sağlandığının Ağrı Dağı da olsa kadim halkların gemiden inenleri bağrına basmasının bir başka anlamı ve insanlık boyutu olsa gerek.
Sözkonusu Mezopotamya olduğunda tarihi gerçekleri rafa kaldırıp kendilerinin Orta Asya'dan göçen Sümerlerin ataları olduğunu,tarımda benzer birkaç özelliğinden ötürü Türkleri Sümerleştiren ya da Cengiz Han'ın,barbar Moğolların bile Türk olduğunu iddia edip inandırmaya çalışan sözde tarihçilerin nasıl da insanlığı yanıltığını okuyor ve şaşırıyoruz.
Benzer sözcüklerle aynı milletten olunsaydı ''c,ğ,k,m,l,n,r,v,z'' ile başlayan yüzlerce kelimenin tartışmasız Arapça olduğu gerçeğinden yola çıkarak Türklerin Arap olduğunu söylemek nasıl yanlış ise Sümerlerin dilindeki Türkçe benzer kelimelerden dolayı da Sümer atalarının Türk olduğunu yazmak tarihi başlatan uygarlıkla alay etmek ''Mezopotamya'nın sahibi de benim.'' anlamına geldiğini yaşatılan asimilasyonladan anlayabiliyoruz.
Aşağı ve yukarı Mezopotamya halklarının zalim iktidarları o dönemdeki tanımıyla ''İleri gelenleri'' (Nuh:38.)yani sözü geçenlerin ya da zulmü dayatanların yandaşlarıyla tufanda 'helak olduğu' gerçeğini günümüze taşırsak;Mezopotamya ve Afrika'da zulümden inleyen,özgürlüklerini ve dillerini arayanların altlarındaki çamur katılaşım kayalarının sömürü ve zulümden eriyip yüzlerine (sıç)ratacakken tövbe tövbe!..
Nuh Peygamberin yerine emperyal gücü koyarak,ülkesini Nuh Gemisi'nden de büyük kazığa oturturken kendine uluslararası güçleri ''kurtarıcı'' diye Mezopotamya halklarını hiçe sayan zalimlerin karşısına,bahçeleri ormana dönüştürerek daha kalıcı ve bereketli baharlarla daha yakıcı ve boğucu tufanları koymaz mı?
Kadim kültürümüzün Tufandan etkilerini Mardin yerel ağzıyla yapılan beddualara tanıklık yapan biri olarak hak edenlere:
''Ken ğar! beytik u-ğarak! havşik.'' ''Favra u-farfota lek/lik.'' ''Yituf u-yıklıb inşaallah!''
(Evin kalmaya!,avlun derinlere çöke!) (Kaynayıp eriyesin/parçalanasın!) (Dolar,taşar inşaallah!)
Yerel,kadim kültürümüzde beddualar,sabrı taşırılan halkın hep uyarıcı tepkileri olmuş;yerini bulmadığında da geri adım atmada sakınca görmeyerek:
''Erci ıl-a'fu.''
(Affınızı rica ederim.) denilmiştir.
Halkımız,Nuh Tufanı'nın çok eski olduğunun hafızasına kazması yetmemiş;günlük yaşamda ve alış-verişte bile hatırlatarak:
''Hel hecé min veğt Nebi Nuh yé.''
(Bu eşya Nuh Peygamber zamanından kalmadır.) diyerek hep hatırlatır,sohbetler bu minvalde gelişirdi.
Kadim halk Nuh'un marangozluğuna hayran kalıp çocuklarını usta olsun diye marangozlara ücretsiz çırak olarak verirlerdi.
Dükkanda ya da atölyede keserin tahtaya dayandığı yerden dökülen kıymık ya da planyanın döktüğü talaşı,talaş sobasında yakmak için getirisi vardı çıraklara;baba ocağının ısınmasını sağlamak için:
''Harrik ıl-ınşara tıt vic ıl- nar.''
(Talaşı karıştır,ateş köz olsun.)