Syriza Zaferi: Darısı Başımıza mı?

Yunanistan’da yapılan seçimde sol parti olarak nitelendirilen Syriza oyların yüzde 35’ten fazlasını alarak büyük bir zafer elde etti. Uzun bir aradan sonra solun zaferi Avrupa’da iktidar yüzü görmeyen sol cenahı umutlandırdı.
Tabi bu sonuç Türkiye’deki ‘solum’ diyen çevreleri umutlandırdığı gibi romantik bir atmosfere de büründürdüğü gözlenmektedir. Hatta Syriza’nın zaferinin bir benzerini bazı çevreleri ‘HDP neden yapmasın’ demeye götürmüştür. Basında yapılan değerlendirme ve yorumlara bakılırsa tebriklerin, takdirlerin, umutların ard arda dizildiği görülecektir. Sol dayanışma adına olaya yaklaşılırsa yapılanların doğru ve haklı olduğu söylenmelidir.
Peki Syriza ne yaptı da halkın teveccühünü sandığa yansıtmasını bildi? Biraz sonra Syriza’nın seçim argümanlarını kısaca vermeye çalışacağım; ama öncelikle şunu belirtmekte yarar var ki, son yıllarda Yunanistan’ın içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durum ve halkın buna göstermiş olduğu tepkiler Syriza’nın başarısında büyük faktör olduğu bir gerçek.
Syriza’nın Kısaca Öyküsü…
Aslında Syriza sol grupların koalisyonudur. Bu zaferden sonra bütün Avrupa’da gözler Yunanistan’a çevrildi.
Durum kıta çapında solda heyecan yaratırken, AB'nin liderleri ve finans kurumları ise kaygılanmaya başladı.
Syriza'nın açılımı ise Synaspismós Rhizospastikís Aristerás yani Türkçesiyle Radikal Sol Koalisyon…
Adından da anlaşılacağı üzere Syriza birçok sol grubun oluşturduğu bir parti.
2004 yılında kurulan partinin kökleri 2001'de bazı sol gruplar arasında oluşturulan Solun Birliği ve Ortak Eylemi için Alan adlı koalisyona dayanıyor.
Bu birliğin 2004 seçimlerine girerken bir sol ittifak kurmak istemesiyle Syriza ortaya çıktı.
Kuruluşunu takip eden yıllarda Syriza'dan ayrılan gruplar da oldu, partiye yeni katılanlar da…
Bugün parti içinde Maoculardan, Troçkistlere, demokratik sosyalistlerden, ekolojistlere sol içi birçok farklı grup ve politik eğilim bulunuyor.
Farklı grup ve eğilimlerin partinin bazı kritik konularda net tavır almasını zorlaştırdığı düşünülüyor.
Öyle anlaşılıyor ki, Syriza uzun bir hazırlık döneminden sonra bu başarıyı yakalamış. Zira 5 yıl önceki seçilerde yüzde 4,6 oy alan Syriza 2012 seçimlerinde oy oranını yüzde 27’ye çıkardı. Son olarak yüzde 36,38 gibi bir oy oranına ulaşan Syriza belli ki halkın umut kaynağı olmuş durumda…
Liderini çıkaran parti: Tsipras partisiyle özdeş bir isim
Syriza, liderinin adıyla birlikte anılan bir parti.
Partinin başındaki Aleksis Tsipras'ın kişisel popülaritesinin partinin başarısında payı olduğu düşünülüyor. 41 yaşında.
Öyle ki, bazı dönemlerde yapılan anketlerde Tsipras'a destek oranı, partiye destek oranından daha yüksek çıkıyor.
Tsipras 1974 doğumlu. 1980'lerin sonunda Yunanistan Komünist Partisi'nin gençlik örgütü içinde siyasi eylemliliğe ilk adımı attı.
Atina Teknik Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği eğitimi aldı. Üniversite yıllarında öğrenci hareketleri içinde aktif rol üstlendi.
İlerleyen yıllarda, Syriza'yı kuran gruplardan en büyüğü olan Synaspismos içinde önemli roller edindi ve 33 yaşında lideri oldu. Daha sonra ise Syriza'nın liderliğine geldi.
Kravat takmaması dikkat çeken Tsipras'ın en büyük zevklerinden birinin motosiklet kullanmak olduğu belirtiliyor.
Görüldüğü üzere Yunanistan’da sol, genç olmasına rağmen, karizmatik liderini bulmuş gözüküyor. Aslında bu yaklaşım Türkiye’deki solun darısının başına demek daha doğru olur. Çünkü yıllarca ve hala sol liderlik koltuğundan dolayı kan kaybetmiş ve kan kaybetmeye devam etmektedir. Başarı sürecinin başında liderlik olayının çözümlenmesi gelmektedir. Bunu başaramayan sol, Türkiye’de hep bölündü. Aynı hastalık Kürtlere de sirayet etti.
Türkiye’de solun bölünmenin belirgin nedenlerin başında dış etkenlerin geldiğini de unutmamak gerekir. Zira solun tarihine bakıldığında Moskova, Pekin ve Arnavutluk gibi odakların etkisiyle ideolojik örgütlenmelerin dahası baştan ayrışmanın yaşandığı görülecektir. Bunun iz düşümlerini Kürt sol hareketinde de rahatlıkla görmek olası. Başka bir ifadeyle genel anlamda sol, Türkiye şartlarını okuyup tahlil etmek yerine ‘Dışarıdan İçe doğru’ bir yöntem benimseyerek Türkiye’yi okumuşlardır.
Bana öyle geliyor ki, solun Yunanistan’daki gibi, başarı yakalayabilmesi için diğer ülkelerde halkın, yönetildiği iktidarlar tarafından ezilmesi, adaletsizce yönetilmesi gibi parametreler sonrasında ‘bıçağın kemiğe dayanması’ gerekmektedir. Türkiye’de ise mevcut duruma bakıldığında henüz bu noktadan uzak olunduğu görülecektir. Tartışmalar sadece ‘romantizm’ ekseni üzerinde yürümektedir.
Solun yaşadığı başka bir handikap ise, herkesi kucaklayan liderini çıkaramaması… Syriza kendi liderini ortaya çıkardı. Örneğin Gezi Olayları’nda da herkesin ortak payda diye görmek istediği bir lider çıkmadı.
Bugüne kadar muhalefet tarafından iktidara yönelik yapılan eleştiriler ve suçlamalar ‘Erdoğan Odaklı’ olduğu için sosyal bir boyut taşımamaktadır. Dar kapsamda kalan bu eleştiriler halk tarafından ‘kıskançlık’ olarak algılanmaktadır.
Syriza'nın savunduğu ana argümanlar
Syriza'nın yükselişinde en önemli nedenin, AB-IMF kurtarma paketleri karşılığında hayata geçirilen kemer sıkma politikalarına Yunan kamuoyunda büyüyen tepki olduğu düşünülüyor. Syriza'nın programının temelinde de bu kemer sıkma politikalarını ret bulunuyor. Parti, ülke borçların önemli bölümünün silinmesini, yardımlar için yeni müzakereleri ve sosyal hakların artırılmasını savunuyor. Tsipras'ın 15 Eylül 2014'te Selanik'te açıkladığı program, partinin hedeflerini net olarak ortaya koyuyor.
Programın ana başlıkları şöyle:
· Borçların kısmen silinmesi: Syriza kamu borçlarının kısmen silinmesini savunuyor. Parti programında 1953'te Almanya'nın borçlarının yaklaşık yarısının silinip diğer yarısının uzun vadeli krediye çevrilmesi örneği veriliyor. Bunun Yunanistan için de yapılabileceği belirtiliyor. Parti, AB ile yeniden masaya oturarak, Avrupa'dan alınan kaynağın geri ödenmesinde faiz oranlarının görüşülmesi ve vadelerin uzatılması gerektiğini ifade ediliyor.
· Bedava elektrik: Syriza yoksulluk sınırı altında yaşayanlara elektrik ve ısınma hizmetini ücretsiz vereceğini taahhüt ediyor.
· Gıda ve kira desteği: İhtiyacı olanlara gıda ve kira yardımı yapılmasını savunuyor.
· Sağlık ve emeklilik maaşları reformu: Parti, ücretsiz sağlık hizmetini düzelteceğini, emekli maaşlarını iyileştirmek için 13 milyar Euro'luk bir planı devreye sokacağını belirtiyor.
· Ulaşım reformu: Yoksulluk sınırı altında yaşayan Yunanlara ve uzun süredir işsiz olanlara özel toplu taşıma kartı verilmesi öngörülüyor.
· Zenginlerin vergilendirilmesi: Syriza zenginlerden alınan ve son yıllarda kaldırılan bazı vergilerin geri getirilmesini, kimi yeni vergileri ve gelir vergisi alt sınırının 5 bin Euro'dan 12 bin Euro'ya çıkarılmasını savunuyor.
· İstihdam programı: Yunanistan'da işsizlik oranı yüzde 25'in, gençler arasında işsizlik oranıysa yüzde 50'nin üzerinde. Syriza büyük bir istihdam programını devreye sokmak istiyor. Amaç iki yıl içinde 300 bin yeni istihdam alanı yaratmak.
· Ödenemeyecek banka borçlarının silinmesi: Syriza'ya göre yurttaşların bankalara ödeyemediği borçlar silinmeli.
· Asgari ücret: Syriza asgari ücreti 751 Euro'ya çıkartacağını belirtiyor.
· Demokrasi: Demokrasinin geliştirilmesi ve katılımın güçlendirilmesi hedefleniyor.
Ama Trispas, 26 Ocak’ta yaptığı ilk açıklamada, AB ile çatışma yaşamayacaklarını vurguladı. Yunan halkı acı reçete ile mi karşı karşıya kalacak veya yeni hükümet uluslararası finans çevreleriyle derin çelişkiler mi yaşayacak? Bunu zaman gösterecek.
Solda umut ve heyecan tetikledi
Syriza'nın yükselişi Türkiye'deki sosyalistler de dahil olmak üzere, Avrupa solunun önemli bir bölümünde heyecan yaratmış durumda….Bazı Avrupa ülkelerinde solda, Syriza modeli kavramının kullanıldığı, Syriza'dan esinlenilerek yeni ittifakların kurulduğu, hatta yeni parti kurma deneyimlerine girişildiği biliniyor.
Bu heyecanda İspanya'da taban hareketlerinin inisiyatifiyle son dönemde kurulan, başında 1978 doğumlu akademisyen Pablo Iglesias'ın bulunduğu Podemos'un hızlı yükselişinin de payı var. Avrupa solunun bir bölümü, olası Syriza hükümetinin Avrupa siyasetinde tarihsel bir dönüşüme kapı aralayabileceği kanısında…
Bununla birlikte sosyal demokrasinin solunda kalan kesimlerde, Syriza'nın neo-liberal politikaları ters yüz edecek kadar radikal olmadığını düşünen kesimler de bulunuyor. Hatta bu kesimlere göre Syriza, zamanında PASOK'un yaptığı iddia edildiği şekilde, sistem karşıtı bir toplumsal öfkenin sistem içinde ehlileştirilmesinin aracı olabilir.
AB liderleri ve finans çevreleri Karamsar
Öte yandan AB liderleri ve finans çevreleri ise Syriza'dan yana son derece kaygılı.Başta Almanya Başbakanı Angela Merkel olmak liderler kaygı içeren açıklamalar yapılıyor.İngiliz Financial Times'tan Alman Handelsblatt'a ekonomi yayınlarında sürekli Syriza'nın Euro bölgesi projesini çökerteceğine dair makaleler yayınlanıyor.idarı konusundaki kaygılarını dile getiren AB liderlerinden.
Economist Intelligence Unit'in son araştırmalarından birinde şu ifadeye yer veriliyor:
"Syriza bir hükümet kurabilirse, Avrupa Birliği'ne şok dalgaları gönderir ve başka yerlerde de siyasi kargaşayı tetikler.Yunanistan'da bir Syriza hükümeti kurulması, hem ülke içinde, hem de bölgesel olarak büyük bir istikrarsızlık unsuru yaratır. Partinin temel politikalarından birisi borçların silinmesi olduğundan, Yunanistan'ın borç aldığı uluslararası kurumlarla ilişkisinde de neredeyse kesin diyebileceğimiz bir kriz başlar."
Syriza'nın hükümet olup olmayacağı, hükümet olursa hangi politikaları yaşama geçireceği ancak zamanla görülebilecek.
Ancak görünen o ki, Syriza hem yarattığı sempati, hem de kaygı ile sadece Yunanistan değil, Avrupa çapında önemli bir politik aktöre dönüşmüş durumda…
HDP’nin Kutlama Mesajı
Eş Başkanlar Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ imzalı 26 Ocak’ta yayınlanan kutlama mesajında şu görüşlere yer verildi:
“Sevgili Alexis Tsipras,
HDP olarak, 25 Ocak'ta yapılan genel seçimlerde elde ettiğiniz tarihsel zafer nedeniyle sizi ve şahsınızda tüm Yunanistan halkını kutluyoruz. Sahiplendiğiniz adalet, eşitlik ve özgürlük ilkelerinin, neo-liberal Troyka’nın Yunanistan halkına yaşatmış olduğu baskı cenderesini aşacağına inanıyoruz.
Tüm dünyada ezilen halkların eşitliğini ve özgürlüğünü kendisine şiar edinmiş iki kardeş parti olarak, HDP-Syriza dayanışmasını ve stratejik işbirliğini önemsiyor, dünya halklarına küresel kapitalist sistem tarafından dayatılan her türlü baskı ve adaletsizliğin, dünyanın her yerinde açığa çıkan özgürlükçü ve eşitlikçi yapılarla kurulacak güçlü ittifaklar ve dayanışmayla bertaraf edileceğine inanıyoruz. Katedeceğiniz yolda başarılar diliyor, yoldaşça duygularla sizleri ve tüm Yunanistan halkını selamlıyoruz.”
HDP, Syriza ile özdeşleştirilemeyeceği gibi benzetilemez de… Çünkü Syriza, etnik kimliğe mesafesi net ve uzak duruyor: ancak HDP her şartlarda söylemin ötesinde etnik bir pratik sergiliyor.
Peki, Syriza halka verdiği vaatlerin altından kalkar mı? Bunu şimdiden kestirmek güçtür; ancak ortaya koyduğu argümanları hayata geçiremezse sol bir kez daha kaybeder ve bu kez ‘darısı başımıza’ denmez. Ya da hem dünyada hem de Türkiye’de her şey bir kez daha romantizme bürünecek.