Süryani Kültürü ve İçsel Dönüşüm Kitabı
Her düşünce yaşam toprağına ekilen bir tohumdur. Her tohum, yapısı gereği fide ve ağaç olma oradan ormana dönüşme potansiyeline sahiptir.
Çünkü her ağaç kendi içinde meyveye dönüşen bir canlılık barındırır. Eğer iyi bir toprak, doğru havalandırma, yeterli su ve nitelikli bir ilgiyle beslenirse, tohum kesinlikle meyve verir. Edebî çalışmalar da, tıpkı toprağa atılan tohum gibi, havayla, suyla, ışıkla, sevgiyle, geliştirici yaklaşımlarla ve samimi niyetlerle beslenip geliştirilmeye muhtaçtır.
Zira uyanma ihtiyacı ve olasılığının had safhada olduğu bir dönemde zorluklarla başa çıkmayı önemseyen ve kalıcı anlamlar sunan edebî çalışmalar büyük önem taşır. Bu nedenle yeni bir kitabın heyecanı ve sevinci başka bir şey benzemez. İnsan coşkuyla dolar ve bu coşkuyu paylaşma arzusuyla taşar.
Gönül, ezbere dayanan mevcut yargılara, zihinleri dar bir çerçeveye hapsetmeye razı değilse, olumsuz gidişata kayıtsız kalamaz. Bir şeyler yapmak gerekir diye düşünür. Dolaysıyla bu yeni kitap işte böyle bir hissiyatın ve hassasiyetin gayretinden doğmuştur. Yetersiz olabilir belki ama bu yeni çalışma(m) böyle yorucu bir farkındalığın naçizane ürünüdür. Bu amacı gözeten vicdani bir sorumluluğun ve çabanın sonucudur.
Yerleşik olumsuz algıların ve geleneksel düşünce kalıplarının ötesine geçen eser, karamsarlığı yenmeyi, umut ve ilham aşılamayı amaçlamaktadır. Mana yolculuğunda anlamlı ve sağlıklı büyümeyi teşvik etmeye gayret etmektedir. Sadece Süryani kültürünün soyut ruhunu tanıtmakla kalmayan bir eserdir, içsel dönüşümün yoluna işaret ederken, aynı zamanda mana yolculuğunun önemini de ortaya koymaktadır. Hayatın karmaşıklığı içinde, öze dönüş motivasyonuyla bu yolculuğa çıkmak, ruhu beslemenin ve hakikate ulaşmanın güçlü bir disiplinidir. Zira tekrarlanan ezberden kalıcı ve kuşatıcı yeni bir anlayış geliştirmek; sorun yaratan, hayatı kısıtlayan ve tıkayan kalıplaşmış düşünce biçimleri ve alışkanlıkları başka türlü aşmak mümkün değildir. Bunun için sürekli yenileyen bir bakış açısı geliştirmek gerekir. Çünkü oluşun ve akışın içinde ancak yenilenen ilerleme sağlayabilir.
Kültür, bir toplumun ruhunu ve geçmişini yansıtan ayna gibidir. Mezopotamya coğrafyasında özgün ve derin geçmişe sahip Süryani kültürünün görünmeyen gizemli ruhu, içsel dönüşümü sağlayan zengin bir manevi mirasın taşıyıcısıdır. Zira o ruh, yaşatan ve özgürleştiren kadim bir felsefeyle işlenerek günümüze kadar gel(ebil)miştir.
Süryani kültürünü ve içsel dönüşüm temasını bir araya getiren bu eser, sadece Süryaniler için değil, aynı zamanda hakikati arzulayan herkes için ilham kaynağı olabilecek türdendir. Kendini keşfetmek ve içsel dönüşümün kapılarını aralamak isteyen herkese reçete sunmaktadır. Görünenin ardındaki görünmeyeni idrak etme çabasında içsel kaldıraçları güçlendirerek, daha derin ve anlamlı bir yaşama davet etmektedir. Zira huzurun ve ferahın teminatı, ilahî sistemin dilini ve esaslarını anlamaktan, toplumsal kalkınmayı önemsemekten ve buna hizmet etmekten geçer. Küresel ve yerel ölçekte değer yargılarının hasar gördüğü bir süreçte, bu yaklaşım, bireysel gelişim ve toplumsal huzur için de oldukça önemlidir. Çünkü edebi gücün temel ilkesi ve nihai kullanımı, başkalarını güçlendirmektir.
Bu kitap, mana yolculuğuyla kendimizi daha iyi anlamımıza ve kişisel büyümemize -özel vurgularla- katkıda bulunur. İstikrarın sadece içsel bir bakışla elde edilebileceğini hatırlatarak, insanın gerçek potansiyelini (yani ilahi kıvılcımını) harekete geçirmeyi, düşünceyi daha yüksek bir seviyeye taşımayı, gerçek uyanışı ve merhametli farkındalığı tetiklemeyi hedefler. Aydınlanmanın ve bilgeliğin önemini vurgularken, ruh dünyasını ve yaşam felsefesini anlamak isteyenlere yol gösterir.
Süryani öğretilerine ve felsefesine ışık tutarak, içsel dönüşümün kapılarını aralar. Hakikati, özgünlüğü, özgürlüğü ve aidiyeti öne çıkararak, içsel huzura ve bütünlüğe ulaşmanın yollarını gösterir. Bu anlamlar içselleştirilir de zihinde canlı kalırsa, yeni ilhamlara vesile olur. Zamana meydan okuyan ve insanı içten dışa rahatlatan bir dönüşüme veya yenilenmeye de taşıyabilir. Çünkü bu eser, belirsizliklerle başa çıkma yeteneğini, farklılıkları kabul etmenin önemini, anlam ve amaç bulma süreçlerini, daha şefkatli, daha ahlaklı, daha alçakgönüllü, daha cesur, daha bağışlayıcı, daha takdir ve şükran dolu olmanın gerekliliğini vurgular. Zira gerçek uyanışı tetikleyen hakikatin aydın bakışı kuşatıcı ve kapsayıcıdır. Kalıplarla ve yargılarla bakmaz. Tamamen saf, tamamen yargısızdır. Dolayısıyla uyanış, hayatın karmaşıklığı ve akışı içinde bunun farkına varmaktır. İlahi sistemin dilini ve esaslarını anlayarak hem kendimiz hem de toplumun/insanlığın huzur ve ferahı için hizmet edebilmektir. Bu uğurda sorumluluk taşımaktır. Çünkü asıl ve asil uyanış, beden-ruh dengesini gözeterek akıl ve enerjimizi (yani bize verilen her şeyi) en iyi şekilde değerlendirmeyi ve kullanmayı öğrenmektir.
Umursamazlığın yol açtığı bilgi eksikliği, duygusal donukluk, istikrarsız davranışlar ve ahlaki kayıtsızlık, var gücüyle saldırırken, ezbere dayanan düşünce kalıplarıyla bu saldırıların kısıtlayıcı gücünü kıramayız, onu alt edemeyiz. Bu saldırıları savurmak, ezbere dayanan düşünce kalıplarını sorgulamayı ve onlara karşı alternatif yaklaşımlar keşfetmeyi gerektirir. Bunun yolu da içsel dönüşümü sağlayan edebî çalışmalardan geçer. Ancak, öz değere, öz bilgiye, öz emeğe dayanmayan ve hakikatin samimi değerlerinden beslenmeyen hiçbir edebî çalışma toplumsal anlayışın gelişmesine ve yaşam bilgeliğin paylaşılmasına katkı sun(a)maz. Kalıcı etki bırakamaz. Önünde sonunda hüsrana uğra(tı)r.
Dolayısıyla tutarsızlığın sarsıntıları nedeniyle samimiyetin kırıldığı süreçlerde, gelişimi ve erdemi koruma çabası, düşünceye, anlamaya, geleceğe ve kalkınmaya yeni bir perspektif sunmayı gerektirir. Ancak bu perspektifle, tumturaklı ve gösterişli yaklaşımlar aşılabilir ve miras aldığımız kültürü bu şekilde zenginleştirebilir ve geliştirebiliriz. Zira beden, akıl ve ruh bütünlüğünü koruyan yaşam bilgeliği, uzmanlık gerektiren tüm meslek alanlarının gelişimine katkı sağlayan bir anlayışa sahiptir. Bu değerli katkılar, insanın benlik ve yaşam algısını zenginleştirerek, sağlıklı yaşam yolunun taşlarını döşer. Lakin Aziz Agustinus'un (354-430) da belirttiği gibi, ‘‘Gözler kapalıysa şayet, ışığa yakın olmanın sağladığı bir avantaj olmaz.’’
Yaktığı içsel ışıkların avantajıyla yaşamı ve insan onurunu daha iyi anlamaya katkı sunan bu özgün çalışma yakın bir zamanda Türkçe ve Süryanice olarak yayınlanacaktır. 430 sayfadan oluşan bu yeni kitabın tanıtımını yapmanın ve duyurmanın heyecanını yaşıyorum.
Ezberlerin bozulduğu, bazı hususların sorgulandığı, insanın kendini ve yaşantısını etkileyen nedenleri gözden geçirdiği bir dönemde bu kitabı okuyacak ve idrak edecek olan herkese faydalı olması, en büyük arzumdur. Ondan bir kişi bile faydalanırsa, bahtiyar olacağım, huzurumun kat sayısı katlanarak artacaktır.
Saygılarımla.
Yusuf Beğtaş