Suriye Çıkmazındaki Rusya

KÖŞE YAZISI

   Soğuk Savaşın, Atlantikçi yapının galibiyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çökmesi ile uluslar arası sistemde SSCB coğrafyasında yeni bağımsız devletler ortaya çıkmıştır. Soğuk savaştan ekonomisi çökme noktasına gelen Rusya 2000’li yılların başına kadar uluslar arası ve lokal olarak da yerelde çok fazla etkili olamıyordu. Boris Yeltsin’in Rusya federasyonu Devlet Başkanı olmasıyla birlikte dönemin Amerika Birleşik Devletleri, Devlet Başkanı Bill Clinton ve Atlantikçi yapıyla sıcak ilişkilere girildi.   Bu ilişkilerin düzeyi Rusya Federasyonun NATO'ya üye olabileceği söylentilerini de beraberinde getirmiştir. Devletlerin ön planda tuttukları menfaatlerden olsa gerek Rusya NATO’nun Sırbistan'ı bombalamasına dahi ses çıkartmamıştı. Rus ekonomisinin bir türlü düzelmemesi, yolsuzluk ve yoksulluğun artması ile birlikte eski bir KGB ajanı olduğu iddia edilen Vladimir Putin’i Devlet Başkanı seçen Rusya Uluslararası sistemde yitirmiş olduğu gücünü kazanmaya başlamıştır.

         1993 yılında oylanarak yürürlüğe giren Rus Askeri Doktrinine göre; Rus Federasyonu’nun dış tehditlere karşı kendini savunma amaçlı askeri dış politikayı benimsediği vurgulanırken, Rusya federasyonun nükleer gücünü ancak kendisine veya müttefiklerine karşı bir saldırı anında kullanacağını açıkça ilan etmiştir. Bu açıklama Rusya Federasyonun uluslar arası arena da hala kendisi nükleer bir güç olduğunu kanıtlama ve hatırlatma gereğinin işaretidir.

        Ortadoğu Coğrafyası savaşlar ile kaynarken Rusya’nın Ortadoğu coğrafyası üzerinden tüm dünyaya mesajı Suriye üzerinden verdiği açıktır. Suriye’deki dengeleri kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ettiği, karşısına çıkacak her güce itiraz edeceği son olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine ait savaş uçaklarının taciz edilmesi bunun bir göstergesidir. Rusya Suriye üzerinden Ortadoğu coğrafyasında söz sahibi olmak istediği gibi pastadan da pay almak istediği aşikardır. Bunun içindir ki ;Esad rejimi ile beraber hareket ediyor olması yeni bir gelişme değildir. Zira Rusya varlığını Ortadoğu da hissettireceği tek ülke Suriye’dir.

      Büyük güçlerin savaş taktikleri stabil değildir. Teknoloji ile birlikte savaşma araç ve gereçlerin değiştiğini görüyoruz. Bunun yanında savaş alanı da değişmiştir. Ortadoğu adeta büyük güçlerin savaş arenası halini almıştır. Nasıl ki futbol müsabakasının belirli yerleri var ise büyük güçler buna benzer savaşacakları coğrafik alanlar belirlediği açıktır. Bunun iki sebebi vardır; 1- Savaştıkları coğrafyanın yer altı ve yer üstü zenginliklerine hakim olmaktır.2- Bu savaşı verirken savaşı kendi ülkelerine taşımamaktır. Çünkü; savaşılan coğrafya size ne kadar uzak ise ülkenizin sosyolojik, kültürel, iç çatışmalardan etkilenmesi bir o kadar da etkisi az olur.

     Rusya’nın Ortadoğu da hakimiyet mücadelesi Suriye üzerinden ve Esad ile olduğu ortaya çıkmıştır. Rusya Suriye’deki varlığı için  Esad’ın kalmasında ısrarcı olacaktır. Esad’ın gitmesinden yana olan Avrupa devletleri Rusya'nın ısrarcı tavrı üzerine olacak ki Esad’lı bir geçiş dönemini gündeme getirmişlerdir. Büyük güçlerin savaş arenası  olan Suriye topraklarının önümüzdeki süreçte de sıcaklığını koruyacağı ve yeni acıların yaşanabileceği beklenmelidir.