Suç Duyurusunda Bulunuyorum!
Ne kadar doğrudur bilmiyorum ama halk arasında anlatılan bir hikâye vardır. Askeri birliğin birinde tutulan bank nöbetiyle ilgili olan hikâyemiz aynen şöyle; Askerlerin istirahat ettiği alanlardan birinde bulunan bankların başında tutulan nöbetlere anlam veremeyen yeni komutan, bu nöbetlerin kim tarafından ve neden konulduğunu merak ederek araştırmaya başlar. Aradığı cevabı bulduktan sonra da bu nöbeti kaldırır tabi ki. Cevap aynen şöyle; çok uzun yıllar önce aynı bankları boyayan zamanın komutanı, boyalı banklara kimse oturmasın diye başlarına nöbetçi diker. Ertesi gün bir başka birliğe atanan zamanın komutanı, boyası kuruyan bankların nöbetini kaldırmayı unutur ve yeni görev yerine gitmek üzere birliğinden ayrılır. O ayrılır ayrılmasına ama bank nöbeti devam eder. Tatlı bir tebessümle dinlediğimiz bu hikâyelerin benzerleri de var. Mesela içinde boğulan olduğu için cezalandırılmış havuz, savaş anında çalışmadığı için cezalandırılmış tank gibi. Tabi bu anlattıklarım, halk arasında konuşulan şeyler. Bu hikâyelerin asli gerekçeleri ve bir mantıkları mutlaka ki vardır ama bunlardan haberdar olunmayınca yapılan yakıştırmalar da tatlı bir tebessümle dinlenir oluyor.
Değerli okurlarım, belki sizlerin de duymuş olduğunuz bu hikâyelerden söz ederek yazıma başlamama neden olan konu dünkü üniversite sınavı oldu maalesef. Maalesef diyorum çünkü bu snav üç yıldan beri Kızıltepe’de yapılmıyor. Kızıltepe’ye reva görülen bu cezanın hiçbir suçu olmayan çocuklarımıza ödettirilmesinin mantığını anlamakta güçlük çekiyorum. Sınav sabahı yoğun trafikten dolayı tıkanan Kızıltepe Mardin Karayolu’ndaki araçlarda bulunan aralarında yeğenlerimin de olduğu binlerce çocuğumuzun Sınava yetişememe endişesiyle yaşadığı sıkıntı ve bu sıkıntının mutlak suretle yaşattığı olumsuzlukların hesabını kim verecek. Yazımın başında verdiğim örneklerin mutlak suretle bir mantığı olduğuna eminim ama bu durumun hiçbir mantıkla izah edilemeyeceğine de kesinlikle inanıyorum.
Ülkenin her tarafında olabileceği gibi Kızıltepe’de de bir kopya olayı yaşanıyor. Yaşanan bu suçtan sonra da Kızıltepe’de yapılan sınavlar askıya alındı ve bu askı hala devam ediyor. Şimdi başımızı iki elimizin arasına koyarak düşünelim biraz. Dünkü sınava giren çocuklarımız kopya olayının yaşandığı yılda ortaokuldaydı. Dünkü sınav için Mardin merkez ve diğer ilçelerde görevlendirilen öğretmenlerin büyük bir bölümü yine Kızıltepe’de görev yapan öğretmenlerdi. Peki o zaman diyorum, acaba ceza Kızıltepe’deki okul binalarına mı verildi. (tıpkı askerlikte sözünü ettiğim cezalar gibi) Eğer dediğim gibi okul binaları cezalandırıldıysa, o zaman faaliyete bu yıl girmiş yeni okul binalarının (!) suçu ne?
Değerli okurlarım; bu iş imama kızıp dine sırt dönmeye benzemiyor mu? Üç yıl önce yaşandığı iddia edilen bir suçun cezasını o suçla hiçbir ilgisi olmadığı halde bu günün gençlerine çektirmek hangi mantıkla izah edilebilir? Hangi mahkeme ya da hangi hakim, başkasının işlediği suçun cezasını bir başkasına yükleyebilir? Böyle bir durumda mahkemenin ya da hakimin kendisi suç işlemiş olmaz mı?
Son olarak ben de buradan her daim güven duyduğum adalete suç duyurusunda bulunmak istiyorum. İster siyasi irade olsun ve ister bürokratik kurumlar olsun Kızıltepeli gençlerimize bu cezayı çektiren merci her kimse suç işlemiştir ve işlemeye de dün itibarıyla devam etmiştir. Bu işin yetkilileri ve sorumluları her kimse, dün işlenmiş olan suçun cezasını bugün doğan çocuğa vermeyi bir an önce bitirmelidirler. Aksini düşünmek dahi istemiyorum artık.
Daha önce mevcut mağduriyetin kalkması için yapılan Kızıltepe’deki STK’lar tarafından yapılan açıklamalar ve açılan imza kampanyalarına rağmen herhangi bir gelişmenin yaşanmamış olması bir talihsizlik olarak görüyor ve bu durumun mağduru olan gençlerimizin hissettiğim desteğiyle daha da güçleneceğine emin olduğum kalemimle bu işin takipçisi olacağımı ilanen duyurarak saygılar sunuyorum.