STK ‘lar Ameliyata Muhtaç

KÖŞE YAZISI


Kürt coğrafyasında kendimi bildim bileli sivil siyaset alanı varlığıyla yokluğuyla sorun olmuştur. Ancak her halükarda sivil alanın varlığı ve bu alanda toplumun örgütlenmesi demokratikleşme ve özgürlükler kültürünün gelişimi için mücadele gereklidir. Bu zeminde her toplumda olduğu gibi bizde de örgütlenmelere gidilmiş, karınca kararınca toplumsal gelişim adına mücadele edilmiştir?!!

Evet bu süreç beraberinde hem soru işaretleri hem de zaman zaman tepkiler de getirmiştir. Daha açık bir ifadeyle sivil alanda örgütlenip ortaya çıkan yönetim anlayışları ve buna önderlik eden kişiler büyük sorunları da eleştirileri de beraberinde taşımışladır.

Bu sorunsal alan zaman zaman Türkiye’nin AB’ye girmeye gayret ettiği süreçte de hazırlanan İlerleme Raporlarının konusu da olmuştur. Özellikle Kürt coğrafyasında faaliyetlerini sürdüren genel anlamda STK’lar masaya yatırılarak mercek altına almak istenmiştir.

Yaşadığımız coğrafyada bilinen adıyla STK’lar yani Sivil Toplum Kuruluşları genel olarak pasif ve bireysel menfaat gütme eleştirileriyle nitelenmiştir. Başlarında genellikle yıllarca aynı kişiler yer alarak başkanlık yapmaktadır. Dönem değişir, devran değişir ama bu kurumun başlarında aynı kişiler başkanlık görevini sürdürmektedir. Bu anlayış, bu gibi kurumlarda kesinlikle saydamlığın ve demokratikleşmenin önünü kesiyor. Bu başkanlarla konuştuğunuzda her zaman en büyük ve en ideal demokrat kişilik onlardır.

Bölgemizdeki STK’larla ilgili bir başka eleştiri konusu yönetim anlayışı olarak mevcut iktidarlara yaptıkları ‘kuyrukçuluk’ yaklaşımıdır. Bu anlayış, mevcut iktidarlara yaranmaya gayret eden bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bölgemizde memur ve öğretmen sendikaları bu kategoride değerlendirilebilir. Bir kategori iktidar olarak devlete diğer kategoride yer alanlar ise silahlı Kürt Güçlerine yaranmaya çalışarak gerçek işlevinden ve misyonundan uzaklaşmaktadır. Hatta son yıllarda bu gibi stk’larda başkanlık veya yöneticilik yapanlar kendilerini seçtirmek üzere adeta dayatıyorlar. Bu anlayış nereden ve kimden gelirse gelsin demokratik değildir ve toplumsal gelişmeye katkı yapmaz. STK’lar doğaları gereği, iktidarlar üzerinde toplumsal baskı yapma gibi misyonları vardır. Ne küresel ne de lokal iktidarlarla anlaşmaz.

STK’ları niye tartışmaya açıyoruz? Çünkü toplumsal şartlar değişiyor, insanlar değişiyor. Bununla beraber toplumsal duyarlılık artıyor. Toplum artık taleplerini, tepkilerini kendisi ortaya koyuyor. Eskiden bu gibi tepkiler STK’lar üzerinde veriliyordu; şimdi ise toplumsal duyarlılık insanları sokaklara, alanlara taşıyor. Artık STK’lar da gelişen toplumsal ihtiyacın gerisinde kalıyor. Örneğin elektrik kesiliyor ve kasti olarak ama Ziraat Odaları nerede? Yaklaşık dört saat olarak elektrik kesintisiyle halka ceza veriliyor ama ortada Esnaf Odaları yok, Şoförler Odası yok!!!!

İlçenin kaymakamı çıkıyor DEDAŞ’ı arıyor ve diyor ki ‘Siz vatandaşı devlet ile karşı karşıya getiriyorsunuz. Buna hakkınız yok. ‘ Bu yürekli davranışı ilçenin belediye eş başkanları yalnız bırakmıyor. Her çağdaş ve cesaret verici adımları, atılımları kutluyoruz. Kümse kusura bakmasın şunu da vurgulamakta yarar var görüyorum:

Kurulduğu günden bu yana Sayın Şerif Öter Bey’in önderliğindeki STK Platformu eşsiz bir duyarlılık örneği sergiliyor. Yine Kızıltepe ÇEVGÖN’la bütünleşen Sayın Menduh Çakır ve faaliyetlerinin altını çizmek gerekir. Bölgenin ve ilçemizin hemen hemen her sorununa duyarlılık gösteriyorlar. Kutlarım!!!

Artık bölgemizdeki ve ilimizdeki, ilçelerimizdeki STK’lar kendilerini süzgeçten geçirmeleri gerekiyor. Sadece kongre zamanlarında başkan olmak adına duyarlılık göstermesinler. Ameliyata acil ihtiyaçları olduğunu unutmasınlar. Başkanlığı ağalık gibi kullanmaları kendilerine yakışmıyor. Toplumsal duyarlılık gibi yeteneklerini olamayanlar lütfen bir daha kongrelerde yönetimi talep etmesinler. Demokratik duyarlılığı olmayanlar ise hiç alternatif olarak ortaya çıkmasınlar!! Saygıyla…