Sosyal dokumuz aşındırılıyor mu?
Ahlak, kişilik, inanç ve değerler gibi metalaştırılamayan ve ranta dönüştürülemeyen hususlardan kapitalistler haz almadıkları gibi bunların dejenerasyonundan da kaçınmazlar.
Ayıp, günah, yakışıksız kelimelerini gelişme, ilerleme ve medenileşmeye! engel olarak görürler. Oysa tefessüh, ahlaksızlık ve bunalımlarla neticelenecek sonuçlar olsa bile düşündükleri tek şey servetlerine servet katmaktır.
Modernleşmeyi medenileşme, aşırı tüketimi sınıf atlama, arsızlığı da yükselme olarak lanse ederler.
Hedef kitle ağırlıklı olarak kadınlar ve gençlerdir. Eğlence, turizm, sanat ve kültür alanlarında her gün yeni bir icad! İçindedirler.
Mardin son yıllarda turizm şehri olarak terfi! ettirildi ve bir okus-pokusla etkili bir çok kişi de bu illüzyona inandırıldı.
Maalesef yaklaşık yüzyıl öncesinden başlayan ve devletin tepesinde şekillendirilen projelerle toplum mühendisliği sür-git devam etmektedir.
Mardin’in bir turizm kenti konseptine sokularak her şeyin (beşeri ve tabii kaynaklar, ticaret, ziraat, eğitim vs.) tali, ama turizmin asli olarak görülmesini iyi niyetle değerlendirmek fazla saflık olur.
İki-üç, en fazla beş-altı yıllığına bürokrat olarak dışarıdan atananların şehrin sosyal dokusunu ve kodlarını değiştirmeye karar verebilmesi doğru mudur? Tayini çıkıp gittiklerinde burayla soyut veya somut hiçbir bağı olmayanlar mı, yoksa burada kalan/kalacak insanların yaklaşım ve beklentileri mi esas alınmalıdır?
Katılımcı ve müzakereci demokrasilerde ‘halka rağmen halk için’ anlayışlarına asla yer yoktur.
Şehir ve halk zorlanarak ve manipülasyonlarla dönüştürülemez. Bu ‘eski Türkiye’den kalma alışkanlıklardır.
Gelişme, olgunlaşma, yenileşme’ye Evet; ama yozlaşma, ahlaksızlık ve bozulmaya Hayır.
Yobazlık kadar yozluk da kötüdür.
Dün Mardin Bienali ve benzeri etkinliklerle şehrin sosyal ve kültürel dokusuna doğrudan müdahelede bulunma cüreti gösterenler bugün de farklı ad ve şekillerde bu gayretlerini sürdürmektedir.
Birileri Mardinimizi ve Mardinlileri karanlıkta görüp aydınlatma, ilkel görüp modernleştirme saplantısında mıdır hala? Zevk, eğlence, haz, adab- muaşerat ve münasebetlerimizin eksik ve yanlış olduğunu, bunun için de dışarıdan müdahele edilmesi ihtiyacını mı duymaktadır?
Geçen ay Mardinimiz yepyeni bir etkinlikle tanıştı. Sokak Karnavalı…
Üstü başı çoğunlukla çıplak, vücutlarının değişik yerlerini farklı renklerle boyamış, ilginç kılıklar içinde, böğürür gibi anlaşılmaz sesler çıkaran ve tuhaf hareketlerle aykırılıklarını duyurmaya çalışan a’cebul acayip bir sanat! icra edildi.
Fuat Yağcı Camii kenarından, Ortadoğu sitesi önünden, Hükümet konağının arka bahçesindeki alana doğru zıplayarak, sağa sola ve birbirlerine garip hareketler sergileyerek gittiler.
Bu anlamlı ve önemli organizasyonu kimler yaptı ve finansmanını kimler hangi kalemden sağladı? Yoksa bu da Mardin’imiz için oluşturulan yeni konseptteki projelerin bir parçası mıydı?
Yakın geçmişte aykırı cinsel tercihleri! ile ün yapmış birilerini örnek kişilik olarak Mardin gençlerine takdim eden Zat-ı Devletluleri de gördük. Hatta kutsal mekanların iğreti emelleri için istismarı bile sağlanmaya çalışıldı. Ama sçzkonusu zevatta Mardin aşkı! Ödenti ve atiyelerin kesilmesiyle buharlaştı gitti.
Sosyal ve sanatsal etkinlikleri icra eden veya finanse eden kamu kuruluşları (Üniversite, Belediye, Valilik…) ve kamu görevlileri ise; hatırlatmak isterim ki bu imkan ve paralar kimsenin şahsi malı değildir ki tasarrufunu da kişisel karar ve arzularıyla yapılabilsin.
STK’lar kendi öz kaynaklarıyla başkalarına yük olmadan ve devletin kaynaklarını hortumlamadan –istiyorlarsa- sosyal, kültürel ve sanatsal etkinlik oluştururlar.
Büyük ve zorlu hesabı görecek olan ise Allah’tır.
* * *
Modernizme kendisini kaptıranlar için modern mabetleri vardır artık. AVM’ler. Haftada, hatta kimileri için günde bir tavaf edilmezse uyuyamayacak kadar içten kulları da vardır. Alıcısı ve meraklısı için bir çok marka ve ürünü bir arada bulundurma kolaylığı sağlar. Yeni istihdam imkanı sağladığı da doğrudur.
Ama İstihdam sağlamanın diyeti sahil kültürünü yutturmaya kalkışmak olmamalıdır.
Mardin İnanç ve kültür, tarih ve mimari boyutuyla haklı bir ilgiye mazhar olmuşken, eğlence ve işret ile bunu gölgelemeye kalkışmak altın yumurtlayan tavuğu kesmek olur.
Üst kattaki kafelerin cephesinin açıldığı birkaç yüzme havuzu ve aqua parkın kadınlı-erkekli olması doğru mudur?
Unutulmamalıdır; MovaParkın açıldığı coğrafya, Antalya Konyaaltı sahilleri değil; Kızıltepe Berriye’sidir.
CanGross Yenişehir’de ilk açılan büyük marketlerden birisiydi. Geniş bir alkollü içecekler standı vardı içinde. Kısa süre sonra hem ticari, hem de müşteri duyarlılığını anlayarak bu satndı kapattılar. Ama helal-haramını önemseyenler nezdinde uzun süre olumsuz bir imaj olarak iz bıraktı gitti.
Çocuk ve Kadın Doğum Hastanesi civarında açılan Migros’a gidenlerin dikkatini ilk çeken şeylerden birisi de geniş bir yelpazede teşhir edilen alkollü içeceklerdir.
Tabii ki bu bir tercih ve takdir meselesidir. Burası demokratik laik bir hukuk devletidir. İsteyen alkollusunu, isteyen de alkolsuzunu alıp kullanabilir. Ama adeta müşterilerin gözüne sokarcasına alkollü ürünlere bu kadar geniş bir alan ayırmanın helal-haramını önemseyenler nezdinde olumsuz bir karşılığı olacağının bilinmesi gerekmez mi?
Burada satılan ürünler daha ucuz olsa bile –ki genellikle daha pahalıdır- hissiyatın ve gayurluğun engeline takılmalıydı. Anlam dünyamızın ticari kavramların üzerinde olması gerekmez mi?
Ayrıca cadde, sokak ve mahalle aralarında alkollü içeceklerin dükkan ya da büfelerde bu kadar rahat sergilenmesinin ilgili kurumlar (Belediye, Valilik) tarafından mevzuat çerçevesinde yeterince değerlendirilip değerlendirilmediği sorusunu akla getiriyor..
Gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak Anayasanın da amir bir hükmü değil midir?
İlk günah, ve günahta ilk adım çok zor gerçekleşir. Ama işlenmeye başlandı mı arkası kolay gelir; hatta geri dönülemez sıkıntılara düçar eder.
Son birkaç yılda turizm bahanesiyle ve istihdam vesilesiyle (üstelik muhafazakar demokrat olarak bilinen hükümet döneminde) Mardin’imizde sosyal dokuyu ve muhafazakar kodları aşındıran gelişmelerin yaşanması düşündürücü değil midir. Bunda bir terslik yok mudur?