Sorunlar Gündemiyle Öğretmenlik

KÖŞE YAZISI

Her yıl olduğu gibi bu yılın da “Öğretmenler Günü” nü klişe kutlamalar statüsünün genel gidişatında ele aldık, mesajlarımızı yayınlayıp, hatırdan geçen ve geçmeyen tüm öğretmenlerimiz nezdinde eda eyledik.

Verdikleri emekleri, yaptıkları işin zorluğunu ve bu konudaki özverili çalışmalarını dillendirip şükranlarımızı sunduk.

Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik, gittiğimiz yere varabildik mi, hadi vardık diyelim dönebildik mi bilmiyorum,

Lakin öğretmenlik mesleğinin ortalama sorunlarını, çözümüne yönelik tartışabildik mi o da ayrı bir muamma.

Eğitim çalışanlarının gerçek gündemi noktasında bakıldığında yapılan son anketlerde; gelecekten umutsuz, ekonomik olarak yetersizliklerle boğuşan hatta kendi çocuklarının bu mesleği yapmasını istemeyen,

Mesleğini; ekonomik, sosyal ve özlük hakları yetersiz olarak tanımlayan ciddi bir çoğunluğun olması öğretmenlik mesleğinin, bugün ile yarın arasında sıkışıp kalan bir profil çizmesine yol açıyor.

En büyük sorun olarak irdelenen tespitlerde, öğretmenliğin hak ettiği yerde olmayıp gereken değeri görmemesinin genel kanaati oluşturması ise, gerçekten düşündürücü ve bir o kadarda üzerinde durulması gereken bir konu.

Değersiz olarak algılanmak mesleki tükenmişliği de beraberinde getiriyor. Tam veya kısmi tükenmişlik yaşayan öğretmen kitlesinin çoğunluğu teşkil etmesi de elbette üzücü.

Bakanlık bünyesindeki işe alma ve kadro atamalarında uygulanan mülakat uygulamasına; adaletsizlik, liyakatsizlik ve siyasi kayırmacılığı öne çıkarması gerekçeleriyle karşı çıkılması tespitleri, manidar.

Velilerle oluşan sözlü veya fiziksel şiddet, öğrencilerin sözel ve psikolojik şiddeti gibi etkenlerde, mesleki soğumayı tetikliyor.

Genel bina, okul ve fiziki şartlarda ki olumsuzluklar, kadrolu temizlik elemanına olan ihtiyacın yeterli seviye de karşılanamaması, öğrencilerin gıda ve beslenme yetersizlikleriyle karşılaşmak da mesleki heyecanlarını kırıyor.

Olumsuzlukların çözümü noktasında, tespitlerin oluşturulup ortaya konması en temel çıkarım.

Şimdi hangi meslek gurubu yoktur ki ‘bir dokun bin ah işit’ sözünü desteklercesine, şikayetlerini dile getirmesin.

Tüm bunlar mutlaka değerlendirilip, sağlıklı bir şekilde ele alınarak çözüm yolları noktasında ortak bir akıl geliştirilmeli.

Hizmet içi eğitim olsun, yeni Maarif Modelinin yeterliliği olsun daha birçok konu, hele ki eğitimci kimliği taşıyıp bu ülkenin geleceğini ortaya çıkarıp eğitmeye çalışan kitleler nezdinde, enine boyuna iyice tartışılmalı.

Hayata geçirilecek eğitim modelleri, ortak akıl ve hikmetle, bilimsel verilerin test uygulamaları eşliğinde ortaya dökülmeli.

Öğretmenlerimizin de, yaşadığımız ülkenin lokomotifleri oldukları gerçeğini ıskalamadan,

Kendi eleştirel muhasebelerini yapıp,

Bu ülkeye olan başta manevi borçlarını da ödemeleri gerekiyor.

Hazır yaşadığımız hayat, bir öğrenme ve deneyimleme yolculuğuyken,

Öğrenci ve onun öğreticisi olan Öğretmen kimliği,

Her daim,

Hepimizin üzerinde oluyor…