Sonuçtan Değil Süreçten Sorumluyuz
Mahkeme dairesinde görülen bir davada son söz sahibi ve karar yetkisi hakimlerde olduğu gibi her şeyi yoktan var eden, her şeyin hakimi ve maliki olan Allah, yarattığı her şey üzerinde mutlak söz sahibi olup dilediği gibi tasarruf edebilir. Bunda ne bir zulüm ne de bir adaletsizlik vardır. İmtihan için bu dünyaya gönderilen insan kendisine verilen özgür iradesiyle fiilleri kesbeder. Allah ise kudretiyle bu filleri yaratır. Tanımlanabilen, sınırları konulabilen, ölçülebilen, sorumlusu olan, birbiriyle ilişkili, değer oluşturan (iyi-kötü, güzel-çirkin) filler zincirini süreç olarak tanımlayabiliriz. Sonuç ise bu fillerin doğurabileceği, yol açabileceği olaylardan birinin gerçekleşmesiyle ortaya çıkan durumdur. Kesbedilen fiillerin sorumlusu insan olmakla beraber süreç ve sonucun mutlak yaratıcısı Allah'tır. Bundan dolayı insan sonuçtan değil süreçten sorumludur.
Örneğin; biri 7. kattan diğeri 2. kattan atlayarak intihar etmek isteyen iki kişi olduğunu düşünelim. Olaya matematiksel olarak bakıldığında 2. kattan atlayan kişinin öldüğü varsayılırsa 7. kattan atlayan kişinin de kesin olarak ölmesi gerekir. Ama gerçek hayatta 7. kattan atlayan birinin yaralanıp 2. kattan atlayan birinin ölmesi mümkündür. İntihar etmek isteyen iki kişinin de atlayarak elde etmek istedikleri sonuç aynıdır. Lakin her şeyin yaratıcısı olan Allah, bu iki kişinin özgür iradeleriyle kesbettikleri fillerden dolayı oluşabilecek ihtimallerden; 2. kattaki kişinin atlamasından ölmesini, 7. kattaki kişinin atlamasından yaralanması sonucunu istemiş olabilir. Farklı bir örnekle açıklayacak olursak; her gün aynı saatlerde çalışan iki esnaf vardır. İkisinin de hedefi kazanç elde etmektir. Esnaflardan biri haram yolla yüksek kazanç elde ederken, diğer esnaf helal yolla kazanç elde edememiştir. Fiillerin değeri hedefe ulaşmakla ölçülseydi haram yolla kazanç sağlayan kişinin fiillerinin iyi, helal yolla kazanç sağlayamayan kişinin fiillerinin kötü olması gerekirdi. Halbuki fiillerin değerini sonuç değil, süreç içerisindegösterilen doğru çaba belirler. Müslüman alışverişte doğru sözlü ve şeffaf olmalı; yalan, hile ve aldatmadan kaçınmalıdır. Süreç içerisinde Müslümanlara düşen görev budur. Yüksek kazanç sağlayıp sağlayamamamız bizim tasarrufumuzda olan bir şey değildir.
İslam dini bizden okumamızı, araştırmamızı, düşünmemizi tek bir kelimeyle ifade etmek gerekirse çaba göstermemizi ister. Anlatılmak istenen konu Kur'an'ı Kerim'de; "Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık" ayetiyle geçmektedir. (İsra - 13) Hz.İbrahim'in atıldığı ateşe ağzıyla bir damla su taşıyan karınca görevini yerine getirmişti. Taşınan bir damla su ile ateşin sönüp sönmemesi karıncanın tasarrufunda olan bir şey değildir. Buradan anlıyoruz ki biz insanoğluna düşen görev; Allah'ın emir ve yasaklarına, Peygamberimiz'in (sav) sünnetine uymaktır. Çünkü bunlara uymayı kendine düstur edinmiş bir Müslüman gereken çabayı gösterecektir. Biz ticarette dürüst olalım, varsın cebimizde beş kuruş para olmasın. Biraz fazla para kazanmak için demirden, çimentodan çalmayalım. Deprem mi oluyor, olsun. Çünkü depremin olup olmaması bizim elimizde değil ki. Yüce Allah neyi nasıl yapacağını bizden daha iyi bilir. Biz bize düşeni yapalım, O, üstüne düşeni yapacaktır. Unutmayalım ki bu fâni dünya hakiki mutluluğu yaşama yeri değil, hakiki mutluluğu hak edip hak etmeme yeridir.