Siyaset ve Umut
Türkiye iki yılda bir yapılan seçimlere sahne olan bir ülkedir ki ara dönemlerde yapılan seçimleri dışarıda bırakıyoruz. Seçimler, eskiden bayramlar gibi halkta, insanlarda heyecan yaratırdı; ancak şimdi öyle değil.
Seçimlere olan heyecanın azalmasında hem sıkça yapılan seçimler ve belki de en önemlisi siyasetçilerin davranışları, pratikleri halkta heyecanın ve coşkunun azalmasında önemli faktörler olarak öne çıkmaktadır. Daha doğrusu umudu seçimlerden sonra ülkeyi yönetecek olan yeni iktidara bağlayan halk gelen gideni aratmadığı için, tam bir umutsuzluk psikolojisini yaşar hale gelmiştir.
Halkta yaşanan bu umutsuzluk duygusu bir ilgisizlik sonucunu da beraberinde getirmektedir. Önümüzdeki yıllarda bu ilgisizlik sandığa gitme oranında önemli bir düşüşe neden olabilir. Bu düşüşten demokrasi kurumu önemli ölçüde zara görecektir.
Esasen işin temelinde siyaset aktörlerinin halkı memnun etmeyen pratikleri temel bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum ister yerel ister genel seçimlerde olsun hiç fark etmez. Daha açık bir ifadeyle siyasetçilerin rant gözettiği ve adil olmayan davranışlarda bulundukları inancı veya kanaati halkta siyaset kurumuna olan güveni zayıflatmaktadır.
“Yemek için politikaya atılıyorlar halka bir şeyler vermek için değil” anlayışı son yıllarda tabanda konuşulan temel parametrelerden biri olmuştur. Bunun sonucunda ise siyasi partiler giderek aday bulamayacak bir noktaya gelebilir. Nitekim aday adaylarının sayısı önceki yıllara göre düşüş göstermektedir. Daha önce defalarca dosyasını verenlerin bu kez başvuruda bulunmadıkları gözlendi. Vahim olan bu manzara hiç şüphesiz siyasi partiler için can sıkıcı bir durum teşkil etmektedir.
Kürtlerde De Seçime İlgisizlik Var
Kürtlerin ağırlıkta yaşadığı bölgelerde de seçime ve sandığa olan ilgisizlik gözlemlenmektedir. Kürtler arasında HDP’nin tek seçenek olması ve bu seçeneğin de verimli kullanılamaması seçim heyecanının giderek yok olmasını beraberinde getirmektedir. Eski seçimlerde küçük bir ilçe bir belde için yüzlerce aday başvurusu varken şimdi bir il için aday adayı başvuru sayısı beşi, altıyı geçmemektedir.
Şu dönemde “Nasıl olsa kayyum atanacaktır” psikolojisi HDP tabanında hakim ve bununla iktidarın yaklaşımı eleştirilmektedir. Ama bundan önce PKK’den “HDP’li belediye başkanlarını rahat bırak” talebinde bulunulmalıdır. Kanaatimizce HDP’li belediye başkanları rahat bırakıldıkları taktirde halka hizmet edebileceklerdir.
HDP tabanında halka hizmet talebinin hakim olduğunu düşünüyoruz ve bunun gereklerinin yerine getirilmesi de sürekli dillendirilmektedir. Ancak geçmiş yıllara bakıldığında belediye başkanlarının üzerinde ‘Parti Komiserlerinin” etkili olması çalışmaları ve halka hizmeti aksatan bir durum olarak tabanda homurdanmalara ve cılız da olsa bir tepkiye neden olmuştu. O nedenle seçildikleri yerlerde HDP’li belediye başkanlarının özgürce davranmaları gerektiğine dair bir beklenti söz konusudur. Aksi taktirde devletin buna kayıtsız kalmayacağı bir gerçektir.
Seçimlerin her şartlar altında halkta bir umut duygusu yaratmasını savunuyoruz. Bu nedenle halk iki seçeneğe mahkum edilmemelidir. Demokrasinin gereği halkın önünde birbirinden çok farklı seçeneklerin olması gerekmektedir. Bu konuda ana muhalefet partisi olan CHP’ye de çok önemli görevler düşmektedir. Bu bağlamda CHP doğu ve güneydoğuda bir örgütlenme hamlesi başlatmalıdır. Bölgenin yarısı zaten sosyal-demokrat bir potansiyel oluşturmaktadır. Bu nedenle nesnel olarak CHP’nin örgütlenme koşulları mevcuttur.
Saygıyla…