Siyaset Sahnesinde Yeniden Refah Rüzgarı
Yeniden Refah Partisi’nin 2.Olağan Kongre sürecini ve genel anlamda Siyasetin anlamı-Amacı ve nasıl yapılmalı tanımlarıyla kıyaslamak…..
Siyaset Sahnesinde Yeniden Refah Rüzgarı
Yeniden Refah Partisi’nin 2.Olağan Kongre sürecini ve genel anlamda Siyasetin anlamı-Amacı ve nasıl yapılmalı tanımlarıyla kıyaslamak…..
Siyaset Arapça kökenli bir kelime olup, 17. yüzyılın ilk çeyreğinde literatüre girdi. Siyaset kelimesinin sözlük anlamı Egemen olmak ve yönetmektir. Devletin idari alanda yürüttüğü faaliyetlerin tamamına siyaset denilirken,bu kelime aynı zamanda devletler arası diplomatik ilişkileri tanımlamak için de kullanılır Etimolojik(kökenbilimi, kelimelerin köklerini, hangi dile ait olduklarını, ne zaman ortaya çıktıklarını, ilk olarak hangi kaynakta kayıt altına alındığını bildirir) kökenine baktığımızda Osmanlıca’da seyis kelimesinden türediği,bunun da “Aktarmak” yani atı idare etmek anlamına kullanılıyor.Öte yandan öyle ilginç bir anlamı daha var ki, İslam hükümdarının verdiği ölüm cezasına da siyaset denilmektedir.Farklı anlamlarda tarif edilen ve anlaşılan “Siyaset veya politika” aynı zamanda devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış olarak bilinirken, sadece gerçek ve terim anlamında değil, mecazi anlamda da kullanılmaktadır.Şöyle ki,kişinin menfaatlerini gerçekleştirmek adına uyguladığı yöntemlerin tamamına da siyaset olarak tarif edilir.Devletin idari kademelerinde yer alan politikacıların ülkenin yönetimi, ekonomisi ve güvenliği kapsamında sürdürdüğü çalışmalara da yine siyaset adı verilir.Değişik şekillerde tanımlanan Siyasetin amacı ise çok net, hem iktidarda kalmak hem de halka hizmet sunmaktır.
Siyasetin Amacı Nedir?
1- Yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsız bir şekilde görevlerini sürdürmelerini sağlamak.
2- Ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı korumak.
3- Devletin diğer devletlerle olan ilişkilerini düzenlemek.
4- Halkın taleplerini karşılamak.
5- Bürokrasi ve diplomasi alanında gerekli faaliyetleri yürütmek ve usulsüzleri ortadan kaldırmaktır.
İnsanoğlu sosyal bir varlık olarak yaratılmıştır.Toplumun olduğu her yerde de bir çeşit siyasetin olduğu kesindir. Bir durum değil bir süreç olan siyaset, insanlık ve toplumsal yaşam var olduğu sürece her gün hayatımızda olacaktır.Bir uzlaşı olduğu kadar bir çekişme ve çatışma sürecidir. Bütün krizler, iletişim kazaları, kavgalar ve hatta savaşlar bile bu siyasetin ilmi bir şekilde (Siyaseti usulüne uygun )yapmamaktan, bilmemekten ya da menfi (olumsuz)bir tarzda kullanmaktan kaynaklanmaktadır. Siyaset, ilmi ve bilimsel bir şekilde yapılmalıdır ki,doğru bir noktaya hizmet ederek,istenen hedefe ulaşılabilsin.Peki İlm-i siyaset nedir? diye baktığımızda karşımıza şöyle bir şekil-usul çıkmaktadır. “Her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğru her yerde söylenmez” hakikatidir. İlm-i siyaset, muhatabın kapasitesini bilerek konuşmaktır. Hz.Mevlana’nın dediği gibi , “Sen ne söylersen söyle söylediğin karşındakinin anladığı kadardır.” İlm-i siyaset, gizlenme, farklı görünme, sinsilik, hile, birilerini tutma, ötekileştirme, etiketleme, sınıflandırma, gruplaşma, fişleme, tecessüs, kayırma, karalama, unutturma, parlatma, geçiştirme, oyalama, imaja odaklanma gibi stratejik davranışlar temelinde gerçekleştirilen bir ilim dalı değildir. Aksine İlm-i siyasetin temelinde dürüstlük ve samimiyet vardır. Hızla değişen dünyada, hızla değişen algı ve yaşantıları bilerek bu değişime göre, geçmişe takılı kalmadan, sabit fikirli olmadan manevralar yaparak, fakat dürüstlük, iyi niyet ve hakikatten ödün vermeden sonuca ulaşmak demektir.
İlm-i siyaset zahirde (görünürde) belki değişken, ama batında (görünmeyen-iç yüz) hakikatten, prensipten, kırmızı çizgilerden, ödün vermemek demektir. Bu yüzden, ilm-i siyaset, herkesin yapabileceği bir şey değildir. İlm-i siyaseti müsbet (olumlu)anlamda uygulayacak kimsenin önce hakikate sadakatli olması şarttır. Bu yüzden, insanlara karşı sorumluluk mevkiinde olanların, kitleleri yönetenlerin belki de en çok kullanması ve bilmesi gereken durum bu olmalıdır.
Hasılı kelam; ilm-i siyaset çok hassas bir mesele olup müsbette de, menfîde de kullanılabilir. Müsbet ilm-i siyaset, dürüstlük samimiyet ve hakikat temelinde gerçekleştirilirken, menfîi ilm-i siyaset bugünün argo tabiriyle “üç kâğıtçılık”, tamamen hile, hurda ve yalan üzerine kurgulanır. Yani stratejiktir ve uygulayan kişiye göre değişebilmektedir.
Bernard Crick: Siyaset “ farklı çıkarlar arasında bölünmüş toplumların, şiddet içermeyen özgür tartışma yoluyla yönetilmesidir” der. İdeal tanımı bu olsa da siyasetin kanlısı pratikte her gün dünyanın her yerinde yaşatıldığını görmekteyiz.
Mao Zedung ise: Siyaset “ kan dökülmeyen savaş, savaş ise kan dökülen siyasettir” diye tarif eder
Harold Lasswell’in tanımıyla: Siyaset “ kimin neyi, ne zaman ve nasıl elde ettiğiyle ilgilidir.” Bakış açısını yansıtır.
Değerli okuyucularım; yazılan yazı ne kadar kısa olup, verilmek istenen mesaj o denli açık olursa okuyucuların ilgisini ve beğenisini çektiğini inkar edemem.Affınıza sığınarak söylüyorum “Kısa yazı yazmasını beceremiyorum) uzun yazılarımla sizleri okumakta yorduğumun farkındayım.Her yönüyle bir konu bilinsin istediğimden,detaylı ve geniş yazmayı istiyorum.Bu yazı da birazcık öyledir. Bu açıklamalardan sonra yazımın esas konusuna geçiyorum. Başlıktan da anlaşılacağı üzere, Siyaset yaparken birlik,beraberlik,samimiyet,karşılıksız sevgi,menfaat gütmeden ve birilerinin derdi ile dertlenmek ve bu dertleri yok edebilmek amacıyla nelere katlanılabilir,fedakar ve cefakar yol kardeşliği nasıl bir şey bunu açıklamaya çalışacağım.
Siyasi partiler dışında Sivil Toplum örgütleri (STK)-Dernek-Vakıf ve benzeri bir çok kurum ve kuruluşun Kongrelerine çeşitli zamanlarda imkanlar el verdiği ölçüde katılmış ve görmüş birisiyim. Bu kongrelerin en kalabalık şekillerini yapanlar şüphesiz Siyasi Partilerdir.Siyasi Parti çalışmalarında insan en önemli ve öne çıkan özel bir faktördür.Siyasi partilerin İmkanları ve taraftarları,bir yönüyle yapılacak toplantılarda bulundurulan insan sayısı güç gösterisine döndürülerek,bu görsel şekil ile toplumu adeta psikolojik baskı ve etki altına alma amacıyla kullandıkları malumunuzdur. Tabi bu etkileme ve baskılama durumu son anda “ Seçim-Sandık zamanı-perde arkası” na kadar olup, bazen tutabildiği ölçüde bazen de ters teptiğini de hepimiz biliyoruz.
İş başına gelmek, iktidar olmak, mevcut kitleyi yönetmek, öncü olmak “doğru olanları tenzih ederekten, son zamanlarda insanların siyasilere bakış açısıyla söylüyorum “ pastadan pay almak veya tamamını kapmak” amacıyla “ Ben daha iyiyim,daha güçlüyüm,daha doğruyum söylem ve görselleri” öne çıkarılarak,en iyi sunanlar seçmen kitlesi etki altına alınırken,devamında da rakipler zayıf, beceremez,yapamaz taktiksel algılar topluma kabullendirilirse, verilmek istenen mesajlar hedefe ulaştırılmış sayılır.Doğru olmadığı gibi devamlılıkta sunmayan bu algı ve taktiklere hep şahit olmuşumdur.Bu minvalde yazılacak o kadar şeyler vardır ki,kitap dolusu yani.Tabi şahit olduğum çok daha farklı ve bana göre çok önemli bir siyaset şeklidir ki, esas değinmek istediğim de budur. Taraftarıyla bütünleşen, rol yapmayan,gönüllere hitap eden,az olsun sağlam olsun düşüncesiyle emin adımlarla ilerleyen, doğru siyaset güden,amacı pastayı kapmak değil de,hakkıyla ve layıkıyla önüne gelebilecek pastayı (Ülke yönetimini) eşit ve adil bir şekilde vatandaşlarıyla paylaşmayı ilke edinenlerin de var olduğudur.
Bir hafta önce,geçen Pazar günü 6 Kasım’da , Ankara’da Arena Spor Salonunda yapılan Yeniden refah Partisi’nin 2.Olağan Büyük Kongresi’ne katıldım.Bu Kongre sürecinde gördüklerim,bana şunu söylettirdi.”Evet bu şekilde seviyeli,mükemmel,doğru ve nezih bir şekilde de siyasi çalışmalar yapılabilir.Burada İlm-i bir siyaset anlayışı işlediğine şahit oldum. 3 yıllık maziye sahip bir partinin 2. Olağan Kongresine emniyet kayıtlarına göre "65 bine yakın” bir katılımın olmuş olması, Türk siyasi tarihinde görülmemiş bir olay olarak nitelendirmek gerekir. Neden bunu söylüyorum ? Çünkü kısa bir zamanda bu seviyeye ulaşılmış olması yeterlidir.
Konuştuğum parti de yetkili ve bazı parti gönüllüleri, daha önce yapılan “ 17 Kasım 2019 tarihinde 1. Olağan Kongreye 43 bin insan katılmış ve o günü birinci şahlanış, daha yüksek katılım ile şimdi yapılan 2.Olağan Kongreye 65 bin kişinin üzerinde bu katılımın sağlanmış olması ise ikinci şahlanış olarak niteliyor ve haklı bir gurur yaşıyoruz” diyorlardı. Kongre Salonu ve kompleksin dışına kadar taşan büyük bir kalabalığın varlığına bende şahit oldum. “Yeniden Refah Partimiz Milli Görüş’ün tek temsilcisidir,seçimlerde belirleyici parti olacaktır, baraj problemlerinin olmadığını her platformda dile getiren Genel Başkan Dr. Fatih ERBAKAN , tek başımıza seçimlere girerek belirleyici olmak ve aynı zamanda, Türk siyasetine nezaket,zerafet ve başarılı çalışmalarla katkı sunmak istiyoruz. Bizim birinci şahlanışımız 17 Kasım 2019'da yaptığımız kongreydi. İkinci şahlanışımızı da bugün (6 Kasım 20200 Pazar günü) aynı salonda bu sefer daha da yüksek katılımla, 65 bin kişiyle gerçekleştirdik. İnşallah üçüncü şahlanışımızı da milletvekili seçimlerinde yapacağız.Yaptığımız bu muhteşem kongre, seçimlerde şahlanışımızın ayak sesleri, öncüsü, habercisi ve müjdecisidir" ifadelerini kullandı.1.5 saat süren ve notlara nadir bakarak yaptığı Kongre konuşması, çözüm yollarıyla beraber değinmediği konu bırakmadı.Belgelere dayandırarak rakamlarla dolu konuşmasında Dr.Fatih ERBAKAN’ın promter kullanmaması en dikkat çeken tarafıydı.Ülke ve dünya gündemine hakim,geçmiş ve geleceği doğru bir şekilde kurgulayan, başka bazı (Cilalanıp boyatılarak ortaya atılan) parti liderlerinden çok farklıydı.
Evet bu yazdıklarıma bir çoğunuz ”Abartıyorsun diyeceğini tahmin edebiliyorum. Hatta bütün siyasi partilerin Kongrelerinde hele hele Büyük Kongre oldu mu, zaten bu kalabalıklar oluşmakta ve renkli vaatler verilmektedir. ” Bende şunu cevap olarak hemen yazayım. İşte esas yanıldığınız vede hepimizin yanılgıya düştüğümüz ince nokta da budur.Hiç kusura bakmayın,ben fotoğrafın büyük tarafına ve madalyonun öbür yüzüne bakıyorum.Bu nokta çok hassas ve önemlidir.Şöyle ki, Kıt imkanlarla bir yerlere gitmek,bir durumu benimsemek,desteklemek,katkı sunmak, öne çıkarmak vs. gibi duygu ,düşünce ve hareketleri isteyerek yapmak farklı,istemeden yapmak farklıdır.İnsanoğlu için en zor ve kabullenilmeyen durum “ Kendi istemeden ona bir işi yaptırmaktır.Bu mutluluktan çok acı vermektedir.Aksine isteyerek yaptığı her iş kendisine zevk vermektedir.Kısacası bir sürece gönülden katılmak farklı,gönülsüz katılmak farklıdır.”Konumuz O,Kongreye katılım yapan kalabalıktır.
Hepinizin bildiği üzere iktidar,muhalefet ve bir çok parti,,, Özellikle Mecliste Grubu bulunan,Hazine yardımı alan,maddi gücü belli bir seviyenin üzerinde olanlar özellikle bu yönlerini yani ekonomik güçlerini çok kullanırlar.Bu maddi güçleriyle çoğu zaman açılmayan kapıları açabiliyor, ulaşılamayacak noktalara ulaşabiliyor ve en önemlisi (Basın,Medya vs.lerle) yandaşları olmayanları yandaş diye gösterebiliyorlar.Tabi bu durum “ pazara kadar” oy atmak için perde arkasına geçme anına kadar olduğunu çok iyi biliyorlar.Yani gönülden bir destek,içten bir samimiyet ve sonsuz bir güven değil,sadece bir kandırmaca dan ibarettir. Buna karşı ekonomik yönden düşük-zayıf diye tabir edilen küçük diye isimlendirilen diğer partiler, tabiri caiz ise sürünerek,fakat gururlu bir şekilde sessiz sedasız,mütevazı bir şekilde toprağı tırnaklarıyla kaza kaza zirveye veya orta mesafeye ulaşmak için çırpındıklarını görmek mümkündür.Bu çırpınışların içerisinde öyle şeyler görünüyor ve öyle bir durumlar ortaya çıkıyor ki, para ile almak, karşılığını ödemek pek mümkün değildir.İşte bu hal, pazara kadar değil de, mezara kadardır diyebiliriz.Nedir bu hal diye merak edenlere açıklayayım. “Samimiyet, içten bağlılık, güven ,sadakat,karşılıksız sevgi,ferağat ve daha neler neler.Bunlar bir dava,bir inanç ve bir şeye hasret kalınmışlığın iç güdüleridir.Bu düşüncelere sahip olan kitle ve kişileri kolay kolay iradesi dışında bir yere çekmek,yönlendirmek,kandırmak pek mümkün değildir.Sadece inandıkları uğruna fedakarlık yapan aşıklar gibidirler.Bunların aşkı adeta, “ Leyla ile Mecnun,Kerem ile Aslı ve Ferhat ile Şirin’in aşk”ı misalidir.Aşkları uğruna dağlar aşarlar, acıklı sevda şarkıları yakarlar, aç-susuz kalırlar, birer Şair veya Ozan olabiliyorlar.Böyle parti taraftarları da bir başka parti taraftarlarına benzemediğini görebiliyoruz.
Bütün bunları nereden biliyorum? Ya da neye dayanarak söylüyorum? Gördüklerim beni bu kanıya sürükledi. Yalnız Ankara’ya sadece Kongreyi “Yeniden Refah Partisinin 2.Olağan Kongresini” seyretmeye gitmediğimi,kendime göre inceleme, araştırma ve az buçuk nabız yokladım diyebilirim.Bir çok insanla konuştum,nereden-nasıl –niçin ve ne şartlarda geldiklerini öğrendikçe,Milli Görüş nasıl bir şey,bu görüşün gönüllüsü olmak nasıl şey önceden bildiklerimi daha da genişletti.Ülkenin her tarafından,istisnasız en ücra köşesinden kendi imkanıyla çıkıp gelmiş,yapacağı masrafı önemsememiş,yorgunluğu göze almış bu dava erleri-bu partisine aşık sevdalıları nasıl tarif edeceğimi inanın bilemiyor,bende kelimeler bu konuda kifayetsiz kalmaktadır. Kısacası gördüklerim ve duyduklarım “ Para ile saadet olmadığını-Paranın her kapıyı açmadığını -Zorla güzellik olmadığını” fakat “İki gönül bir olunca samanlık nasıl seyran oluyormuş” çok güzel gördüm.Gerçekten Genel Başkan Dr.Fatih ERBAKAN’ın söylediklerinde haklı olduğunu ve gönüldaşlarının ise bu derece kalabalık bir şekilde bir arada bulunmalarının haklı sevincin gururunu yaşadıklarına şahit oldum.Yeniden Refah Partisi’nin ilk olarak “Burada Gelecek Var” sloganının altını doldurduğuna şahit olmuş birisi olarak diyorum ki, Türkiye Siyasetini önümüzdeki süreçte hareketlendirecek,sağlam ve samimi söylemleri olan,Denk bütçe,Havuz Sistemi ,planlı yatırım,istihdam ve katma değerli ihracat diyen,israf,faiz ve ölçüsüz ithalata karşı olan, insanların umut olarak göreceği bir parti olarak siyaset sahnesinde görüleceğini belirtmek isterim.
Kalın sağlıcakla…