Sıcak Gündemi Normalleştirmek Gerek

Siyaseteni, dünyanın en sıcak bölgesi kuşkusuz Ortadoğu’dur. Türkiye bu sıcak bölgenin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Türkiye, öncelikle dışarıdan “ısıtılmaya” çalışıldı. Komşuları ve bölge ülkeleri karıştı ve bu karışıklık Türkiye’yi yavaş yavaş kuşatmaya başladı. Güney komşusu Suriye hala tansiyonu yüksek bir seviyede ve bu seviyeye hala düşüş göstermiş değil.
Türkiye’nin iç sorunlarına gelecek olursak, 15 Temmuzda bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı ülke. Bu girişimin başını çeken FETÖ terör örgütü devlet kurumlarından “temizlenmeye” devam ediyor. Ordu hala pasif bir pozisyonda zira FETÖ’nün en çok örgütlendiği kurum oldu yapılan açıklamalara bakılırsa.
PKK, bunu fırsat bilerek darbe girişimi sonrası özellikle emniyet teşkilatını hedef alan eylemlerini sıklaştırdı. Elazığ Emniyet Müdürlüğüne ve Cizre Çevik Kuvvet Müdürlüğüne yapılan saldırılar PKK’nin eylem sıklığının zirvesini göstermektedir. Kırsal da ise PKK ile çatışmalar devam ediyor.
31 Ağustosta HDP,DTK,KJA,DBP ve HDK Diyarbakır’da yaptıkları ortak açıklamada Öcalan’la görüşülene kadar 5 Eylülde süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlayacaklarını açıkladılar.
HDP kanadına bakılırsa tansiyonu düşürücü hiçbir tutum ve açıklama görülememektedir.
Devlet cephesi ise “çözüm mözüm yok” muhatap ve çözüm yeri vatandaştır, halktır, diyor. Güvenlik operasyonları tam gaz devam ediyor. Kayyum Yasası geri geldi. 14 bin öğretmen açığa alınacak “terörle ilişkileri” netleşene kadar beklenecek, deniyor vs.
Ülkenin bulunduğu genel durum böyle iken birden diplomaside durum Türkiye lehine değişmeye başladı. Rusya ve ABD başta olmak üzere ilişkiler düzelmeye başladı. Karadan İŞİD’e operasyon yapmak üzere Türk tankları Cerablus’a girdi. Direnemeyen İŞİD güçleri güneye kaçışı sürüyor. Boşalan yerlere Türkiye ile birlikte hareket eden Özgür Suriye Ordusu yerleşiyor. Bu arada PYD yaptığı açıklamada Türkiye’nin hedefi İŞİD değil kendileri olduğunu söyledi. Kısa bir süre gerginlik yaşanmasına rağmen hali hazırda Türkiye’nin PYD’nin silahlı kolu olan YPG’ye herhangi bir müdahalesi söz konusu değil.
Suriye’de yaşananlar Türkiye’nin iç siyasi dengeleri etkiliyor elbette ama sonuçta Türkiye’de 78 milyon insan beraberce yaşamaktadır. Türkü ile, Kürdü ile, Lazı ve Arabı ile, Ermenisi ve Süryanisi ile, Rumu ve Romanı ile bir arada yaşamaktadır yüzyıllardır. Tabanda herhangi bir sorun yok; sorun bu halkların adına siyaset yapanlar arasında. Her halk adına bir rant tabakası oluşmuş ve çıkarcı kesimler arasındaki çelişkiler çözülmeyince çatışmalar ve ardından ölümler başlıyor.
Türkiye’nin dört bir tarafını ticaret, gezi, görev, iş icabı geziyoruz ve uğradığımız her bölgede kimliği ve dili ne olursa olsun ölümlere karşı herkes ve herkes ölümlerin bir an evvel durmasını talep ediyor. Vatandaşlar olarak biz bu anlamda konuşuyoruz ve her sorunda ortaklaşıyoruz.
Konuşmayanlar, birbirlerine yönelik sert açıklamalar yapan, çatışma dilini kullanan siz siyasetçilersiniz. Hepiniz kendi şiddetini kutsuyorsunuz. Her biriniz diyorsunuz ki, benim dışındaki her şiddet terördür. Ya benim ki? Benimki halk adına savaştır, vatan savaşıdır, ulusal kurtuluş savaşıdır vs…
Sesleniyoruz, bu mega söylemlerle bizim adına siyaset yapmayın, hiç birinizin şiddeti kutsal değildir. Sıkıştığınız zaman “ben barış istiyorum, karşı taraf istemiyor”. Bu söylem küllüyen yalan. Şu anda çatışanlara seslenmek istiyoruz. Çatışmanın bir tarafı olmaktan çıkar kendini ki o zaman toplum olarak
senin barışına inanalım. Çatışmayı bıraktığın anda öbür taraf ortada kalacaktır. Onun için diyoruz ki barış için çatışmayı bırak!Siyasette ve sosyal zeminde normalleşme böyle başlar.
Bir vatandaş olarak şu anda ne için çatıştıklarını anlamış değilim. Hepiniz yangına körükle gidiyorsunuz, bunu iyi görüyoruz.
Saygıyla…