Selam Genç Yazar
Sevgili okurlar, bu yazımda siyaset yazmayacağım. Sizleri sevindirecek, mutlu edecek bir yazı yazacağım. Genç bir yazarımızın öyküsünü sizlerle paylaşamaya çalışacağım. Bu genç yazar arkadaşımız kim? İşte kısaca öyküsü
1983 Mardin Kızıltepe doğumlu. Dicle Ünviversitesi Türkçe bölümü mezunu. Artuklu Ünviversitesi Felesefe bölümünde yüksek lisans yapıyor. Yayınlanmış kitapları: Kırkyama(Varlık yayınları 2014), Dağınık Kara (Mayıs yayınları 2009) ,
Kazandığı ödüller :Yaşar Nabi Nayır öykü ödülü 2014 ve Arkadaş Z. Özger şiir ödülü 2009
2014
Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne değer görülen Nurullah Kuzu Kırkyama’da astarı
terzisiyle savaşan bir dille okuru çeşitli toplumsal, kişisel çatışmaların
tanığı olmaya çağırıyor. Tıkanmış, yalnız, kaybetmiş, kaybedilmiş, cereyanda
kalmış, ne kendine ne de ötekine varamayan, kendisi olmasına imkân bırakılmayan
insanın öykülerini anlatıyor.
“Hırsla başlayıp devam ettiğim, bitiminde kendimin çok uzağına düştüğüm,
sonrasında hiçbir unsurun içimde eğrilen, büzülen, sıkılan bir yeri
dindiremediği şeyler vardır. Şeyler… Göğsümün içinde bir kurtla kalakalırım.
Kemirir durur beni. Öylece eksilirim. Anlarım ki bir şeyler, beni kendime
vardıran bir şeyler göçmüştür.”
Yukarıdaki yazı son olarak çıkan Kırkyakama adlı kitabının arka kapaktaki tanıtım yazısından alınmıştır.
Genç yazar olan Nurullah Kuzu kardeşimizin başarısının kuşkusuz tarihsel, toplumsal ve kültürel koşulları vardır. Nurullah’ın yaşadığı bölge, tarihin her sayfasında acının, göz yaşlarının hiç dinmediği bir bölgedir. Burası Kürtlerin yaşadığı, Kürdistanlıların yaşadıkları bölgedir. Dünden bugüne Kürd, Arap, Êzidi, Ermeni, Süryani ve Türk analarının gözyaşı döktüğü ve sıkıntı yaşadıkları bir bölgedir, burası. Asırlarca süren savaşların devam ettiği ve insanlık değerlerinin yok olduğu ama yine de bir şekilde inşa edildiği bir bölgedir. Evet burası acıların, insan trajedisinin her zaman yaşandığı ve yaşanabileceği bir coğrafyadır. İlkel zamanlarda da modern zamanlarda da anaların yaşadıkları acı hep aynı olmuştur. Çünkü acı her yerde ve her zamanda aynı tesiri yaratır.
Bu coğrafyada insanlar yaşadıkları acıları sanata, edebiyata, kültüre, müziğe hep işlemiştir. Yaşanılanlar müzik eseri, öykü, roman, atasözü veya başka bir biçimde işlenmiştir ve bu işleniş toplumsal bir miras haline getirilmiştir. İnsanlığın bu mirası kültür olgusu şeklinde kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.
Bu coğrafyada doğan her çocuk atalarının yaşadığı trajediyi öykü halinde veya Kürt edebiyatında ‘kılam’ diye tabir edilen dengbêjlerin söylediği müziği dinleyerek büyümüştür. Nurullah Kuzu kardeşim de bu çocuklardan biridir. Aslında bu coğrafyada doğup büyüyen her insanın acısı oluşturulduğu sözlü edebiyatta saklıdır. Yaşatılan acı ve trajediler o kadar benzer ki birisini yazarsanız aslında hepsini yazmışsınız demektir. Zira yaşatılan acı ve trajediler toplumsaldır. Bundan dolayıdır ki bu coğrafyanın insanı yaşadıklarına katliam, jenosid demiştir. Bu gerçeklik, Geliyê Zîlan’da da böyledir, Dersîm’de de… ve bugün de başka bir biçimde.
Bütün bu şartlar altında bu coğrafyadaki kadının yaşadığı aşk daha acılıdır, bedeli ağırdır. Böyle olduğu için de aşkları büyüktür, büyük olmuştur. Bu aşk Mem û Zîn’de zirve yapmıştır. Aslında Mem û Zîn’deki aşk, her isimsiz genç Kürd kızının yaşadığı aşkla eşdeğerdir, acısı büyüktür. Bu büyük aşkı kaleme alan yazarın büyüklüğü, Ehmedê Xanî’nin büyüklüğü bir bakıma buradan gelmektedir. Bundandır Cegerxwin’in de büyüklüğü ve aşkı yaptığı müziğe ustaca işleyen Ozan Mıhemed Şêxo’nün büyüklüğü…
Yaklaşık yarım asırdır farklı kültürlerin, edebiyatların boy verip geliştiği Mezopotamya’da hem Türkçe hem Kürtçe olarak eserlerini yazan birçok araştırmacı ve edebiyatçı ortaya çıkmıştır ve yenileri de yoldadır. Nurullah Kuzu gibi kardeşlerimiz için böylesi bir kadim Mezopotamya’da yaşamak, doğup büyümek bir şans olduğu gibi birçok fırsata da sahip olmak anlamına gelir.
Yazarın büyüklüğü ve başarısı yaşadığı toplumun şartlarından ileri gelmektedir biraz da. Yaşadığı toplumun tarihi, edebi ve sosyal şartlarını, bu bağlamdaki gerçeğini iyi analiz eden ve bunu kalemine yansıtabilen birçok yazar başarının altına imza atar; büyük eserler ortaya koyar. Bu çerçeveden bakıldığında genç Nurullah Kuzu kardeşim, daha şimdiden yazdığı eserlerle ve buna karşılık aldığı ödüllerle büyük yazar olmaya aday. Bence bir yazar için en büyük ödül halkının tarafından tanınması ve eserlerinin okunmasıdır. Yerelden evrensele giden yol da bu olsa gerek.
Dilerim Nurullah kardeşim önüne koyduğu her çalışmanın altına başarılı bir imza atar. Yazacağı kitaplarla yerel sınırları aşar ve evrensel bir değer olur. Umarım Nobel Edebiyat Ödülü seninle bu coğrafyaya gelir kardeşim. Edebi yolculuğun aydınlık olsun.