Seçimi beklerken

KÖŞE YAZISI

Artık seçimlere sadece 2 gün kaldı.

Pazar günü akşam saatlerinde galibi belli olan bir seçimin sonuçları üzerinde konuşuyor olacağız.

Galip belli, ikinci belli.

Bilinmeyen tek şey bunların kazanacağı koltuk sayısı.

Bir de MHP’nin barajı aşıp aşamayacağı.

Ve BDP destekli kaç bağımsızın meclise gideceği.

Seçimlerle ilgili yaşanan tek heyecan bu.

AK Parti seçim süresinde bölge çapında beklentileri tam anlamıyla karşılayamadı.

10 yıl öncesine göre kimsenin hayal bile edemeyeceği adımlar attılar; bu doğru.

Örneğin 12 Eylül cunta liderlerinin yargılanması, sembolik bile olsa, çok önemli bir adımdır.

Bu ülkede ilk kez darbeciler (darbesi başarıya ulaşmış olanlar) bu tür bir süreçten geçiyorlar.

Bunu kimse inkâr edemez.

Bu zafer 12 Eylül 2010’da “evet” oyu verenlerindir.

Yeri gelmişken “seçimden önce yaptılar ki birkaç oy daha kazansınlar” diyenlere de şunu diyeceğim; düzenlemeyi yapan AK Parti’dir.

Dolayısıyla bu işin rantını da AK Parti’nin toplamasından doğal bir durum yoktur.

Diğerleri de karşı çıkmayıp destekleselerdi bugün onlar da bu durumdan kendilerine pay çıkarabilirlerdi.

Konumuza dönecek olursak; AK Parti seçim döneminde anlaşılmaz şekilde bölgede milliyetçi bir dil kullandı.

Bölge halkının beklentilerini karşılamayan aday profilinden hiç bahsetmeyeceğim.

Bölgede MHP’den bile daha sert bir dil kullanılmasının sonuçları birkaç güne kadar görülecek.

Ya Sayın Başbakan’ın liderliği ve karizması bütün bu olumsuzlukların önünde olacak ya da bu milliyetçi söylem bölge halkı tarafından cezalandırılacak.

Bugün itibariyle bölgeye yönelik söylem açısından AK Parti, muhalefet partilerinden daha geri bir durumdadır.

CHP, her ne kadar samimiyetsiz olduğunu düşünsem bile, bölgeye yönelik olarak daha özgürlükçü bir dil kullanıyor.

AK Parti’nin özgürlükçü çizgisinden bugünkü noktaya dönmesi gerçekten anlaşılmaz bir durum.

Dileriz bu seçim döneminin bitmesi ile birlikte AK Parti bu milliyetçi söylemi bırakıp tekrar reformist kimliğine geri döner.

Bu ülkenin ikinci bir MHP’ye, ya da yeni bir ANAP, DYP’ye değil gerçek bir reformist partiye ihtiyacı var.

AK Parti bunu yapabildiğini daha önce gösterdi.

Yine gösterebilir, göstermelidir de.

Seçim sonuçlarının Türkiye halkı için hayırlı olmasını, daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve yeni bir anayasa getirmesini diliyorum.

Kürt CHP’si

BDP’nin özünde din kaygısı olmayan, sol ve laik çizgideki insanların yönettiği bir parti olduğu daha önce çok kez dile getirildi, ben de yazdım birkaç yazımda.

Pek çok örnek vermiştim yöneticilerin demeçleri ile ilgili; tekrar yazmaya gerek yok.

PKK çizgisi de, hatta BDP’den daha aşırı olmak üzere, din karşıtlığı içinde olduğu herkesçe biliniyor.

Son olarak Murat Karayılan yazdığı kitapta İslam’ı eleştirmekte, Kürtler için en uygun dinin Zerdüştlük olduğunu düşünmektedir.

Özellikle de bölgede geniş bir tabanı olan Nakşibendîliğe çok sert eleştiriler getirmektedir.

Ben bunları yine ayrıntılı olarak analiz etmeyeceğim.

BDP’nin seçim öncesinde birdenbire dine sarılmasını da anlatmayacağım.

Ben geçtiğimiz günlerde Urfa’nın Suruç ilçesinde yaşanan bir olaya dikkatinizi çekmek istiyorum.

BDP’nin Cuma eylemi sırasında Kürtçe ezan okundu.

Tıpkı Kemalist rejimin 1930’larda yaptığı Türkçe ezan uygulaması gibi, BDP de namaza çağrıyı Kürtçe yaptı.

Kimse “münferit bir olay” diye geçiştirmesin.

Bu olay parti yönetiminin ve pek çok parti mensubunun bilinçaltını yansıtmaktadır.

BDP çizgisi, seçmenlerinin önemli bir bölümü dindar olsa bile, dine olumsuz bir bakış açısına sahiptir.

Ve yetkileri olsa dini toplum hayatından tamamen çıkarma hayali ile yanıp tutuşmaktadırlar.

Tıpkı tek parti döneminin CHP’si gibi.

Ne de olsa BDP çizgisi de köken olarak aynı kaynaktan.

Pek de yadırgamamak lazım.

 Vietnam notları

Bu satırları ülkeden çok uzaklarda bir otel odasından yazıyorum.

Bir konferans için Vietnam’ın Hue şehrindeyim.

Aşırı sıcak ve nemi bir kenara bırakırsak yeşillik ve suyun bol olduğu bir yer.

İnsanları, tüm Uzakdoğulular gibi güler yüzlü.

İlk dikkatimi çeken, şehirlerde araba sayısının az ancak motosiklet sayısının aşırı fazla oluşu.

Caddelerde yüzlerce hatta binlerce motosikleti aynı anda görünce durup uzun bir süre gözlerimizi bu manzaradan alamadık.

Bir başka şaşırtıcı nokta da şu; adında “sosyalist” ibaresi olan bir ülkede paralı yolların olması gerçekten çok ilginç.

Bu da sosyalizmin geldiği noktayı göstermesi açısından çok önemli.

Artık sosyalizm ve komünizm karın doyurmuyor.

Bir zamanlar Amerikan işgali yaşamış sosyalist bir ülke bile kapitalizmle yaşamak zorunda kalıyor.

Bakalım bizdeki dinozorlar ne zaman bunun farkına varacak?