Seçim Zamanı
Yaklaşan seçim atmosferi nedeniyle sıcak bir döneme giriyoruz.
Milletvekili aday adaylıkları başvuruları yapıldı. Referanslar oluşturuluyor. İlişkiler, bağlantılar ve ‘sempatik ikmal’ hesabıyla bir sürü şirinlikler..
En lüks arabalar hatta sıfır km. yeni modeller çekiliyor… Marka takım elbiseler; şık ve albenili..
Lüks restoranlarda Şa’şalı yemekler…
Pastane-kafelerde temaslar, otel lobilerinde kulisler… Tedirginlikler, kabaran umutlar, yükselen beklentiler ve varsayılan riskler..
Demokratik ülkelerde seçim heyecanı, coşkusu, beklentisi ve kaygısı meşruiyet içerisinde kalmak şartıyla anlaşılır ve anlamlı bir durumdur.
Aday adaylarına, haklarında ve halkımıza hayırlı olacak neticeler temenni ediyorum.
* * *
Ahmet Kaya bir şarkısında; ‘yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe..’ der.
Mardin’de sayılamayacak kadar gökdelenler inşa edildi. Çok katlı binalar ilişkileri ve hayatları yataydan dikeye evirdi. Sadece ultra lüks tefrişatı ile adeta yeni bir daire alınabilmektedir.
Yaşam standardı yükseldi derken aslında tüketim şekli ve miktarı kamçılandı mı diyoruz? Ya da hayata ve varlığa yüklediğimiz anlam dünyası mı bozuldu?
Bu ay içinde şahit olduğum ve beni derinden sarsan birkaç olaydan iki tanesini paylaşarak (mahremiyetlerine halel getirmeden) okuyucularımın dikkatine sunmak istiyorum.
Mardin Sağlık Yöneticileri olarak hastanelerimizde tedavi olan, 112 ambulanslarıyla taşınan ve acillerimize gelen hastalarımızın bir kısmını evlerinde ziyaret etmekteyiz. Bu vesileyle Sağlık Hizmetlerinde varsa aksak-eksik taraflarını da, dikkatten kaçan hususları da, hastanın şikayet, beklenti ve dualarını da almaya çalışıyoruz.
Şehrimizin kenar mahallelerinden birinde, gökdelenlerin gölgesinde tek katlı bir hane. Dar bir avluda içerisi yaklaşık 15 metrekarelik tek bir oda; İçerisi tertemiz ve düzenli. Zorunlu eşyalar dışında bir şey yok. Banyo-lavabo ihtiyaçlarını karşılasın diye kapının dış kenarında birkaç pirekitin üstüne bir muşamba örtülmüş. Hastamız, birisi bir buçuk, diğeri üç yaşlarında iki çocuk annesi gencecik bir hanım efendi. Ağır ve kronik bir hastalığı var. Haftada iki-üç defa epileptik nöbet geçiriyor. İlaçları sürekli ve düzenli kullanmak zorunda…
Eşi çalışmıyor; işsiz ve Sosyal güvencesi yok. İki gün önce bir apartman dairesinde kat temizliği için çağrılmış. Yani gündelik amele..
Hanımefendi bize çay ikram etmek istiyor; lakin çayları olmadığı için avludaki komşudan yarım bardak kuru çayla dönüyor mahcup bir halde. Bir kez daha yıkılıyor ve içimden bir şeyler koptuğunu hissediyorum… Hemşire hanımla arabaya binerken lal olan dilimizin imdadına kristalleşen gözyaşlarımız yetişti.
* * *
Üniversitemizin olduğu bir şehiriz artık. Binlerce öğrencimiz var; farklı illerden ve değişik yapıdan.
Bunlar kirada oturacak, yakıt, su, gıda kırtasiye, spor, sanat, kültürel ve bilimsel etkinliklerde bulunacak. Ama hepsi için de masraf gerekecek ve hepsine yakını da tüketici konumunda. Yani dışarıdan para verilmezse gelirleri yok.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde de, İslam’ın zaruriyyat-haciyyat-tahsiniyyat sıralamasında da temel ve ertelenemez ihtiyaçlar bellidir.
Akşam üstü üniversitemizin seçkin bölümlerinde okuyan gencecik bir hanım efendi, mahcup ve mahzun bir edayla odama geldi. Birileri telefon numaramı ve ismimi vererek yönlendirmiş. Evli, eşi işsiz ve kayınları da fakir.. Baba tarafı da, kızı evlendirdik hesabıyla ilgili değil.. Ama kadıncağız okumaya hevesli ve üçüncü sınıfa gelmiş…
Sömestri tatili için eve dönecek ama yol parası yok! Yüz ifadesi, bakışları, ses tonu ve hüznü onu gözümde kutsarken beni de yüreğimden dağladı… Bir öğrencinin rutin ve basit ihtiyaçlarını karşılayamaması bir yana; evli olduğu halde eve dönecek parasının olmaması..
* * *
Bir cami tuvaletinin mermerini değiştirmek mi, yoksa sabah aç karınla okula yetişmeye çalışan talebeye bir burs vermek mi evladır?
Müteveffanın ölümünün üçüncü, ya da kırkıncı, yahut sene-i devriyesinde mevlid eşliğinde mükellef bir yemek ziyafeti vermek mi hayırlıdır; yoksa parasızlıktan hastasını tedavide zorlanan birine imkan sunmak mı?
Babasının mezarını işlemeli taştan yahut mermerden yapmak mı hayırlı, yoksa on öğrenciye bir yıllık burs temin etmek mi?
Üçüncü-beşinci defa umre ziyareti mi önemli, yoksa üç-beş çocuklu fakir bir aileye bir çamaşır makinesi almak mı hayırlıdır?
Evet, seçim atmosferine girdik. Sıcak ve hareketli.. Üç ay sonra bitip neticelenecek seçimde tercihler önemelidir kuşkusuz.
Vicdanımızın, imanımızın, yüreğimizin ve insanlığımızın seçimi ise bitmeyecek bizler yaşadıkça. Göz yaşı kurumamış, kalbi katılaşmamış, vicdanı nasırlaşmamış, imanı zayıflamamış olanların seçim anı şimdi ve her zamandır.