Seçim sonuçları üzerine – 1

KÖŞE YAZISI

Kavga-dövüş, gürültü-patırtı, kasetler, dinlemeler, iddialar ve toz-duman içinde son dönemlerin en gürültülü, en sıkıntılı ve en acayip seçim dönemini nihayet geride bıraktık. 

Geçen yazımda bu seçimin aslında bir yerel seçim olmadığını ve Başbakan Erdoğan ve hükümeti için bir güvenoyu niteliğinde olduğunu yazmıştım. 

İşte bu güven oylaması neticelendi ve Erdoğan hükümeti sandıkta aldığı sonuçla birlikte derin bir nefes aldı, rahatladı. 

Türkiye genelinde alınan % 45’lik oy, Türkiye tarihinde bir yerel seçimde alınan en yüksek oylardan birisi olup, AK Parti döneminin yerel seçimleri için en yüksek orandır. 

Seçmen havada uçuşan bütün iddialara, siyaset dışı müdahalelere, her türlü manipülasyona bir kez daha set çekmiş, siyaset dışı oyunlara itibar etmediğini göstermiştir. 

Buna karşılık farklı unsurlardan oluşan ve sadece AK Parti karşıtlığı üzerine bina edilmiş koalisyon ise bir kez daha halk iradesi karşısında hüsrana uğramıştır. 

Bakmayın şimdi koparılan yaygaraya, usulsüzlük ve hile iddialarına, itirazlara. 

Bu tamamen bu koalisyonun seçimler için planladığı stratejinin bir parçasıdır. 

Ankara’da daha oyların dörtte biri bile sayılmamışken ekranlara çıkıp “kazandım” açıklaması yapmak manipülasyonun alası değilse nedir? 

Birkaç oyla seçim sonucunun belirlendiği yerlerde sonuçlara itiraz etmek doğaldır; bu anlayışla karşılanabilir ama seçim sonucunda 700 bin oya yakın fark yiyen CHP-cemaat ve cilalı basın ile İstanbul sermayesinin ortak adayının bile kalkıp oylar yeniden sayılsın demesinin altındaki niyet zihin bulandırmaktan başka birşey değildir. 

AK Parti karşıtı koalisyon tıpkı geçen yazdan bu yana yaptığı gibi, sandıkla elde edemediğini sokaklar vasıtasıyla elde etmeye çalışıyor. 

Koalisyonun somutluğuyla ilgili olarak da sadece Ankara seçimlerini hatırlatmak yeterli olur sanırım. 

Geçen seçimlerde Ankara’da yüzde 25 oy alan MHP bu seçimlerde sadece yüzde 7 oy alabildi. 

Sanırım bu oran yeterince ipucu verecektir koalisyonun varlığı ile ilgili olarak. 

Halkın büyük bir bölümü toz duman içinde sağlıklı düşünmeyi becerebilmiş, siyaset dışı kurumlara siyaseti tanzim etme izni vermemiş ve tercihini istikrardan yana kullanmıştır. 

Ancak bu tercihi yapanların bir bölümü elbette ki gönüllü bir tercihte bulunmamıştır dersek yanlış söylemiş olmayacağız. 

İddialardan rahatsız olmasına rağmen, sırf iddialar sebebiyle AK Parti’yi yıkmanın karanlık bir döneme kapıyı aralayacağının, 12 yıllık siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal kazanımları bir çırpıda sileceğinin farkında olan kitleler bazı konularda rahatsızlıklarına rağmen tercihlerini Erdoğan’dan yana kullanmışlardır. 

Ayrıca iddialardan rahatsız olanlar, kendilerini ikna edecek bir alternatif bulamadıkları için kerhen de olsa tercihlerini değiştirme gereği görmemişlerdir. 

Ancak bir şartla; bu insanlar ve aslında toplum olarak hepimiz, parti içinde varsa yanlış yapanların temizlenmesini, çürük elmaların ayıklanmasını bekliyoruz. 

Bu desteğin karşılığında bunu beklemek en tabii hakkımızdır. 

Bugün seçim sonuçlarıyla ilgili olarak koparılan yaygara aslında salt bir seçim sonucuyla alakalı değildir. 

Bunun temelinde 80 yıl boyunca iktidarı elde tutanların; son 12 yıldır bu iktidarın “ötekilerin” eline geçmesi ve üstelik bu "ötekilerin" yani her zaman dışlanan, aşağılanan, hor görülen kitleler eliyle ülkenin yükselmesine duydukları öfke vardır. 

Sonuç itibariyle AK Parti ve Erdoğan güven tazelemiş, rahat bir nefes almıştır. 

Bu seçimin kazananı AK Parti hükümeti ile birlikte millet iradesi olmuştur. 

Kaybedeni ise en başta cemaat adına hareket eden ve paralel yapı olarak adlandırılan oluşum ile birlikte onlarla ittifak yaparak hükümeti devirebileceğini düşünen CHP, MHP (ikisine birden CMHP de diyebiliriz), İstanbul sermayesi ve basınıdır. 

Artık seçim bitmiş, hükümet güven tazelemiştir. 

Bundan sonra yapılması gereken cemaatle hesaplaşma adı altında bir cadı avına dönüşmemesi gereken ve sadece hükümeti siyaset dışı yollarla devirmek için çabalayan yapıların tasfiye edilmesiyle sınırlı tutulup, cemaat içinde özellikle cemaat tabanında yer almasına rağmen hükümete yönelik komplodan rahatsız olan ve bu girişimlerin karşısında hükümete destek veren sade vatandaşların bu tasfiyeden zarar görmemelerinin sağlanması; demokratikleşme çabalarına hız verilmesi ve en önemlisi de barış sürecinin kesintisiz bir şekilde sürdürülerek bu sürecin yasal bir çerçeveye oturtulmasıdır. 

Kaybedecek zaman yok, Aralık’tan beri bu ülke çok fazla zaman ve kaynak kaybetti, oyalandı. 

Önümüzde yaz aylarında yapılacak bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. 

Eğer Erdoğan’ın köşke çıkmaya niyeti yoksa, acilen AK Parti’nin en azından Erdoğan için üç dönem kuralını kaldırması gerekir. 

Ülkenin selameti için bu elzemdir. 

Bir sonraki yazımda seçim sonuçlarını bölgemiz ve şehrimiz bağlamında değerlendirmeye çalışacağım.