Seçim Sermayesi
Aslında iktisadî bir kavram olan sermaye halk diline ve bilhassa siyaset diline girince doğal olarak anlamında da bazı değişiklikler oldu. Siyasette sermaye oy demektir, bu anlamda adayın sermayesi alacağı oydur. Aynı şekilde sermaye de daha kullanılmamış fikirler, açılmamış kartlar ve ortaya çıkmamış ayıplardır. Bir parti lideri bunları göz önüne alır ve buna göre elindeki kartları açar. Doğal olarak da seçilmek için de her yolu dener. Her ne kadar ben bunu çirkef bulsam da nihayetinde seçim Allahın emri olmadığına göre siyasilerin meşru olmayan yöntemleri mubah görüp bundan istifade etmeleri doğaldır. Bu işin tabiatıdır.
Zira seçim öncesi son birkaç haftaya baktığımda bu çirkef davranışta bir artış görüyorum. Daha evvel yalnızca artistleri veya mankenlerin ahlaksız kasetleri ortaya çıkarken artık Baykal ile beraber siyasilerin kaset skandalları dönemi başladı. Siyaset masasında okeye oturmuş oyuncular misali pul çalarak okeye koşuyorlar. Doğal olarak biri pul çalarsa diğeri de oyunu bozabilir. İşte MHP lideri D.Bahçeli’nin başına aynen bu geldi. Bu masada şike olduğundan sermayesini tüketti. Çünkü bu masadan iki kişi kazanarak kalkmayı planladı ve bunlar da AKP ile CHP’den başkası değil.
AKP geçmiş son iki döneme sığdıramadıklarını bu döneme sığdırmak istiyor. Gerçekleştirmek istediği en büyük icraat da başkanlık sistemi. İki tane parti olacak ve bunlardan biri demokrasinin olmazsa olmazlarından olan CHP olacak diğeri de AKP olmak istiyor. Bu sistem başladığında durdurulmaz olacak. Tüm küçük partilerin önce oyları emilecek sonra kâğıt üzerinde kalarak yok olacaklar. Bunun için halkı galeyana getirebilecek, halkta infial yaratabilecek bir parti olan MHP bu oyunda istenilmeyen oyuncudur ve ancak MHP’nin meclisin dışında kalmasıyla bu gerçekleşebilir.
Bu seçimde BDP’li bağımsız adaylar mecliste kilit rol alacaklar çünkü BDP daha kolay ikna olacak. Daha önce istedikleri her şey bir yana istemediklerini bile alabilecekler. Çünkü yeni dünya düzeninde Türkiye’ye kesilen rol bunu gerektiriyor. AKP daha bir merkezi sağlaşıp tabanını genişletirken nasyonalistleşen CHP’ye de MHP’den kalan taban verilecek. Bunun için MHP saldırının merkezinde kaldı ve 12 Haziran’a kadar da günbegün oylarını artırması gerekirken sürekli kaybedecek.
Tabiî ki bunda oyuna gelen D.Bahçeli’nin oyunu bozmaması ve köşesinde oturması esas alındı. Geçen referandumda katakulliye gelip CHP ve BDP ile birlikte hareket etmesi sağlanarak zora giren MHP bu defa da kaset olayıyla tabanında yer bulan F.Gülen ile karşı karşıya getirildi. Ona göre bunu tertipleyenler F.Gülen’in cemaati, işin garip tarafı bu cemaate gönül verenlerin arasında da azımsanmayacak MHP’li var, çünkü şimdiye kadar MHP’nin ülküsü ile F.Gülenin cemaati birbiriyle çakışmıyordu. Hem MHP’li ve hem de Gülenci olmak hoş karşılanan bir haldi. Bu yüzden D.Bahçeli “yukarı tükürse bıyık aşağı tükürse sakal” çıkmazında. F.Gülen’e yüklendikçe hem tabandan hem de çevreden tepki alıyor. Potansiyel oyları kazanamayacağı gibi kemik oylarını bu yüzden kaybetmekle karşı karşıya. Bilhassa cemaatin gazetesine abone olan MHP’liler sayfa sayfa eleştirileri okuduklarında fikirlerinde sabit kalmaları mümkün gözükmüyor. Sermayesinin parmakları arasında akıp gittiğini izlemekten başka çaresi kalmadı.
Bunu D.Bahçeli görüyor ama engelleyemiyor ve 12 Haziran’da barajın altında kalıp meclise girememesi onu koltuğundan edecek. Buna karşın seçime bağımsız girmekle büyük bir avantaj kazanan BDP’liler meclise grip grup kurmalarına kesin gözle bakılıyor ve kendilerini Kürt sorununun Meclisteki tek muhatabı olarak kabul görecekler ve bu sayede MHP’siz bir çözüm bulacaklar. Bunun da bir güzel yanı varsa o da sokaktaki çatışmayı meclise taşıyacaktır.