Seçim Pazarı!
Yerel
seçimlerin yapılacağı bu pazar itibariyle, adayların keskin viraj olarak tabir
edeceğimiz düzlüğe çıkıp, soluklarını sandığın insafına terk edecekleri son
günleri yaşıyoruz.
Seçim süreci
boyunca maddi manevi emek dökülen; uykusuz gecelere, güneşsiz sabahlara, koruğu
üzüm eyleyen sabırlara kucak açılan şu günlerin farklılığında, sandığa gidilen
maceranın son adımlamalarını yazıyoruz.
Nihai satırları
yazacak olan seçmenin sözcüklerine ilham kaynağı olan adayların, adaylıktan
asilliğe terfi etme çabalarının vücut bulacağı pazar bu pazar. Tıpkı seçmen
pazarının borsa bazında tavan yaptığı, lakin ertesi gün, para pul nezdinde dahi
kıymet bulamayacağı son pazar.
Bir şekilde
sandık açılacak, açılacak sandıktan bir cin çıkacak ve “ dile benden ne
dilersen diyecek” diye düşünüyorsak, hala trafik sorununa uçan halıya bineriz
ütopyasıyla yaklaşıyoruz demektir.
İnsan
aklının not defterine yazılanların, aday ve parti nezdinde anekdot haline
dönüşeceği siyaset sarmalının, karmaşık güzergahının son durağı olacak bu pazar.
Seçmen,
aday, sandık sacayağının demokrasi oyununda, kendin çal kendin oyna sözüne
uygun, her vaadin keramet olarak algılanmasının hamam buharında uçuşacağı son
pazar olacak bu pazar.
Zamanın
kaygan zemininde böylesine zorlu ve özverili yarışın içinde olmak elbette ki
kolay değil. Maddi manevi insanüstü çabayla son pazara girmek, sinirleri
kontrol edip ihanetleri görmezden gelmek, zaten başlı başına bir meziyet.
Nitekim ömrün
kısa, vadenin insafsız, sevdanın ise zorlu olduğu bu süreci yönetmek ve içinde
varlığını sürdürmek, hiç de öyle dışardan görüldüğü gibi değil.
Hayat çoğu
zaman hakikatten çok yalana yakınken, aynı hayat denizini kulaçlayan insanlar
olarak, gerek adaylardan gerekse de partilerden; tamamı doğruluk ve dürüstlük
üzerine kurulmuş bir seçim beklenmesi, ciddi bir safdillik olur herhalde.
Suyun
konduğu kabın şeklini alması gibi, hedefe gidilen yolda gerektiğinde çelik
kadar katı, gerektiğinde su gibi akışkan, gerektiğinde de gaz gibi uçucu çok
yönlülük sergilemek maddenin halleri değil, siyasetin değişen sıcaklığının yansımaları
olarak algılanıyor her nedense.
Hani şöyle
bir anekdot vardır.
Yaradan
insana üç alanda başarı şansı vermiştir.
Bunlar Akıl, Ahlak ve Siyasettir.
Lakin insan
bunlardan en fazla ikisini elde edebilirmiş. Dolayısıyla;
Akıllı ve Ahlaklıysanız, Siyasette
başarılı olamazsınız.
Siyasetçi ve Akıllıysanız, Ahlaklı
olamazsınız.
Ahlaklı ve Siyasetçiyseniz, Akıllı olamazsınız.
Şimdi
diyeceksiniz bu kadar da yüklenmeyin adaylara, buna cesaret edip ortaya gelmek
bile öyle kolay iş değil.
Doğru kolay
değil.
Zaten aday
olarak, toplumun ikiyüzlü ve karanlık kurallarının lanetini taşımanın gönüllü kurbanları
olmuşlar…
Hem de
hizmet etme eyleminin tiril tiril gömleğini giyerek.
Bizlere ise
seçmen kimliğimizle, sandığın kendi bağrında eriteceği ve hala kendimizi az
buçuk da olsa mühim olarak hissedeceğimiz son birkaç günün gizli tadını
çıkarmak kalıyor.
Kazananı alkışlamak kadar…
Kaybedenlere de saygı duymayı unutmadan.