Seçim kampanyaları - 3

KÖŞE YAZISI

Seçim kampanyaları tarihi: Çoban Sülü’nün ve Karoğlan’ın katkılarıyla…
Türkiye’de Rejimin sağlığı için çok sayıda parti gerekliydi, çok partili sisteme geçilmişti fakat sanıldığı gibi rejim sağlamlaşmamış tam tersine tehlikeye girmişti. Böyle bir dönemde süreç askerin kanlı postalıyla son buldu. Darbe ile demokrasinin kırıntısı da kaybolmuştu. Üstelik bu darbeden sonraki yaklaşık 50 yıl boyunca, askerin vesayeti siyasetin üzerinde olacaktı. Medyanın üzerinde askerin etkisi büyüktü. Bir başlıkla hükümet düşebiliyor, siyasiler özgürce konuşamıyordu.
1960 darbesinden hemen sonra toplum yeni kurulan partilerin de etkisiyle kutuplaşmaya başladı. Yeni anayasa için ‘’Türkiye için lüks’’ söylemleri geliştiriliyordu. Yeni anayasa Toplantı, yürüyüş, gösteri, grev gibi hakları getirmişti. Şüphesiz ki bu durum siyasal propagandaların gelişiminde büyük rol oynadı. Bu dönem de okur yazar oranı düşük olduğunda en önemli propaganda aracı radyoydu.


Yeni anayasadan hemen sonra seçim sürecine gidildi. Cemal Gürsel liderleri yuvarlak masa etrafında toplayarak toplantı yaptı. Toplantı ile bir bakıma seçim sürecinin kendi denetimleri içinde ilerleyeceğini belli etmiştir. Toplantıda kendilerinden önceki dönemlerdeki gibi seçim süreçlerinin yaşanmaması adına, seçim sürecinin; huzur, sükun ve barışçıl bir şekilde geçirilmesini talep etmiştir. Yassıada ve devrim gibi bazı konuların ise seçim meydanlarında konuşulmaması gerektiğini söylemiştir. Radyoda propagandan yapmaları için bütün partilere eşit süre verilmiştir.


Seçim süreci istendiği gibi iyi niyet dilekleriyle güzel başlasa da öyle devam etmedi Osman Bölükbaşı ve Ragıp Gümüşpala arasında tartışmalar yaşandı. CHP biraz daha geride durarak sosyal adaleti, AP, her anlamda kalkınmayı, CKMP ekonomik ve idarenin partiler üstü olacağını, YTP ise tarım, iş ve hürriyet vaatlerinde bulundu. İnönü liderliğindeki CHP 1. Parti olurken tek başına iktidar olmak için yeterliği milletvekili sayısına ulaşmamış, 2. Olan AP ile koalisyon kurmuştur. Seçimde CKMP 3. YTP ise 4. Olmuştur.


1965 seçimlerine AP’nin yeni lideri Demirel damgasını vurdu. Isparta’nın bir köyünde çobanlık yapan çocuk, seçim sonucunda başbakan olacaktı. Demirel ise Menderes’in varisi olarak anılıyordu. Demirel adeta meydanların inletiyordu farklı bir tarza sahipti. Elini başının üstüne koyarak halkı selamlaması halen anlatılır. Demirel, siyasete mizahı getiren isimdir. Yıllar geçmesine rağmen bazı yorumcular kimi siyasetçiler için ‘’Demirelvari siyasetçi’’ yorumunda bulunurlar. Anti-kominizim ve muhafazakarlığa bürünen bir söylem geliştirdi. CHP, buna ‘’ortanın solu’’ ile cevap verdi. Bu seçim, oy oranı ve milletvekili oranın birbirine en yakın çıkmasını sağlayan, milli bakiye sistemi ile icra edildi. Bu sayede parlamentoya 5 parti girmiş, bağımsılar kazanmış ve hatta sosyalist bir parti de mecliste temsil hakkı kazanmıştı.
Yıllar geçtikçe teknoloji gelişiyordu afişler daha zengin içeriklere sahip olmaya başladı ve daha yoğun kullanılmaya başladı. Radyoda eskiye nazaran daha çok kitleye ulaşıyordu. Seçim gezileri ve mitingler daha renkli geçiyordu. Siyasi mizah artık siyaset arenasına girmişti. İsmet Paşa ve Demirel, plaklarda mizahi bir dille eleştiriliyordu. Tip’in Tülay German’a ait ‘’yarının şarkısı’’ adlı seçim müziği, süreci daha da renklendirmişti. AP bu seçimde milli bakiye sistemine rağmen tek başına iktidar olmaya başarmıştı.


1969 seçimlerinde D’Hondt sistemine geçildi. Erbakan’ın milletvekili aday adaylığı Demirel tarafından veto edildi. Erbakan, bağımsız aday oldu ve milletvekili olmayı başardı siyasete yeni bir lider geliyordu. Seçime katılım oranı düşüktü. Millet partilerden umudun kesmişti. Müthiş bir kutuplaşma ve gerilim baş göstermişti. Bağımsız adaylar önemli bir başarı elde etti

1970’li yıllarda Türkiye’de televizyon hızla yayılmaya başladı. Televizyonu ancak zengin olanlar alabiliyordu bu dönemde her sokakta her apartmanda en azından bir ailede televizyon bulunuyordu. Millet televizyonu sevmişti, hangi komşusunda televizyon varsa akşam gider seyrederdi. İnsanlar televizyonu toplu bir şekilde izlediklerinden dolayı siyaseti hep beraber anlık izliyor tartışıyor ve yorumluyorlardı. Böylelikle, siyaset önceki dönemlere göre daha çok konuşulur olmuştur.
1970’li yıllarda Karaoğlan efsanesi ortaya çıktı. Gazeteci kökenli Lise mezunu, zayıf, çelimsiz, esmer bir genç CHP kurultayında İnönü’ye meydan okudu ve genel başkan seçildi. Konuşurken adeta duvarları dinletiyordu. En milliyetçi olanlara bile milliyetçilik dersi veriyordu. Şiirler okuyor, sosyal demokrasiden bahsediyordu. ‘’Gel Karaoğlan’’ şarkısı meydanları inletiyordu. Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit siyasal iletişime ciddi katkılar sunmuşlardı. Bugün seçim kampanyaların panayır gibi geçmesinin temeli Ecevit çifti tarafından atılmıştır. Ecevit’in seçtiği şarkılar, okuduğu şiirler, meydanlara yeni bir renk katıyordu. Seçim otobüsü de ilk bu yıllarda hayatımıza girdi. Fikir Rahşan Ecevit’e aitti. O dönemde kürsüyü her yere kurmak çok zordu. Ama otobüs üzerine yerleştirilen bir kürsü işleri kolaylaştırıyordu. Millet, bu dönemde Çoban Sülü ve Karaoğlan arasında geçen tartışmalarını izledi ancak bu tartışmaların da günümüzdeki kadar ahlaksızca gerçekleşmediğini söyleyelim. Yine bu dönemde Demirel’in de katkılarıyla siyasi mizah gelişmiştir. O zamanlar siyasilerin karikatürleri özgürce yapılabilmekteydi.


1973 yılında CHP ‘’Sev Kardeşim’’ şarkısını seçim şarkısı olarak belirlemesiyle seçim müzikleri Türkiye’de seçimin değişmez bir parçası oldu. Popüler kültürden ilk defa bir müzik seçim meydanlarında seslendirildi. Bu dönemde dillendirilen ‘’Demirel Demirel iktidara yine gel’’ ‘’Komüniste kanma Zühtü’’ ‘’Bu zor günler yakında biter ak günler başlar’’ şarkıları meydanlara ciddi bir hava katmıştı. Bu durum, seçim müziklerini siyasal iletişim çalışmalarının önemli bir parçası haline getirdi. Bu yılarda sosyal demokrasi, merkez sağ ve milliyetçiliğe ek olarak İslamcılıkta siyaset arenasında yer aldı.


Bu dönemde Ecevit ve Demirelin katkılarıyla siyaset meydanlarında bir çok gelişme yaşanmıştır. Ecevit iletişimde yenilikler getirirken Demirel bazen rakibe sallasa da mizahıyla bir nebze olsun siyaseti yumuşatmıştır ve mizahı siyasete sokmuştu. Bu dönem de Erbakan’dan söz etmemek olmaz. Kendisi de naifliği ile siyasetin yumuşamasına epey katkı da bulunmuştur.