Sayın Cumhurbaşkan'ı ve Sayın Demirtaş’a

KÖŞE YAZISI

SAYIN CUMHURBAŞKANI RECEP TAYİP ERDOĞAN HDP EŞGENEL BAŞKANI SAYIN SELAHATTİN DEMİRTAŞ ZATI ALİLERİNE

Artuklu Üniversitesi şahsında Mardin’deki Utanç Üzerine
Bizler 18 Kasım 2014 tarihinde Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla emniyet güçlerinin üniversiteye yaptığı baskınla uyandık. Doğrusu bu manzara bütün Mardinlileri şoke etmişti. Emniyet güçleri üniversitede yaptığı çalışmaların ardından gözaltına alınmalar ve ardından aralarında rektör yardımcılarının bulunduğu yüze yakın kişi savcılığa ifade vermeye çağrıldı.
Buraya kadar her şey normal. Ancak daha ilk günde bazı iddialar ortaya atılmaya başlandı. Ben de zatı alilerinizi bilgilendirmek amacıyla şu naçiz satırları yazmayı uygun buldum. İzin verirseniz iddia o dur ki, AK Parti’den birileri ile HDP’den birileri operasyonun daraltılması yönünde harekete geçtiği. Şahsiyetlerinize güvenimiz ve inancımız tamdır ki bu iddiaları soruşturursunuz.
Mardin’de yapılmaya çalışılan çeşitli maskeler kullanılmak suretiyle, birileri tabiri caizse işi ucuza kapatma telaşında ve uğraşında. Özellikle Kürdoloji bölümünü maske olarak kullanmak istiyorlar. Başta rektör ve yardımcıları olmak üzere Kürdoloji bölümünü kullanmak ve bunun üzerinden kamuoyu desteği sağlamak iddiaları söz konusu. Hatta işi Çözüm Sürecine bağlayarak masum olmayı ispatlama gibi bir yöntem seçmişe benziyor. Başta Kürdoloji olmak üzere diğer bölümler de dahil olmak üzere gerek master öğrencisi alımında gerekse doktora öğrencisi alımında bir dizi usulsüzlük ve adaletsizlikler de yapıldığı iddia ediliyor. Yani sadece ekonomik yolsuzluk iddiaları dillendirilmiyor.
Akademisyenler mobbing edilmek ve çalışma ortamlarında huzursuzluk yaratmak suretiyle bilimsel çalışma yapmaları engellenmeye çalışıldı. Bunun örnekleri daha önce ulusal ve yerel medyada yer aldı. Bunun neticesinde maalesef üniversitede kişi odaklı bir iktidar oluştuğu dillendirildi hep. Hatta ortamı 28 Şubat sürecine benzeten ifadeler dilden dile dolaştı. Ancak sayın rektör ve şürekâsı bunları duymazdan geldi galiba. Onca desteğine rağmen üniversitenin kapıları tabiri caizse Mardin basınına kapatıldı. Şov yapmak istedikleri zaman basın çağrıldı. Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Kadri Yıldırım her fırsatta Rektör Serdar Bedii Omay’ı övdü, övülen rektör ise koltuğunda şişti, kaldı. Son süreçlerde ilimizde yaşanan manzara bu oldu hep. Ancak iki yılı aşkındır basınla bir gün toplantı yapılmadı. Basın eleştirince de basını suçladılar. 
Sayın Cumhurbaşkanım,
Sayın Eşgenel Başkanım,
AK Parti’nin kuruluş felsefesinin 3 Y üzerinde kurulu olduğunu biliyoruz. Yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasakçılıkla mücadele. Bu felsefeye halk güven duydu ve teveccühünü ortaya koydu. Bunun neticesinde 12 yıldır Türkiye’de tek parti olarak AK Parti iktidar. HDP öncülleriyle birlikte Kürt illerinde yerel anlamda iktidar. HDP’nin yolsuzluğa, yoksulluğa ve yasakçılığa karşı hassasiyetini ve mücadelesini tartışamayız. Net bir duruş söz konusu. Yukarıda belirttiğim iddia ile belki hükümet ve HDP yıpratılmak isteniyordur ve bu olasılık güçlüdür de. Bunun önüne geçmek ve süreci istismar etmek isteyenlere fırsat verilmemeli. Bu bağlamda Mardin kamuoyunun beklentisi şudur:
Zatı alileriniz bu konuda kurumsal bir açıklama yaparlarsa belli bir rahatlanma olacaktır. Mardin halkı adalete tam olarak güvenmektedir. Savcılar ve hakimlerin rahat soruşturma yapmaları için fırsat ve ortamın sağlanmasını beklemektedir. Bunlar olursa ancak vicdanlar rahatlar ve adalete erişilecektir. Bunca yaşananlardan sonra üniversitenin adının dadeğiştirilerek oluşan menfi imajın silinmesi Mardinlilerin arzuları arasındadır. En önemli arzumuz rektörüyle beraber bölüm başkanları da dahil olmak üzere mevcut yöneticilerin görevden alınması. Kürdoloji ise sil baştan dizayn edilmeli. Çünkü burada yaşanan adaletsizlik biz Kürtleri derinden yaralamaktadır.
Ortaya koyacağınız hassasiyetlerle ancak Mardin’in farklı kültürlülüğüne, farklı inançlılığına, farklı dilciliğine yaraşır bir adalet sağlanır. Bu anlamda bunlar gerçekleşirse önce bir sosyal barış süreci yaşanır Mardin’imizde ve inanıyoruz ki bu, çözüm sürecinin ruhunu da geliştirecektir.
Saygılarımla…
Gazeteci Faraç ÇOBANOĞLU