diorex

Saray ve Zindan

Saray ve Zindan

 

25.07.2009 15:21:31

 

 

 

Rabbim seni mahcup etmez, fakiri doyurur , akrabayı gözetirsin diyen, kimsenin kendisini onaylamadığı anda kendisini onaylayan, zenginliklerini, imkanlarını kendisine sunan, fedakar eş  Hz. Hatice vefat etmişti. Ölümünden sonra artan baskılar üzerine “amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin” dediği ve çağın geleneğine göre amcası olması hasebiyle kendisini koruyan  Ebu Talip de vefat etmişti. Onun için bu yıla hüzün yılı denilmişti.

            Dostluğun gösterileceği gündü. Yalnız bırakılmadığını, en sevdiği yakınlarının yokluğunda, teselli arandığı anda huzura kabul edilecek, ödüllendirilecek ve kalbinin mutmain olması sağlanacaktı. Cebrail’in refakatinde zaman ve mekan boyutu aşılmıştı. Yükseldikçe yükselmişlerdi. Ta ki Cebrail’in: “ benimle buraya kadar bir adım daha atarsam yanarım” deyinceye kadar. “Burası neresi?  nasıl gidilir?”Sorusuna “Sidretülmünteha’dır. Aşkla gidilir” cevabını almıştı. Yaratıcıya en yakın mesafede bulunuluyordu. Burada geçen diyalog müminin miracı olan namazda tekrarlanan sahnelerdi.

            Resullallah ; “ Eksikliklerden münezzehsin, bereketlerin tümü, salavatların ve iyiliklerin tamamı Allah’ü taala’ya aittir” diyordu.Kullarına karşı merhametli olan Rabbi ise ona ; “Ey Nebi! selam, rahmet ve bereket senin üzerine olsun” buyurdu. O rahmet sağanağını paylaşmada bencil davranmadı, kendisine yüceler yücesinin sunduğu bu güzide vasıfları paylaşarak şöyle dedi.            “ selam benim ve salih amel işleyenlerin üzerine olsun.” Bu eşsiz diyaloga şahit olan Cebrail(a.s) “şahadet ederim ki Allah birdir ve yine şahadet ederim ki Muhammed (s.a.v) onun kulu ve resulüdür.” diyordu.

                        Bu nadide sahneleri  günde beş defa tekrarlama imkanı;  namaz olarak bize dönmüştür. Allah’ın yüceliği karşısında zatına bütün iyilik temennilerini sunmak, karşılığında selam almak bu selamı rotalarını iyiye yönlendirenlerle paylaşmak, Cebrail’in şahadetine ortak olmak, sağımız ve solumuza selam vermek ve selamın dalga dalga yayıldığını hissetmek… Bu iklimde yese, umutsuzluğa yer yoktur. Biliyoruz ki  karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığa (şafağa) en yakın olduğu andır.

            Böyle bir ruh haline sahip olan insan yalnızlık çeker mi? Sarayda da olsa, zindanda da olsa yalnız olmadığı söylenemez mi?  Bu güzel duyguları yaşamanız dileğiyle. Selamlar.26.04.2005

Yorum Yaz