Sahanın Uzun Forvetine

Konum
ve mesafesi her iki yöne eşit mesafede olan orta sahadan düdük çalmak,
hamleleri organize etmek, mağlubiyet sınırı olan defansı emniyet altında tutup,
galibiyet yönüne hücum taktikleri organize etmek hep orta saha ve orta sahanın
söz sahibi aktörlerinde olmuştur. Orta sahası güçlü, pas alışverişlerinde
cömert, forvetin kimliğine bakmaksızın paslarıyla forveti besleyen aktörler hep
en önemlilerin liste başında yer almışlardır. Zira gol atmasa da asistle
golcünün gol atmasını sağlar. Tabi bu oyun kurgusunda başarı ancak kolektif bir
şuurla oynanılan oyunlarda mümkündür. Orta sahanın pas alışverişlerde cimri
olduğu, ya da atılan paslar forvetin kimliğine göre atıldığı oyunlarda ise yük
tamamen forvetin omuzlarındadır.
Realitemizi meşgul eden vakıayı ister, beş adım sonrasını
hesaba katmayı marifet bilen damaya, ister rakibi mat etmek için şaha kalkmayı
ilke edinen santranca, isterseniz de kolektif bir orta saha organizasyonuyla
gole gitmeyi hedefleyen futbola benzetin…Ortada bir vakıa var ve bu vakıanın
temel dinamiklerleri de orta saha mevkiinde top koşturanlardır. Zira
bektekilerin de, defanstakilerin de forvettekilerin de gözü kulağı orta
sahacılardır. Ama günümüz realitesinde gelin görün ki, orta saha oyuncuları
bırakın rakibi gol yağmuruna tutmak için forveti paslarıyla beslemeyi, adeta
kendi kalelerine gol atma yarışına girmişlerdir. Şikeye müptela satılık oyuncu
gibi sanki kendileri için değil de rakip için çalıştıklarını arzı endam
eylerler.
Teşbihte hatanın olmadığı esprisine sığınarak, dünyayı
bir oyun sahnesine ve dünyalıkları da bu
oyunun oyuncularına benzetirsek bu oyunun sahnelendiği bu insanlık oyununda
oyuncuların kabiliyet alanları, kültür havzaları, etniksen farklılıkları, saha
içi mevkileri, oyun becerileri, görev yetkileri değişse de ortak paydaları
tektir: Ya galibiyet ya da galibiyet.
İlahi menşeli yasalar dünyalık oyunu ahiret galibiyeti merkezi üzerine inşa
ederken, ideolojik menşeli ya da felsefi doktriner odaklı sistemler ise oyun
kurgularını ya dünyalık galibiyet ya da dünyalık mağlubiyet üzerine
kurgularlar.
Tabi kurgusu galibiyet veya mağlubiyet üzerine kurgulanan
oyun oyuncuları tek kutuplu bir dünya anlayışına sahip olanlardır. Öteye dair
hesap verme endişesi taşımayanlar buraya dair kendini tatmin etmek için her
şeyi mubah görmesi de bundandır. İş bu nedenden ötürü de onların oyun
anlayışına göre de sergiledikleri normaldir. Ama insan olanın ideal ettiği oyun
kurgusunda, iki tarafın galibiyetiyle neticelenendir. Bu minvalde İslam’ın
insanlığa kazandırdığı oyun anlayışında; Haklı haksızdan hak ettiğini elde
etiği için galip, haksız haklıdan gasp ettiği hakkı iade edişinden ve kul
hakkına olan borcundan azade oluşundan dolayı galiptir. Bu anlayış, yükselmeyi
başkalarının omuzlarında yücelmeyi, kazanmak için kaybettirme hırsına
kapılmayı, elde etmek için gasp etmeyi,
hedefe varmak için çelme atmayı, galibiyet çerçevesini tutturmak için kural
tanımazlığı asla mubah görmez.
Çift yüzlü ama tek dünya anlayışına sahip olanlardan
böyle bir hamle beklemek hem beyhudedir hem de hayalperestliktir. Ama tek yüzlü
ve çift kutuplu bir dünyanın varlığına iman edenlerden bu hamleleri beklemek
hem inançsal hem de insani hakkımızdır. Ötede hesap verileceğinin varlığına
inanmayan Habil’den kardeşine galip gelmek için öldürmek normal görüldüğü gibi,
yarının sonsuzluğuna inanan Habil’den de yarın olmayacakmış gibi bir tavır
sergilemesi beklenemez. Kabil, karanlık bir günü aydınlık bir ömre tercih
ederken, Habil canı pahasına aydınlık bir ömrü karanlık bir güne tercih ederek
sembolleşmiştir. Bize düşen de bugünün sınırlı yaşamında rahat olmak için
sınırsız bir yaşamı rahatsız geçirmeyi göze almak yerine, sınırsız bir ömrü
rahat geçirmek için sınırlı ömrümüzde rahatsızlığı göze almak düşer.
Oyun ortada, bir kalesinde savaş diğerinde ise barış
fileleri gerdirilmiş. Birisinin pas trafiği için kan, gözyaşı, top, tüfek,
mezar, çukur, hendek patlayıcı lazım iken, ötekisinin beslenmesi için, sulh,
barış, empati ve eşitlik lazımdır. Bu dünyanın geçiciliğini öte dünyanın
kalıcılığı üzerine inşa edenler için şimdi kalıcı barışı tesis etme zamanıdır.
Tabi yarın çok geçmeden bugün. İşte kalıcı bir barış ortamının inşası için orta
sahadan atılacak paslarla uzun forvetlerin gol atma zamanıdır. Bu golü ancak
sen o uzun ve dik duruşunla atabilirsin. Zira dar alanlardaki kısa paslaşma
maharetine dünya şahit, hücuma kalkarken attığın deparlarına da halkın. Bir
O’na baş eğmek için diğer herkese başkaldırışın ümmetin izzeti, üzerlerine
yürürken ölümü dahi korkutuşun inancının asaletinin göstergesidir. Hem sağın
mahir hem solun bitici vuruşlara sahip. Kalk ve dikil seni gole gitmekten
alıkoyan zalim defansçıların karşısına, takılma sana gol attırmamak için
pintileşen beklerine, dik, elifimsi ve esas duruşunu bozmadan çak adalet
filesinin doksanına. Sen inanmışsın, attığın gol sayısınca hasenat filene sevap
yazılacağını. Sen iman etmişsin birini kurtarmanın dünyaya bedel olduğuna, sen
burada ekilenin hasadının ötede biçileceğine olan inanç birlikteliğimizden
bunları senden beklemek hakkımızdır. Bunu başkasından bekleyemem. Yüreği taştan
demir kesilenden bu hamleyi bekleyemem, dili kılıçtan keskinleşenden umut
edemem, ümmetin kanına kara bir yılan gibi zehrini kıtandan ümit edemem, ama
rabbine er olarak doğan senden beklemek benim ve ümmetin hakkıdır.
Atağa kalk. Depar at. Tam doksana odaklan. Bu savaşta
kaybedecek bir şeyin yok. Ama
kazanacağın çok şey var. Sana lazım olacak tek şey kefenin o da koltuğunun
altında değil miydi? Kötü emellilerin küstah emelleri kursaklarında
düğümlensin. Masumlara doğrultulan namlular tıkansın. Mezar kazıcılar
kazdıkları çukurlarına devrilsin. Varsın önce sorunların fay hatlarını kendi
elleri ve dilleri ile oluşturanlar sonrasında enkazından nema sağlamak için
halkımızın sismografifisini bozma üzerinden nemalansınlar sen imar et. Varsın
onlar yıksınlar sen inşa et. Varsın onlar bozmaya çalışsınlar sen düzeltmeye çalış.
Biliyorum işin zor, yolun da uzundur. Ama menzile ulaşmak
imkansız değildir. Gol atmana engel olup çelme atacak olanlara takılma hedefe
odaklan. Dikensiz yollarda yürü diye
tavsiyede bulunanlara aldırma sen gülistanına vuslatı umut et. Yoluna çıkıp volta atanlara aldırış etme
devam et. Yolunu değiştirmek için kalem
oynatanları kale alma inandığın istikametten ayrılma. Seni menzilinde etmek için afra tafra
atanlara kulak asma vuslata ermeyi kendine ideal et. Kılavuzluğuna inanmayıp
yolunu satıp seni yalnızlığa terk edenleri hesaba katma Allah sana yeter. Her
durağında özeleştiriyle yoluna devam et her kul hata yapabilir kendini masum
sanma. Pusulanı değiştirme, ibreni
değiştirmelerine izin verme, sonu Allah’a varan yol emniyetinin de emniyetsizliğinden
endişelenme.
Zira onların kazanacağı senin de kaybedeceğin bir şeyin
yok…