diorex
ARTUKBEY

Saadet Partili Dostlarımızın Dikkatine ‘Buyurun’

Saadet Partili Dostlarımızın  Dikkatine ‘Buyurun’

           Değerli Milli Görüşçü (Saadet Partili)  Kardeşlerim… Zamanınızı alsada yazıyı sonuna kadar okumanızı önemle istirham ediyorum.Faydalı olacağı inancıyla, Artniyetsiz,önyargısız ,kötü bir niyet olmadan, tamamen halisane,masumane,kardeşane duygularla,samimi ve içimden geldiği şekliyle duygularımı sizlerle paylaşacak,hep beraber “Milli Görüşçüler olarak” yapmamız icap edeni,olmamız gereken yeri belirleyecek ve bir gerçek Mücahid’in özellikleri nelerdir farkına varmanın yanında Saadet Partisi’nin son halini ele alacağım.

          Milli Görüş nedir? Sizlere tarif edecek değilim,benden çok daha iyi bilirsiniz,fakat Mücahit nedir? Kimlere Mücahit denir? Tarifini yapmak gerekir kanaatindeyim.Mücahit ; (Kutsal bir ülkü uğruna savaşan (kimse) demektir. Yalnız buradaki savaşan kelimesini,eline silah,kılıç,ok ile gidip birilerini kesmek biçmek anlamında değildir.Doğru olup meşru zeminde,usulüne uygun fikrini, zikrini,düşüncesini dile getirmek,mücadelesini vermek demektir.Ailesinin iaşesini temin için yaptığı iş,eğitimi,dini ve dünyevi görevleri için verdiği  mücadele bir nevi dünya savaşı olduğundan,mücahitlik unvanı sayılmaktadır. Fakat buradaki esas konu yaklaşık yarım asırdır bu ülkede ve dünyanın bir çok yerinde Mücahitlik unvanını almış ve hakkı teslim edilmiş tek şahsiyet rahmetli Prof Dr.Necmeddin ERBAKAN olduğu herkesçe bilinmektedir.Öyle ise çok basit bir söylemle sıradan kişilere verilecek bir unvan veya bir özellik olamaz.(Hele hele KILIÇDAROĞLU’na asla verilemez ve yakıştırılamaz)

  Dolayısıyla bugünlerde ülkemizin siyaset sahnesinde,Milli Görüş adreslerinden biri sayılan Saadet Partisi’nin bu minvalde düşürüldüğü duruma değinmek gerekir ki, siz değerli kardeşlerim hepsine vakıfsınız.Yapılanların içinizi yaktığını,benimsemediğinizi ve sayın Temel KARAMOLLAOĞLU’nun (Güya Bige) öncülüğünde izlenen politikaları tasvip etmediğinizi de biliyorum.Saadet Partisi (Hareketi) “ Kurucu Aklı”nı yitirmesiyle beraber önce pusulasını kaybettiğini, sonra da rotasının şaştığı  açıkça görülmektedir.Çünkü kendisine biçtiği kıyafet, üstlendiği misyon asla özünün öngördüğü şekil ile bağdaşmamaktadır..Ne demek istiyorum...? Buyurun Başlıyoruz….

          CHP öncülüğünde kurulan sözde Millet  ittifakı özellikle bileşenlerinin programları, tarihi birikimleri ve ideolojileri arasındaki derin farklılıklar herkesin malumu iken,öne çıkan farklılık sadece İttifakın varoluşsal  durumu değil, aynı zamanda partiler tarafından daha önce yapılan açıklamaların da pragmatizm çerçevesinde hemen unutulmuş olduğu görülmektedir.Mesela “CHP ile ittifak yapmayız” diyen Meral Akşener önce CHP’nin 15 milletvekilini ödünç aldı ardından da ittifaka dahil oldu. 27 Mayıs Darbesi’ne zemin hazırlayan CHP’yle, darbeye lideri Adnan Menderes ve iki bakanını kurban veren Demokrat Parti’nin aynı şemsiye altında buluşması da önemli bir çıkmazdır.Lakin bizim için önemli olan bu tablonun içinde CHP ile Saadet Partisi’nin  buluşmuş olması tarifi imkansız çelişkililer yumağıdır. Çünkü iki parti arasında tabanlar ve düşünceler açısından belirgin farklar bulunduğu aşikardır. Milli Görüş (Banisi) Kurucu Lideri Cennet Mekan Prof.Dr.Necmeddin ERBAKAN’ın ortaya koymuş olduğu Milli Görüş Hareketi ve onun politik ufkunun, CHP gibi seküler ve Batılı değerleri savunan bir parti tarafından kabul edilmesi siyaseten mümkün değildir.Lakin bu durumu  Saadet Partisi, ya görmüyor yada görmek istemiyordur.

          SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun yıllarca başörtüsü yasağının, imam hatip okullarının önündeki engellerin ve İslami camiaya yapılan zulümlerin arkasında saf tutan CHP ile ittifak yapma kararı SP’nin çizgisi dikkate alındığında kimsenin tahmin edemeyeceği bir sapmadır. İslami kesimin karşılaştığı ve yaşadığı zulümlerin her daim destekleyicisi durumundaki CHP ile ittifak sapması üzerinde konuşulacak ve yazılacak o kadar  çok şeyler vardır. Güncel bir kat tanesine değinmeden olmaz tabi ki,

      Öncelikle Erbakan’ın vefatı ile beraber Milli Görüş Hareketinin devamıyım diyen Saadet Partisi yön değiştirmeye, yerli ve milli olma vasfını kaybetmeye başladı. Erbakan tarafından teorisi kurulan Milli Görüş Hareketi’nin düşüncesi, milli mefkureler etrafında“Önce Ahlak ve Maneviyat” ve “Ağır Sanayi Hamlesi”  gibi fikirler etrafında “kökü mazide olan ati”yi inşa etme çabasıydı. Bu hareketin en temel özellikleri millilik, yerlilik ile antiemperyalizm ve antisiyonizme dayanıyordu. Ancak siyasal ufkunu kaybeden SP, siyasetin gidişatına ayak uyduramamış, meseleleri doğru değerlendirememiştir. Türkiye karşıtı güç odaklarının hizasına savrulmuş ve temel özelliklerini hızlıca kaybetmeye başlamıştır.

Mesela Türkiye’nin bağımsızlığını ve bekasını korumayı esas alan Afrin operasyonu sürecinde yaşananlar bu dönüşümü ele verir niteliktedir. Zeytin Dalı Harekatı başlayınca Mehmetçik’e “Katliam yapmayın” şeklinde bir ifade kullanan Karamollaoğlu’nun “Afrin Harekatı konusunda endişelerim var” diyerek kullandığı ifadeler yerli siyasetten kopuşun göstergeleri arasındadır. Bu bağlamda Karamollaoğlu tarafından kullanılan ifadelerden bazılarını hatırlamak gerekirse bunların arasında; “Taktiksel bir operasyondur ve bölgedeki sorunlara köklü çözümler getirmez”, “Federasyon ve otonom bölge gibi çözümler de masada olmalı”, “PKK’nın Suriye Federasyonunun bir parçası olması bizi rahatsız etmez”, “ABD kafaya koyarsa koridoru önleme girişimleri boşa düşer” gibi açıklamalar ilk akla gelendir. Bu yüzden Saadet Partisi’nin mevcut politikasıyla millilik ve yerlilik düsturunu kaybettiği ve Türkiye’nin bağımsızlığını ve geleceğini ipotek altına almaya çalışanların değirmenine su taşıdığı söylenebilir.

               Erbakan Hoca’dan  sonra Mustafa Kamalak ve Temel Karamollaoğlu döneminde Milli Görüş Hareketi’nin (Saadet Partisinin) anlam dünyası büyük oranda değiştirilmiştir. SP yönetimi CHP ile sıkı fıkı ilişkisine bakılırsa Erbakan’ın Saadet Partisi, CHP’nin rotasında yol almaya başlamıştır. Çünkü şu anda 28 Şubat zihniyetini temsil eden “Burası, devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz” sözünde şahsiyete bürünen faşizan zihniyetin periferisinde (çevresinde) politika üretenlerle beraber pozisyon almıştır. Bu pozisyon iktidar partisini yıllarca ahlak, ilke ve etik diyerek suçlayan SP’nin hangi değerler etrafında siyaset ürettiğini ve aslında bunun sadece söylemden ibaret olduğunu ortaya koymaktadır.

               Bu çerçevede SP’nin CHP ile ittifak yapması,”Kurbanın celladına aşık olma hali”ne benzetebiliriz.Buna da “Stockholm Sendromu” denilmektedir.Lütfen bu Sendromu araştırıp okuyunuz. Kendi siyasal varlığına düşman olan, 28 Şubat zihniyetini parti politikası olarak benimseyen ve yer yer devam ettiren bir parti ile ittifak yapılması, post-modern darbe sürecinde İslami kesime reva görülen zulmün siyasi aktörü konumundaki aktörlerle birlikte hareket edilmesi hep bu sendromun göstergeleridir. “Siyasal çürüme” olarak da okunabilecek olan bu politikanın Saadet Partisi’ni ve mensuplarını,muhafazakar ve dindar siyasal merkezin dışına itmesi kaçınılmazdır.

               Saadet Partisi’nin bir diğer açmazı da Erdoğan nefretinin doğurmuş olduğu akıl tutulmasıdır. Uzun zamandan beri Kamalak ile Karamollaoğlu’nun siyaset biçimini, Erdoğan düşmanlığı tayin etmektedir. İçine düştükleri Erdoğan nefreti, SP’yi kendi ilkelerine aykırı partilerle ve toplum kesimleriyle müttefik olma hatasına sürüklemektedir. SP liderlerinin 17-25 Aralık döneminde FETÖ mensuplarına göz kırpması veya kendi varlığına düşman olan ve hatta belediye başkanlığı yaptığı dönemde Karamollaoğlu’nu katil olmakla suçlayan CHP ile ittifakı hep bu açmazın ve yanlış stratejinin ürünüdür.17-25 Aralık sürecinde SP Genel Başkanlık koltuğunda bulunanların ortaya koymuş olduğu politik duruş sıklıkla FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesinin manşetinde boy boy  FETÖ’ye ve mensuplarına övgüler düzülürken, hükümet eleştiriyordu. Oysa Necmeddin Erbakan’a karşı askeri açıkça desteklemekten çekinmeyen Fetullah Gülen “Erbakan bu işi (başbakanlığı) beceremedi. Eline, yüzüne bulaştırdı; emaneti hemen vermelidir, millet adına yapmalıdır bunu…” demiş ve “Erbakan hükümeti bırakmalı, ülkeyi daha fazla germemeli” ifadeleriyle darbecilere destek mesajlarını hatırlayalım lütfen.

            Şimdi de millet benzeri bir siyaset mühendisliği ile karşı karşıya. Dün nasıl ki, Kamalak FETÖ’nün yayın organlarında boy gösterdiyse bugün de Karamollaoğlu olmaması gereken bir dairenin içinde boy göstermektedir. Sadece sahne ve pankartlar  biraz daha değişik görünmektedir.Bu kez muhafazakar ve İslami camianın oylarını CHP’ye taşımak maksadıyla Erdoğan karşıtı söylemin bayraktarlığını yapıyor ve medyanın ekranlarını süsleyerek,kendisine biçilen rolünü oynuyor.Erdoğan ve millet karşıtı bir söylem ile kendi rüştünü ispat etmeye çalışırken,salt çıkarlar uğruna ayarlanmış  kendine ve kimliğine yabancı bu gidişat  Saadet Partisi açısından hayra alamet değildir.

         Meselenin burasında rahmetli Erbakan Hoca’ya kulak kesilelim. O dönem gazeteci Ruşen Çakır’a konuşan Erbakan Hoca, “Partide şu anda yer almayan ama dışarıda kalmış başka birtakım kişilerle, çevrelerle birlikte mi seçime gireceksiniz, yoksa kendi başınıza mı girmeyi düşünüyorsunuz?” sorusuna verdiği cevap bugünkü SP yöneticileri tarafından iyi okunması gerekir. Erbakan Hoca o dönemde “Saadet Partisi elbette programda kendi başına seçime girme kararındadır.Önümüzde altı aylık vakit var. Biz Türkiye’nin aslıyız, özüyüz. Bu seçime birtakım partiler giriyor gibi gözüküyorsa da aslında bu seçimde hadise şudur: Bir,CHP bu milletten yüzde 20-25’ten fazla oy alamaz. Çünkü mazide yapmış olduklarından dolayı bir nevi mühürlüdür.Bunu bizzat Deniz Baykal söylemiştir. Demiştir ki; siz benim işimi kolay mı zannediyorsunuz? Karadeniz’de seksen yaşında nine abdest aldıktan sonra su döken çocuğa sordu:Hangi partidensin?” Halk Parti’den deyince, “Öyleyse abdestim sayılmaz, yeniden almak lazım gerekir” dedi. Ben böyle bir partiyi iktidara getiremem. Siz ne zannediyorsunuz beni dedi.” Baykal haksız mı?Bu durumda Erbakan’ın ifadesi ile millet tarafından “bir nevi mühürlü” olan CHP ile Saadet’in ittifak yapması ne anlama geliyor? Bu ittifak, CHP ile arası mühürlü olan muhafazakar seçmenin oyunu devşirmeye yönelik değilse hangi amaca hizmet ediyor? Dolayısıyla bir nevi Saadet Partisi’ne biçilmiş bir rol var ve o tamamlanınca herkes kendi yoluna gideceği kesindir.

         Kıymetli  Dava Kardeşlerimiz.Gün gelecek yine aynı yerde ve aynı safta olacağımız kesin olup,başka gidecek ne adresimiz ne de yerimiz vardır.Öyleyse yanlış yerde olmanın ve tali yollara sapmanın hiçbir gereği yoktur.Unutmayalım ki,hiç kimse sizlerin “Milli Görüş düşüncenizi,sevginizi,istikametinizi,Erbakan sevginizi ve anlayışınızı sorgulayamaz,pazarlayamaz ve (CHP ile İttifak yaptıramaz)  başkalarına sizleri yem edemez”.Çünkü Milli Görüş öyle sıradan  bir anlayış olmadığı gibi,birilerinin tekelinde de değildir.

          14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerine yaklaştığımız bu son günlerde SP’nin telafisi mümkün olmayacak ve başkalarının değirmenine su taşıdığını ispata yeterli gelecek bazı olumsuzlukları sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.Bunların paralelinde siz değerli Saadet Partili kardeşlerime…....

*Saadet Partisi “Sağcı mı? Solcu mu?” diye sorgulanmaya başlanılması…

*DEVA ve GELECEK’in (İttifak içi İttifak) Saadetin Liderliğini kabul etmemesi..

*Mollaoğlu’nun Partisini ve seçmenini CHP’ye mecbur etmiş olması…        

*Saadet Partisi Logosunun yok edilerek,CHP zihniyetine hapsedilmiş olması….

* Liderinizin KILIÇDAROĞLU’na oy vermek namus ile eşdeğerdir demesi..

*Saadet Parti’lilerin namusunun KILIÇDAROĞLU’nın kişiliğiyle kıyaslattırılması...

*Mollaoğlu’nun  (…Masada) Kılıçdaroğlu’nun adaylığını takdim etmiş olması…

*Liderinizin Kılıçdaroğlu’nun adaylığının sunuculuğunu  yaparak Genel Merkezinizin önünde yüzü kızarmadan takdim açıklaması…

*Genel Merkezinize Mücahit ERBAKAN’ın resmi değil de, (sahte) Mücahit Kılıçdaroğlu’nun resminin asılması….Mücahit Kılıçdaroğlu tanımlaması…

*CHP sözcüsünün “4-5 yaş” çocuklara Kur’an öğretilmesi gericilik,ortaçağ  ve Taliban zihniyetidir demesi….

* ERBAKAN Hocanın hayali olan  “Ayasofya”nın Cami mevcudiyetini” CHP İktidarında, tekrar Müzeye dönüştürülecek açılamaların yapılmış olması…..

*LGBT Derneklerinin desteklenmesi-Cinsiyet eşitliği ve sapkınlıkların normal görünüyor olması ve CHP liderinin aile yapısına zararı yoktur demesi…

*CHP iktidarında ezanların minarelerden değil de,cami içinde okutulacak söylemlerinin,iç duyguların dışa vurumu ile niyetin ikrar edilmiş olması…

*Merhum Prof Dr Necmeddin ERBAKAN’ın son dönemlerinde (80 yaşında iken) ev hapsine karşı çıkıp,İmza için kapı kapı dolaşan KILIÇDAROĞLU olması…

*Gerçek liderimiz olan Necmeddin ERBAKAN’la bütünleşmiş MÜCAHİT’liğin,hiç yakışmayan ve uzaktan-yakından alakası olmayan birilerine söyleniyor olması…vs.vs.Soruyorum sizlere !! Bu olumsuz söylemlerin sahiplerinin destekleniyor olması,siz değerli ve niyetleri temiz ve halis kardeşlerimizi bunlara mecbur ediyor olması sizleri rahatsız etmedi mi?Bunları nasıl hazmedeceksiniz? Çocuklarınıza-Torunlarınıza nasıl anlatacaksınız?Şayet tüm bunlara verilecek bir cevabınız,söyleyecek bir sözünüz var ise,Saadet Partisi ve Temel Bey Milli Görüş temsilcileridir diyebiliyorsanız,lütfen bizleri de ikna edin ki, bizler yanınızda olalım.Şayet cevabınız yok ise (kesin ki öyledir) ve içiniz buruk ise tek adresiniz olan ve  kapısı sonuna kadar sizlere açık bekleyen, Dr Muhammed Ali fatih ERBAKAN’ın lideri olduğu YENİDEN REFAH PARTİSİ’dir.Bekleniyorsunuz.

Sonuç olarak: Unutmamamız gereken kaide “Kartallar ile Kargalar beraber uçmadığı,her cins aynı cinsiyle beraber olduğu gibi Kartallar Kartallarla, Kargalar Kargalarla “ beraber olur ancak.Bu yaklaşım bizlere “Saadet Partisi  CHP ile  beraber uçamayacağı,yürüyemeyeceği, “ancak CHP’li kiminle olur belli değilken,”Saadetli kardeşlerimiz sadece ve sadece Yeniden Refahlılarla” beraber yürür,uçar ve yol alabileceğini göstermektedir.Dolayısıyla, 4 Mayıs günü “Buyurun Başlıyoruz” diyerek hep beraber “Cumhur İttifakı “ bölümünün üçüncü(3) sırasındaki Yeniden Refah logosuna mührümüzü basarak,ikinci Kırk Yılda, “Milli Görüş Meclise” adımıyla mazlumun,mağdurun sesi olmaya, Yönetim ,Paylaşım ve  Yargıda Adaleti getirmeye,Yeniden Büyük Türkiye ve Yaşanabilir bir dünya kurma hedefimize doğru yol alalım. Kaosların, belirsizliklerin ve karanlık dehlizlerin içinne düşmeden,gelin hep beraber el ele vererek  Emperyalistlerin heveslerini kursaklarında bırakalım .Bu samimi ve içten dileklerimle siz değerli Saadetli kardeşlerime selam ve sevgilerimi sunuyorum.Kalın Sağlıcakla….

Not: Bu bir makale veya köşe yazısı değil,sadece kardeşlerimize hatırlatmadır..

Editör: Osman Yıldız

Yorumlar

Image
Fethi Aslan
08.05.2023 / 11:12

Yorumunu ve hatırlatman için teşekkürler . Kimin hırsız kimin dürüst olduğunu bu millet biliyor.

Image
Fethi Aslan
08.05.2023 / 10:16

Yorumunu ve hatırlatman için teşekkürler . Kimin hırsız kimin dürüst olduğunu bu millet biliyor.

Yorum Yaz