Rewanduz Kürtleri '' Vahşi! '' Miydi ?
'' VAHŞİ KIZILDERİLİ İSYANLARI GİBİ ''
Times İstanbul Muhabiri / 1938
Yaşayıp da içinde sığamadığımız hudutlar/sınırlamalar yetmezken,resmi görüş ağırlıklı tarihle hep köşe-bucak kaçışıp,bizleri bu gerçeklerden alıkoyan;etrafında insan-çevre demeden,hak-hukuk tanımadan ortadan kaldırmaya çalışan,dün Yemeni/Arabistan'nı,Ermeni tehcir masallarıyla dolu tarih kitaplarını önümüze koyarak yok edilen insana,insanlık tarihine-kültürlere kıyan vahşetlerden! ''İstiklal Mahkemeleri'' dye Dersim'de ve birçok yerde çocukla-
rını anne ve babalarının gözleri önünde idam sehpalarında sallandıran zihniyetlerden davacıyım!
Yemen'de ve Ceziret Ul-Arap'ta yurtlarını 'can-siperane' savunan Bedevilere '' Hain! katil!
hırsız!'' diyenler,tarihin gerçeklerinden aldıkları dersi unutmuş görünürken Süveyş Kanalı'nın
öbür yakasına yaklaştırılmadan Osmanlı-İngiliz işgalcilerine ağır kayıplar verdirilir öz savunmalarını yaparken ''Yemen Ellerinde''ağıtlarıyla unutturmaya çalıştılar asırlar boyunca Filistin'de,Mısır'da,yollarda ölüm mangalarıyla vahşice!
Dersim Katliamına gelene kadar :
Koçgiri,Zilan Deresi/Ağrı,Alişer kıyımları, ve Komal yerel hareketlerinin vahşice bastırılması sonrasında ilerde '' Belki özgürlüklerini ister,haklarını ararlar!'' diye,ülke Başba- kanı'nın bile arşivlerdeki belgelerle onaylanan 'kıyımların' araştırılması ve gerçekleri ortaya çıkarılmasının gereğini yapmazken;Alevi Zaza ya da Kürt insanının bir AKP'ye bir CHP'ye bakarak :
'' İnsan yaşamıyla ilgili belgelenen 'kıyımların hesabını' er ya da geç isterim! ''
Demez mi Dersim'in savunmasız yaşlısı,erkeği-kadını tüm insanlık?
Evet,gerçekten soykırımlar/soykurutmalar ve yok etmeler geçmişin katmanlarına gömülmüş de bugüne dek 'sözüm ona' tarihçilerin hiç bir duyarlılıkları yoksa,kaleme aldıkları verdikleri demeçlerle insanlığı hak sahiplerini yanıltıyorlarsa kölesi oldukları iktidar güçlerinin ve felsefesinin,vahşetin gerçeklerini saptırarak sünger çekip her tarafı Türk'leştirmek adına resmi tarihler yazılıp el üstünde taşınabiliyorsa,bundan daha acı ve bundan daha iğrenç! ne olabilir ki?
Batılı seyyahların önyargılarıyla Kürtler hakkında önümüze çıkan,zamanla bilinçli şekilde popülitesi artırılarak '' Vahşi Kürt '' gibi haksız ve yersiz imgelerin Osmanlı Hanedanlarından ve Sasanilerin geçmişte Alevi Kürtlere olan mezalimlerinde görülen dehşetin birçok halkı köklü değerlerinden/özdeğerlerinden kopararak kendilerine biat edilmesi,köleleştirip dokularına uydulaştırılması,yozlaştırılarak ''Ya ümmet! esasına ya da Türkleşmek!'' sorunların çözümünü büsbütün zorlaştırmaya şartlanmaları,günümüzde bilinen gerçekler haline gelmiş; bu da insanlık değerlerinin çiğnenerek ve aşağlanarak ayaklar altına alındığı Kürdistan'da toplum,sömürüye dayalı feodaliteden,sanayi bölgelerine ucuz işçi/emek göçüne hem toplum-sal anlamda hem de sınıfsal anlamda köleleştirilip sömürgeleştirilmeye tarihi seyir içinde günümüze gelinmiştir.
Tam da bu noktadan Dersim Katliamı bütün vahşetiyle sürerken 1937-1938 ve sonrasında Times'in İstanbul muhabiri,Amerikadaki Kızılderili Katliamlarının gerçeğini görmemezlikten gelerek Dersim Kürtlerinin kalkışmasını :
'' Uygar olmak istemeyen,eğitime karşı çıkan Vahşi Kürtler! ''
Times'te bu başlıklarla dünyaya 'haber' diye verilirken,Kürtler hakkında yerel gazetelerin hep bir ağızdan Kürtler için uzlaşıp :
'' Uygar olmayan,hayvani yaratıklar,eşkiya,katil,zavallı,kullanılmaya hazır! ''
Başlıklarıyla Kürtlere yapılan saldırıları meşru kılmaya ayrıca özen göstermişlerdir.
Babası şirket sahibiyken tıp bilimlerini-matematik ve mekanik eğitimini alan bir doktorun bir matematikçinin etnografik incelemeler yaptıktan sonra insanı birçok yönüyle araştırıp incelemesi sonunda Irak'ta Rewanduz Kürtlerini incelemek ve tezini hazırlamak için Irak'ın İran'la olan sınırının kuzeydoğusundaki Rewanduz'e kendilerine '' Vahşi Kürtler ''
denilen bir başka coğrafyadaki bu insanları araştırma ve incelemeye yöneltir.
Daktilo taslağı incelemelerinden bölümler yayınlanan Edmund Ronald'ın imzasını taşıyan '' Rewanduz Kürtleri '' 111 sayfadan oluşan kitabının son baskısını 2001'de Berdan ve Aram/Toplum Yayıncılık yapmıştır.
İngiltere'nin emperyalizmine ve uzak coğrafyalardaki oyunlarına muhalefet eden bir antropologun,kendinden önceki antropologlarla sonraki antropologlar arasında'köprü' ünvanını aldığı vurgulanıyor Edmund Ronald Leach'in.
İster alt-üst oluşların,ister kapitalizmin kriz sonrasındaki '' Yeni Dünya Düzeni '' artık çok bilinmeyen cebirsel işlem ve analizlerden çıkıp herkesin tanımlayabileceği üretiminden,ihraç edilen demokrasilerine,mütahitleriyle-ihaleleriyle ne kendi ülkelerindeki insanların yaşamını ne de dizayn edilmeye çalışılan coğrafyalardaki halkların demokratik haklarına gözlerini kapatarak kendi Arap'ını-Kürt'ünü-Türk'ünü ve inançlarını bile toplum mühendisliğini
yaparak tıpkı ülkemizdeki gibi '' Benim Kürt'üm ve benim Müslümanım.''
Kimlik ve çok kültürlülüğe gem vurma gibi
Evrensel insan hakları değerlerini yok sayma gibi
Demokratik kazanımları görmemezlikten gelinmesi gibi
Düşünceye kelepçe gibi.
Astımlaşan devlet yapısının nisbeten soluklanması için her fırsatta ısıtılıp ' Yeni Anayasa ' ya da ' Yeni açılım paketleri ' adlarıyla becerilmeye çalışılan perdelemeler gibi.
Daha birçok sorunun çözümüne hala! 'Anayasal bir güvence' yoksa,bu değerlerin kazanımları için '' Vahşi Kürt! Hain Arap! '' popülerliğine/yanlış imgelerine karşı yönlü ve dayanışmacı karşı duruşların önü kolay kolay alınacağını sananlar 'büyük kütle' yanılgı içindeler duyurulur!..
Yerel halklar tarihi süreç içinde hep yerine göre olumlu ya da olumsuz mesajlarını Kürtçe ya da Arapça veya Ermenice ifade ederken ne yazık ki duymamazlıktan ve görmemezlikten gelinmiştir günümüzde yaşandığı gibi.
Arap asıllı Mezopotamya'lı olarak cedlerimizden (dedelerimizden) ve babalarımızdan bazen yaşlı insanlardan,kültürel mirasımızdan ne varsa değer adına Mardin ağzıyla olumlu
mesajlarını anlaşılır dile çevirebilmenin güçlüğünü de çekerek Peré lekabıyla tanınan saygın bir ananın hafızasından yararlanarak şöyle bir/iki yakamıza bakarak neler hissettiğimizi düşünelim Beden'in Süryani Yakasına komşu Peré Hanımdan :
'' Sorut ziki neddet sımmi u-hallet riki.''
( Yakamın fotoğrafı ağzımı ıslatırken,boğazımı da tatlandırdı.)
Devran dönüp gerçekler trajedik boyutlara ulaşıp,kıyımlara dönüşünce de :
'' Sorut ziki neşşef-it sımmi u-marmar-ıt riki.''
( Yakamın fotoğrafı ağzımı kuruturken,acı tadı boğazımda kaldı.)
Arapça'da budur İşte özeti,bu nedenlerle bu kültür değerlerine,Mezopotamya'ya daha çok saygı daha çok onur duyarım.
Times İstanbul Muhabiri / 1938
Yaşayıp da içinde sığamadığımız hudutlar/sınırlamalar yetmezken,resmi görüş ağırlıklı tarihle hep köşe-bucak kaçışıp,bizleri bu gerçeklerden alıkoyan;etrafında insan-çevre demeden,hak-hukuk tanımadan ortadan kaldırmaya çalışan,dün Yemeni/Arabistan'nı,Ermeni tehcir masallarıyla dolu tarih kitaplarını önümüze koyarak yok edilen insana,insanlık tarihine-kültürlere kıyan vahşetlerden! ''İstiklal Mahkemeleri'' dye Dersim'de ve birçok yerde çocukla-
rını anne ve babalarının gözleri önünde idam sehpalarında sallandıran zihniyetlerden davacıyım!
Yemen'de ve Ceziret Ul-Arap'ta yurtlarını 'can-siperane' savunan Bedevilere '' Hain! katil!
hırsız!'' diyenler,tarihin gerçeklerinden aldıkları dersi unutmuş görünürken Süveyş Kanalı'nın
öbür yakasına yaklaştırılmadan Osmanlı-İngiliz işgalcilerine ağır kayıplar verdirilir öz savunmalarını yaparken ''Yemen Ellerinde''ağıtlarıyla unutturmaya çalıştılar asırlar boyunca Filistin'de,Mısır'da,yollarda ölüm mangalarıyla vahşice!
Dersim Katliamına gelene kadar :
Koçgiri,Zilan Deresi/Ağrı,Alişer kıyımları, ve Komal yerel hareketlerinin vahşice bastırılması sonrasında ilerde '' Belki özgürlüklerini ister,haklarını ararlar!'' diye,ülke Başba- kanı'nın bile arşivlerdeki belgelerle onaylanan 'kıyımların' araştırılması ve gerçekleri ortaya çıkarılmasının gereğini yapmazken;Alevi Zaza ya da Kürt insanının bir AKP'ye bir CHP'ye bakarak :
'' İnsan yaşamıyla ilgili belgelenen 'kıyımların hesabını' er ya da geç isterim! ''
Demez mi Dersim'in savunmasız yaşlısı,erkeği-kadını tüm insanlık?
Evet,gerçekten soykırımlar/soykurutmalar ve yok etmeler geçmişin katmanlarına gömülmüş de bugüne dek 'sözüm ona' tarihçilerin hiç bir duyarlılıkları yoksa,kaleme aldıkları verdikleri demeçlerle insanlığı hak sahiplerini yanıltıyorlarsa kölesi oldukları iktidar güçlerinin ve felsefesinin,vahşetin gerçeklerini saptırarak sünger çekip her tarafı Türk'leştirmek adına resmi tarihler yazılıp el üstünde taşınabiliyorsa,bundan daha acı ve bundan daha iğrenç! ne olabilir ki?
Batılı seyyahların önyargılarıyla Kürtler hakkında önümüze çıkan,zamanla bilinçli şekilde popülitesi artırılarak '' Vahşi Kürt '' gibi haksız ve yersiz imgelerin Osmanlı Hanedanlarından ve Sasanilerin geçmişte Alevi Kürtlere olan mezalimlerinde görülen dehşetin birçok halkı köklü değerlerinden/özdeğerlerinden kopararak kendilerine biat edilmesi,köleleştirip dokularına uydulaştırılması,yozlaştırılarak ''Ya ümmet! esasına ya da Türkleşmek!'' sorunların çözümünü büsbütün zorlaştırmaya şartlanmaları,günümüzde bilinen gerçekler haline gelmiş; bu da insanlık değerlerinin çiğnenerek ve aşağlanarak ayaklar altına alındığı Kürdistan'da toplum,sömürüye dayalı feodaliteden,sanayi bölgelerine ucuz işçi/emek göçüne hem toplum-sal anlamda hem de sınıfsal anlamda köleleştirilip sömürgeleştirilmeye tarihi seyir içinde günümüze gelinmiştir.
Tam da bu noktadan Dersim Katliamı bütün vahşetiyle sürerken 1937-1938 ve sonrasında Times'in İstanbul muhabiri,Amerikadaki Kızılderili Katliamlarının gerçeğini görmemezlikten gelerek Dersim Kürtlerinin kalkışmasını :
'' Uygar olmak istemeyen,eğitime karşı çıkan Vahşi Kürtler! ''
Times'te bu başlıklarla dünyaya 'haber' diye verilirken,Kürtler hakkında yerel gazetelerin hep bir ağızdan Kürtler için uzlaşıp :
'' Uygar olmayan,hayvani yaratıklar,eşkiya,katil,zavallı,kullanılmaya hazır! ''
Başlıklarıyla Kürtlere yapılan saldırıları meşru kılmaya ayrıca özen göstermişlerdir.
Babası şirket sahibiyken tıp bilimlerini-matematik ve mekanik eğitimini alan bir doktorun bir matematikçinin etnografik incelemeler yaptıktan sonra insanı birçok yönüyle araştırıp incelemesi sonunda Irak'ta Rewanduz Kürtlerini incelemek ve tezini hazırlamak için Irak'ın İran'la olan sınırının kuzeydoğusundaki Rewanduz'e kendilerine '' Vahşi Kürtler ''
denilen bir başka coğrafyadaki bu insanları araştırma ve incelemeye yöneltir.
Daktilo taslağı incelemelerinden bölümler yayınlanan Edmund Ronald'ın imzasını taşıyan '' Rewanduz Kürtleri '' 111 sayfadan oluşan kitabının son baskısını 2001'de Berdan ve Aram/Toplum Yayıncılık yapmıştır.
İngiltere'nin emperyalizmine ve uzak coğrafyalardaki oyunlarına muhalefet eden bir antropologun,kendinden önceki antropologlarla sonraki antropologlar arasında'köprü' ünvanını aldığı vurgulanıyor Edmund Ronald Leach'in.
İster alt-üst oluşların,ister kapitalizmin kriz sonrasındaki '' Yeni Dünya Düzeni '' artık çok bilinmeyen cebirsel işlem ve analizlerden çıkıp herkesin tanımlayabileceği üretiminden,ihraç edilen demokrasilerine,mütahitleriyle-ihaleleriyle ne kendi ülkelerindeki insanların yaşamını ne de dizayn edilmeye çalışılan coğrafyalardaki halkların demokratik haklarına gözlerini kapatarak kendi Arap'ını-Kürt'ünü-Türk'ünü ve inançlarını bile toplum mühendisliğini
yaparak tıpkı ülkemizdeki gibi '' Benim Kürt'üm ve benim Müslümanım.''
Kimlik ve çok kültürlülüğe gem vurma gibi
Evrensel insan hakları değerlerini yok sayma gibi
Demokratik kazanımları görmemezlikten gelinmesi gibi
Düşünceye kelepçe gibi.
Astımlaşan devlet yapısının nisbeten soluklanması için her fırsatta ısıtılıp ' Yeni Anayasa ' ya da ' Yeni açılım paketleri ' adlarıyla becerilmeye çalışılan perdelemeler gibi.
Daha birçok sorunun çözümüne hala! 'Anayasal bir güvence' yoksa,bu değerlerin kazanımları için '' Vahşi Kürt! Hain Arap! '' popülerliğine/yanlış imgelerine karşı yönlü ve dayanışmacı karşı duruşların önü kolay kolay alınacağını sananlar 'büyük kütle' yanılgı içindeler duyurulur!..
Yerel halklar tarihi süreç içinde hep yerine göre olumlu ya da olumsuz mesajlarını Kürtçe ya da Arapça veya Ermenice ifade ederken ne yazık ki duymamazlıktan ve görmemezlikten gelinmiştir günümüzde yaşandığı gibi.
Arap asıllı Mezopotamya'lı olarak cedlerimizden (dedelerimizden) ve babalarımızdan bazen yaşlı insanlardan,kültürel mirasımızdan ne varsa değer adına Mardin ağzıyla olumlu
mesajlarını anlaşılır dile çevirebilmenin güçlüğünü de çekerek Peré lekabıyla tanınan saygın bir ananın hafızasından yararlanarak şöyle bir/iki yakamıza bakarak neler hissettiğimizi düşünelim Beden'in Süryani Yakasına komşu Peré Hanımdan :
'' Sorut ziki neddet sımmi u-hallet riki.''
( Yakamın fotoğrafı ağzımı ıslatırken,boğazımı da tatlandırdı.)
Devran dönüp gerçekler trajedik boyutlara ulaşıp,kıyımlara dönüşünce de :
'' Sorut ziki neşşef-it sımmi u-marmar-ıt riki.''
( Yakamın fotoğrafı ağzımı kuruturken,acı tadı boğazımda kaldı.)
Arapça'da budur İşte özeti,bu nedenlerle bu kültür değerlerine,Mezopotamya'ya daha çok saygı daha çok onur duyarım.