Referandumun Yıldönümünde

KÖŞE YAZISI

    Türkiye’de sistem her daim kendisine sanal düşmanlar üreterek ayakta kalmayı başarmıştı. Karşınızda bir düşman yoksa varlığınızın bir anlamı ve değeri yok demektir. Kara propaganda siteleri bunun en açık göstergesi idi, düşmanın rengi bazen yeşil bazen kırmızı,bazen büyük toplumsal olaylar ile renksiz bir düşmana karşı bile  ayaklandırıldık.

    İnsanlarımız çok ağır bedeller ödedikten sonra kamplara böldürüldüklerini, aslında doğru bildikleri bir çok şeyin yanlış, yanlış bildikleri bir çok şeyin doğru olduğunu geç de olsa fark ettiler.

    Yaşatılan bu acımasız çark güç dengelerinin değişmesi ile son birkaç yıldır deşifre olmaya başladı.

    12 Eylül referandumu kurulan tezgahın, işletilen çarkın son halkasını kopararak derin izler bıraktı. Artık hiçbir şey eskisi gibi işlemeyecektir.

    Bölgemizde referandum ile birlikte” boykot” ve “evet” gerçekliği ortaya çıktı, evet oyu kullananlar boykotçuların psikolojik baskısı altında iken, seçimi boykot edeceğini bildiğim bir dostuma, bir Kürt olarak referandumda evet oyu kullanacağımı, neden boykot etmem gerektiği konusunda beni ikna eder misin sorusuna;

      Referandumu boykot etmem bu konuda ikna olduğum anlamına gelmez, kendim ikna olmadım ki seni ikna edeyim demesi, boykot cephesinin de kendi vicdanlarının baskısı altında olduğunu gösteriyordu.

     Bugün muvazzaf ve emekli generallerin yargılanıyor olması ,Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya’nın göreve dönmesi, YAŞ kararları ile suçsuz yere görevlerinden atılan onca insanın memuriyete dönmesi ve haklarının iade edilmesi, yüksek yargı sistemindeki kapalı devre işleyişin ortadan kaldırılarak yetersiz olmasına rağmen bir çok komisyonun seçiliyor olması, daha demokratik bir ortamın oluşması için değiştirilen onca maddeler referandum ile elde edilen kazanımlardır.

   Referandum ile duvara merdiven dayandırılmış dama çıkmak için yol aralanmıştır.

    Geçen günlerde bir gazetede,  Kayseri’de astsubay başçavuş iken eşi başörtülü  olduğu için görevden atılıp bunu annesine sekiz yıldır söyleyemediği için memleketine dönmeyip sekiz yıl il dışında askermiş gibi çalışan bir kardeşimizin haberi vardı, son düzenlemeler ile içişleri bakanlığında memur olarak çalışmaya başlamış, annesine ordudan atıldığını ancak söyleyebilmiş, bu sevinçte benim de katkım olduğu için, gölde bir damla olduğum için mutluyum.

    Referandumda evet oyu kullananlar bu ve bunun gibi birçok sevincin altına imza atmışlardır.

Ancak;

     Referandumun yıldönümünde keşke Türk Silahlı Kuvvetleri Irak sınırına yığınak yapmıyor olsaydı, keşke her gece yapılan sortilerle milyon dolarlarımız kandile atılmasaydı, keşke hiçbir anne hiç yere evlat acısı yaşamasaydı, keşke her Kürt yüksek sesle, asker ve polisin akıtılan kanı ile elde edilecek hakları reddediyorum diyebilseydi,keşke silahları susturacak bir referandum olsaydı.

  

     Keşke evrensel insan hakları ve uygar dünya standartlarında bir demokrasi içerikli, bireyin devlete karşı olanca gücü ile korunduğu, devletin değil bireyin kutsal olduğu bir anayasa referandumu da yapsaydık.

    Bugün yaşanan bu gerçeklikler referandumun eksik ayağı olarak kabul edilip, güzel günler için ileriye bakmalıyız…