Referandum Sonrası Zorlu Süreç
Bir referandumu daha geride bıraktık ve eminim vatandaşlarımızın çoğu geride bırakmanın rahatlığını yaşıyor şu anda. Elbette sonuç itibarıyla EVET tercihi edenler sevinmiş ve HAYIR tercih eden seçmenler şu sıralarda bir burukluk yaşamaktadır. İşin doğası da bu zaten…
Neyse
öncelikle vurgulamakta yarar varki ülke genelinde referandum sırasında bu kez
üzüntü verici olaylar yaşamadık; işin sevindirici tarafı bu olsa gerek. Aslında
bu da gösteriyor ki Türkiye’de giderek bir olgunlaşma söz konusu. Demokrasi
gereği vatandaşlar artık şiddete değil sandığa olan güvenini geliştiriyor
demekki. Ben bu kez sandık başkanı olarak da vatandaşlık görevimi yaptım,
bir-iki ufak tefek girişimlerin dışında görevli olduğum sandıkta bütün seçmenler
kurallara ve yasaklara uydu diyebilirim. Bu, memnuniyet verici bir durum aynı
zamanda demokratik bir bilinç ve duruş göstergesi. Şuna inandım, eğer seçmen
rahat bırakılırsa demokratik teamüller giderek yerleşecektir.
Bir
netice ortaya çıktı ve 2.8 bir farkla Türkiye EVET dedi. Sonuçla ilgili itiraz
ve tartışmalar her zaman olduğu gibi bu sefer de yapılmaktadır. Demokratik bir
kapsamda itiraz ve tartışmaların yapılması bir haktır.
Esas Zorlu Süreç Şimdi Başlıyor!
Bu
sonuçla Türkiye bir sistem değişikliğine gitti. Parlamenter sistemden bir nevi
başkanlık sistemine geçildi. Yeni sisteme “Hayır” demekle itiraz edildi
neredeyse ülke nüfusunun yarıya yakını. 16 Nisan öncesi gerek cumhurbaşkanı
gerekse başbakan mitinglerde yaptıkları konuşmalarda Hayır diyen vatandaşların
da çok değerli olduğunu defalarca açıkladılar. Bu açıklamalar, ülkenin
kamplaşmaması adına önemliydi. Esasen şimdi bunun gereğini yapma zamanı.
Bu
ülkede Hayır diyen vatandaşlar kendilerini hiçbir zaman “öteki” konumunda
hissetmemeli. Bu da başta Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililerin
geliştirecekleri, izleyecekleri ve uygulayacakları eşit mesafeli politik
yaklaşımlara bağladır.
Bu
noktada bundan sonrası hükümetin demokrasinin daha da geliştirilmesi, huzurun
sağlanması ekonomik ve sosyal istikrarın oluşmasında yapılacak olan yasal
değişiklikler ülkede olumlu bir siyasal iklim oluşturacaktır. Bu kapsamda
atılacak olan her adım toplumda güvenin tesis edilmesinde ve siyasal
belirsizliklerin ortadan kaldırılmasında tarihi önemde bir değere sahip
olacaktır.
Referandum
ile ilgili açıklanan istatistiklere bakacak olursak, öyle anlaşılıyor ki,
MHP’den fazla destek çıkmadı ve bu partinin desteği PAZAR’a kadar sürdü.
Dolayısıyla beklenen yüzde 57-58’lik EVET oranına ulaşılamadı.
Kürtlerin
desteği daha etkili olmuşa benziyor. Bölgede yaklaşık yüzde 12 civarında EVET
lehine bir artış söz konusu ve bu,
önemli bir katkı olarak addedilebilir.
Şu
görüşe katılmıyorum: Belediyelere kayyumlar atanmasaydı ve HDP’li vekiller
tutuklu olmasaydı, bu partinin oyları daha da erirdi. HDP, kendi oylarını
tutmak için politika mı yapıyor, hayır! Oyların duruyor olması Kandil’in
açıklamaları etkilidir. Eğer cumartesi denilseydi bize taraf olan Kürtler
EVET’e oy versin, bölgede şu anda HAYIR olarak çıkan bütün oylar yer
değiştirmiş olacaktı. Tutukluluk ve kayyumlara bağlı oyların korunuyor olması
gerçekçi bir yaklaşım değil bence.
Esas Olan Sivil Siyaset
Bütün ülke
için gerekli olan sivil siyasetin geliştirilmesi, kurumsallaştırılması ve
siyasetçilerin şiddet kokan bir dilden uzak durmalarıdır. Bu nedenle referandum
sonrası kucaklayıcı bir politik stratejinin izlenmesi birlik ve beraberlik
yönünde ikna edici bir etken olacaktır. Her çevre kendi ideolojik dilini ve
niyet okumayı dayatıyor ve nedenle güven değil güvensizlik oluşuyor. İdeolojik
dil ve niyet okumaya dayalı politik yaklaşımlar esasen özünde şiddet de
taşımaktadır. Bu nedenle bu rezerve sahip taraflar öncelikle bu tutumlarından
vazgeçmeli, daha çok reel şartlarda ve zeminlerde siyaset alanları
yaratmalıdırlar. Bunda inat ise hiçbir tarafa fayda getirmeyecektir. Bu nedenle
diyoruz referandum sonrası zorlu bir süreç hepimizi, herkesi, her kesimi
bekliyor. Saygıyla…